ZOKEV’in düzenlediği “Ekonomik ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Açısıdan Filyos Vadisi Sempozyumu”nabir bildiriyle katılan BAKKA Strateji ve Planlama Birim Başkanı Mehmet Çetinkaya, “Proje bölgeye ne vaat ediyor, ne içeriyor bunları tüm yönleriyle görmek istedim. Birçok bakanlığı ilgilendiren entegre bir proje olduğu halde, bütünlüğünü anlatan bir doküman maalesef yok” dedi.

 

Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfının düzenlediği “Ekonomik ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Açısından Filyos Vadisi Sempozyumu”nun önemli sunumlarından birini BAKKA Strateji ve Planlama Birim Başkanı Mehmet Çetinkaya, “Filyos Vadisi Projesi” başlıklı bildirisiyle yaptı. Çatinkayasözlerine,“BenBAKKA’nın kurulduğundan beri strateji ve planlama bölüm başkanı olarak görev yapıyorum. Ajans’ta çalışmaya başladığımda Filyos Vadisi Projesi yoğun şekilde konuşuluyordu. Ancak yazılı hiçbir doküman yoktu. İnşaat mühendisi olmam hasebiyle konuya ilgi duydum, bununla ilgili olarak çalışılması gerektiğini düşündüm. Ayrıca Karabüklüyüm, bu bölgenin insanıyım. Proje bölgeye ne vaat ediyor, nedir, ne içeriyor, bunları tüm yönleriyle görmek istedim. Kaynakları taramaya başladım. Proje çok büyük olmasına karşın verilere ulaşmakta çok zorlandım. Birçok bakanlığı ilgilendiren entegre bir proje olduğu halde, projenin bütünlüğünü anlatan bir doküman maalesef elimizde yok. Ben ulaşabildiğim bilgi ve dokümanlardan elde ettiğim bilgileri paylaşmaya çalışacağım” diyerek başladı.

 

MERKEZİNDE LİMAN OLAN ENTEGRE BİR PROJE

Sunumunda bölgenin genel durumu hakkında da bilgi veren Çetinkaya, “Proje, TR81 düzey bölgesi dediğimiz Batı Karadeniz’in Bartın, Karabük, Zonguldak illerinin yani eski Zonguldak’ın sınırları içinde. Bölge çok da büyük değil, toplamda 1 milyon nüfus var. Kalkınma ajansları içinde Kastamonu’dan sonra en küçük nüfusa sahip ikinci bölgeyiz. Bu nedenle yatırımlar biraz göz ardı edilmiş, gecikmiş diyebiliriz. Filyos Vadisi projesi, çok sektörlü, sürdürülebilir kalkınmaya hizmet eden, ulusal ölçekli, entegre bir projedir. Merkezinde bir liman yapımı var. Filyos Limanının hemen arkasında bir endüstri bölgesi var. Onun arkasında serbeste bölge, devamında da serbest bölge gelişim bölgesi bulunuyor. Onu entegre proje yapan ve diğer illerle ilişkilendiren bölümünü de ırmak boyunca yapılacak barajlar, seddeler, sel kapanları ve diğer su tutucu yapılar oluşturuyor. Bunun nedeni burasının bir sel bölgesi olması. Çok sık sele maruz kalmış bölgede geliştirilecek endüstriyel tesisleri güvende tutabilmek için bu yatırımlara,hidrolojinin kontrol altında tutulmasına ihtiyaç var. Bu yatırımların bir kısmı sulama ve enerji üretimi amaçlı olarak da kullanılacak” dedi.

 

LİMAN KAPASİTELERİMİZ YETERLİ DEĞİL

Alanın genel görünümünü perdeye yansıtarak anlatımına devam eden Çetinkaya, “Liman toplamda 7 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor. Endüstri bölgesi 6, serbest böğe 16, genişleme bölgesi de 4,4 kilometrekare bir alanı kapsıyor. Toplamda 33,4 kilometrekarelik bir alanda çalışma yapılacak. Liman dökme yükleri alabilecek şekilde yapılacak. Ayrıca konteynır sahası ve kuru yük sahası da olacak.  Uzun vadede toplam kapasitesi 25 milyon ton olan liman bu kapasiteye kademeli olarak yükselecek. Son dönemlerdeki kalınma planlarında limanın amacı, ‘Türkiye’nin dış ticaretini artırmak’ şeklinde açıklanıyor. Şu anda liman kapasitelerimiz yeterli değil. Bu ihtiyacı karşılamak için, 10. Kalkınma Planı’nda 3 önemli liman yatırımından söz ediliyor, bunlardan biri de Filyos. Stratejik olarak görülen yatırımların diğerlerini de Ege’de Çandarlı, Akdeniz’deyse Mersin limanı oluşturuyor. Limanlarla ilgili 6,2 milyar yatırım ön görülüyor. Öte yandan Türkiye’nin belirlenen 2023 hedefleri içinde dünyanın en büyük 10. ekonomisi olmak gibi bir hedef de var. Şu anda 17. sıradayız ve bu hedefe ulaşmak için 500 milyar ihracat gibi alt hedefler de konmuş. Bu hedeflere ulaşmak için stratejik limanların yapımı gibi bazı yatırımları hayata geçirerek altyapımızı iyileştirilmemiz gerekiyor” dedi.

 

LİMAN İÇİN FİLYOS PROJESİNE, PROJE’NİN DE LİMANA İHTİYACI VAR

Filyos Projesi’nin hayata geçebilmesi için Filyos Limanı’nın yapılmasını, limanın yaşaması için de Filyos Projesi’nin yapılması gerektiğini söyleyen Çetinkaya, “Limanın tek başına yapılması hiçbir şey ifade etmiyor. Hem limanı selden korumak için, hem de bölgenin değişim ve dönüşüm ihtiyacını karşılamak için bir vadi projesi haline getirilmiş. Liman pek çok açıdan da çok avantajlı konumda, birçok üstünlüğü var. Türkiye’nin finans merkezi İstanbul’a 300 kilometre uzaklıkta. İstanbul-Ankara otobanına yaklaşık 100 kilometre, siyasi merkezimiz başkent Ankara’ya 250 kilometre mesafede. Oldukça iyi bir noktada konumlandırıldığını söyleyebiliriz. Hemen yakınında, proje alanına 5 kilometre mesafede, şimdilik pek işlevli olmasa bile uluslararası bir havalimanımız var. Zonguldak Ankara demiryoluna bağlantısı da bulunan Filyos Limanı ayrıca boğazlarda meydana gelen sıkışıklığı aşmak için de düşünülmüş proje. Akdeniz’den gelen yükler ağırlıklı olarak İstanbul limanlarına indiriliyor. İç Anadolu’dan, Karadeniz’den gelen yüklerin özellikle İstanbul Boğazını yormaması için yeni bir geçiş güzergâhı olarak planlanıyor. Ülkeden gidecek ya da ülkeye gelecek yükler için yeni bir alternatif yükleme noktası oluşturuluyor. Özellikle Akdeniz Bölgesi’nden gelen narenciye gibi yüklerin karayoluyla Zonguldak’a gelip, buradan gemilerle karşıya gönderilmesi planlanıyor. Artan dış ticaret ve bölgesel aktarma merkezi olması gibi bir işlev de yükleniyor. Diğer ülkelerde örneğin Mersin’e gelen yüklerin, karayoluyla buraya getirilip, buradaki liman vasıtasıyla diğer Karadeniz ülkelerine gönderilerek, İstanbul Boğazı’nın yükünün hafifletilmesi amaçlanıyor” dedi.

 

İSTANBUL’UN ENDÜSTRİYEL YÜKÜNÜ ALABİLİRİZ

Limanın ülkenin cazibe merkezi içinde kaldığını da söyleyen Çetinkaya sözlerine, “Zonguldak’ı merkez alıp bir daire çizdiğinizde 300 kilometre çap içinde İstanbul’u da içine alan pek çok il var. Burada yaklaşık 30 milyon nüfus yaşıyor. Bu da neredeyse Türkiye’nin yüzde kırkına tekabül ediyor. Bu dairenin 80 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğü var. Dolayısıyla bu limandan tüm bu bölgenin yüklerini taşımak teorik olarak mümkün. Günümüzde desantralizasyon diye tabir edilen ve İstanbul ve çevresindeki sanayi yüklerinin dağıtılmasını öngören bir yaklaşım var. Önce Bursa’ya özellikle otomotiv sektöründe kayan yatırımlar oldu. Daha sonra bu yatırımlar Gebze, Kocaeli hattına kaydı. Şimdi Sakarya ve Düzce’de bir yoğunlaşma olduğunu görüyoruz. Hem teşvikler, hem de İstanbul’da yoğunlaşan yükün dağıtılması vasıtasıyla çevre illerdeekonomik büyüme yaşanıyor. Bu eksen yavaş yavaş Zonguldak’a doğru kayıyor. Bunda en büyük avantajımız da bölgede iki tane entegre demir-çelik fabrikasının bulunmasıdır. Bu fabrikalar, kurulması düşünülen sanayi tesislerine de hammadde sağlayacakları için bölgemiz için büyük avantaj sağlamaktadır” diyerek sürdürdü.

 

ÜRETİM EKSENİ YAVAŞ YAVAŞ BÖLGEMİZE KAYIYOR

Bölgede hangi yatırımların yapılabileceğine dair görüşlerini de açıklayan Çetinkaya, “Türkiye’de 13 tane otomotiv firmasının üretimi bulunuyor. Bunlar 2015 rakamlarıyla 1,3 milyon araç üretiyor. Bu firmaların üretim bölgelerinin ülkedeki dağılımına baktığımız zaman eksenin yavaş yavaş bölgemize kaydığını görüyoruz. Bu zamana kadar olmamasının nedenleri var. Bölgemizde hem sanayi arazileri az, hem de sanayinin gelişmesini sağlayacak lojistik altyapı yok. Bölgedeki Zonguldak, Bartın, Amasra, Ereğli limanlarının kapasitesi bu tarz bir endüstrinin ihtiyacını karşılayacak boyutta değil. Daha büyük kapasiteli limanlara ihtiyaç var. Bu firmaların buraya çekebilmesi için altyapı eksiklerini giderilmesi gerekiyor. Hemen yanımızdaki Çankırı’da otomotiv yan sanayide ciddi gelişmeler var. Yeni yapılan yatırımlarla oto lastiği ve akü imalatı yapılıyor. Dışarıya ihracatıolan mal üreten bu yatırımların Çankırı’ya gitmesinin tek nedeni ilin teşvikte beşinci sırada olması. Limanı olmayan bir bölge bu yatırımları alabiliyorsa bizim debuna benzer yatırımları alabilmemiz gerekir” dedi.

 

MERSİN’DEN ANTALYA’YA KADAR TÜM YÜKLERİ ALMA OLASILIĞI VAR

Limanın etki alanıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Çetinkaya, “TR81 bölgesinin nerdeyse Mersin’den Antalya’ya kadar olan hinterlantta, dikey olarak sağ ve sol eksendeki tüm yükleri alma olasılığı var.  Daha sonra İç Anadolu Bölgesi geliyor. Narenciye ve diğer yükler nedeniyle Akdeniz Bölgesini kapsama şansı bulunuyor. Samsun limanının aşırı aktif olması nedeniyle buradan gelen yüklerin de ana limanının burası olması düşünülüyor. Karadeniz’deki tüm ülkeler limanın uluslararası etki alanına giriyor. Köstence limanı bağlantısı ve Tuna nehri yolu ile tüm Avrupa ülkelerine de bağlanması da mümkün görünüyor” dedi.

 

AĞIR SANAYİ OLMAZ, ÇÜNKÜ YETERLİ ALAN YOK

Filyos Endüstri Bölgesi ile ilgili bilgiler de veren Çatinkaya, “Endüstri bölgesi, yüksek katma değerli ve yüksek teknolojik ürünlerin üretildiği, nitelikli iş gücüne sahip ve aynı zamanda çevreye duyarlı bir sanayi yapısının olduğu bölgelerdir. Muhatabı Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıdır. FilyosEndüstri Bölgesi 607 hektar alana sahiptir. Alanın tüm kamulaştırılması yapılmış, ancak arazi tahsisine başlanmamıştır. Sulak alanlar, orman arazileri ve sedde alanı çıkarıldığından sanayi için kullanışlı alanın büyüklüğü 350-370 hektar kadardır. Burada kurulacağı açıklanan termik santral, çimento fabrikası gibi kamuoyunun da tepkisini çeken yatırımlar daha çok taleplerle ilgilidir. Bakanlıkların, ticaret odalarının yaptığı talep yoklaması sonucunda ortaya çıkan sektörlerdir. Zaten hem arazinin yapısı, hem de büyüklüğü bunlara müsait değil. İsteseniz de yapamazsınız. Buraya en fazla bir tane demir-çelik fabrikası yapabilirsiniz, başka da bir şey yapamazsınız. Dolayısıyla bu fikrin bertaraf edildiğini düşünüyorum. Türkiye’deki ulusal plan ve strateji belgelerinde yüksek ve orta yüksek teknolojili sektörlerle temiz üretim hususunda birçok amaç ve hedef bulunmaktadır. Alanla ilgili yapılan incelemeler ve analizler sonucunda,  fiziki kısıtlamalar, çevresel hassasiyetler olduğu görünmekte, orta ileri teknoloji vurgusu yapılmaktadır. Oluşturulacak istihdam açısından Filyos Endüstri Bölgesinde makine ve ekipman imalatı, elektrikli teçhizat imalatı, motorlu kara taşıtları ve ekipmanları imalatı ve diğer ulaşım araçları imalatlarına yer verilmesi düşünülmektedir. Alan içinde en fazla 10 ile 40 hektar sanayi parselleri oluşturulabilecektir” dedi.

 

FİLYO VADİSİ YERLİ OTOMOBİL İÇİN BULUNMAZ HİNT KUMAŞI

Onuncu kalkınma planında yeşil teknoloji, temiz ürünler, yeşil ekonomi gibi kavramlardan sıkça söz edildiğini söyleyen Çetinkaya, “Bunlar açısından burası çok değerli bir alan. Otomotivde söz edecek olursak 1,100 tane tedarikçi firma var. Bunlar da yerelleşme oranı %50-70 arasında değişiyor.  Eğer yerli otomobil ve yerli üretimden söz ediyorsak burası bulunmaz bir Hint kumaşı Türkiye için. Temiz üretim, temiz teknoloji diyorsak, otomotiv sektörü buraya yönlendirilmelidir. Türkiye’yi üretim üssü gibi kullanan 250’yi aşkın küresel tedarikçi bulunuyor. Bunların 28’i en büyük küresel tedarikçiler arasında bulunuyor. Bu anlamda Türkiye’nin güçlü bir potansiyeli olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de üretim yapan beş otomotiv şirketinin önümüzdeki günlerde yapacağı yatırım hedefi 2,7 milyar doları geçmektedir” dedi.

 

BAKANLIKLAR ARASINDA KOORDİNASYON VE UYUM YOK

Bu bölgeye nasıl yatırım çekileceği konusunda Japonya’ya teknik bir ziyaret yaptıklarını da dile getiren Çetinkaya sözlerini, “Yüzü aşkın Japon yatırımcıya Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki yatırım imkânlarını ve Filyos Projesi’nin anlattık. Ve orada gerçekten yüksek teknoloji alanında üst segmentte üretim yapan şirketlerle son derece verimli görüşmeler yaptık” dedi. Konuşmasının son bölümünde önerilerine de yer veren Çetinkaya, “Proje pek çok bakanlığı ilgilendiren entegre proje ama, bunlar arasında koordinasyon ve uyum yok. Oldukça büyük ölçekli bu projeyi bir noktadan sevk ve idare edecek bir koordinasyon kurulu ve sevk idaresini kurulması gerekiyor. Hem endüstriyel hem de ekolojik açıdan Filyos Havza Gelişim Planı mutlaka yapılmalıdır. Tüm yatırımlarda koruma kullanma dengesi mutlaka gözetilmeli ve Zonguldak, Ereğli, Sakarya, Arifiye demiryolu mutlaka tamamlanmalıdır. Son olarak da Zonguldak havaalanının altyapı eksikleri ve doğal maniaları giderilerek uluslararası hale getirilmelidir” diyerek sunumuna son verdi. (Haber merkezi)