Doğu Karaoğuz ile dünden bugüne Zonguldak’ı ve madenciliği konuştuk

Açlık grevini sürdüren maden işçileri konusunda da düşüncelerini açıklayan Karaoğuz madencilere “dayanma gücü ve azim” diledi

Karaoğuz; “Rüzgarın Getirdiği üçüncü kitabım. Amasra’da yetişen, Zonguldak’ta kendini bulan Kemal Uluser vardı. Kemal Uluser’i yazma nedenim şu:  O yıllarda 3 tane pırlanta gibi genç çıkıyor; Rüştü Onur, Muzaffer Tayip ve Kemal Uluser. ‘Kelebeğin Rüyası’ filminde Kemal’i anmamışlar, ben andım ve yazdım”

 

Röportaj: Aycan Karadağ

Dün TMMOB Maden Mühendisleri Odası Lokalinde Doğu Karaoğuz “Rüzgarın Getirdiği” başlığı altında bir söyleşi ve imza günü düzenlendi. Söyleşiden önce Karaoğuz ile sohbet ettik.  “Muzaffer Tayip ve Rüştü Onur’un üzerine kitapları çıktı. Kemal geri planda kalmış. Kemal’in onlardan ayrı kalmaması gerektiğini düşündüm.   Kemal’in hiç kitabı olmamış…” ifadelerini dile getiren Karaoğuz, Zonguldak’taki DE-KA ve Balçınlar Madencilikte uzun süredir maaşlarını alamayan işçilere dayanma gücü ve azim diledi.

Aycan Karadağ:Öncelikle biraz kendinizi tanıtabilmişiniz?

Doğu Karaoğuz:Bir Zonguldaklıyım. 1941 yılında Gazipaşa Caddesi dededen kalma bir ahşap evde doğdum. İlkokulu Gazi İlkokulunda, ortaokulu ve liseyi Mehmet Çelikel Lisesinde okudum. 1958 Fen Şubesi mezunlarındanım. Üniversite ve iş hayatı sebebiyle Zonguldak’tan ayrı kaldım ama buraya sık sık gelir bu kentin havasını teneffüs ederdim.  Yazarlık döneminin ilk kitabını 2011’de ‘Kuvay-i Milliye Ruhuyla Bir Ömür’ kitabını yazdım.  Babamla ilgili çok şey soruyorlardı. Ben de bu belgeler ben de var niye ben yayımlamayım dedim ve ilk kitabı yayım hayatına soktum.  Babam Kuvay-i Milliye ruhuyla hareket etmiştir ve hep o ruhla yaşamıştır.  O yüzden bu kitabın adını verdim. Babam Zonguldak’ın ilk gazetecisi ‘Zonguldak’ gazetesini çıkarmış olduğun Bülent Ecevit Üniversite Tahir Karauğuz Konferans Salonuna babamın adı verilmiştir. Tahir Karauğuz müzesi yapılmıştır. Bu kitap görevini yaptı. Ben roman tarzı yazmaya alışığım bu kitapta öyle bir tarzda yazıldı.  Birinci kitap beğenildiği zaman hemen ikinci kitap ne zaman çıkacak diye sormaya başladılar. Benim anne tarafım Karadağ’a dayanıyor. Benim iki büyük dedem oradan göçmüşler.  Benim dedem burada madenlerde çalışmaya başlıyor. Ben de ikinci kitap olarak onları yazayım dedim.  ‘Karaelmas’ın İlk Madencileri’ adlı kitabı yayımladım. ‘Rüzgarın Getirdiği’iseüçüncü kitabım. Amasra’da yetişen, Zonguldak’ta kendini bulan Kemal Uluser vardı. Kemal Uluser’i yazma nedenim Zonguldak 1940’lı yıllarda kentte edebiyat ateşi varmış.  O yıllarda 3 tane pırlanta gibi genç çıkıyor; Rüştü Onur, Muzaffer Tayip ve Kemal Uluser. ‘Kelebeğin Rüyası’ filminde Kemal’i anmamış benim tahminim yönetmen Kemal’i de karıştırıp seyircinin aklını daha da karıştırmamak.  Bunlar hiç ayrılmayan 3 arkadaş. Onları hep edebiyat ve şiir birlikte tutmuş. Muzaffer  Tayip ve Rüştü Onur’un üzerine kitapları çıktı. Kemal geri planda kalmış. Kemal’in onlardan ayrı kalmaması gerektiğini düşündüm. Kemal’in hiç kitabı olmamış... Tabi aile olarak Kemal’i tanımamız buna etken oldu.

Aycan Karadağ: Rüzgarın Getirdiği adlı bir söyleşi yapacaksınız bu isim ve bu söyleşi fikri nasıl ortaya çıktı?

Doğu Karaoğuz: Rüzgarın getirdiği ismini beğendiler. Bu kitabı yazmadan önce 2012 yılında Muzaffer, Rüştü ve Kemal için Rüzgarın getirdiği adlı bir şiir yazmıştım. Öyle bir kuvvetli bir rüzgar eşti ki bu kentte, bu üç genci getirdi edebiyat ve şiir dünyasına. O kadar kısa sürede o kadar üretkendiler ki çok şeyler bıraktılar ama rüzgar bir daha esti onları getirdi. Kemal’i yazarken bu ismi verdim kitaba. Şöylesi de bu kitabı kentteki dostlarla anlatmak, bu kentin edebiyat ve şiir dünyasına kattığı değerden dolayı Kemal ve tüm edebiyatçıları anacağız. Dolasıyla böyle bir gün olacak.

Aycan Karadağ: ‘Karaelmasın İlk Madencileri’ adlı kitabınızdan, geçmişten günümüze bir bağ olarak yola çıkarsak su an maden işçilerinin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğu Karaoğuz: Azim ve gayret deva diliyorum. Aslı Maden Mühendisi olmak için girdim ve bir staj yaptım ve böyle bir durum yok. İnsanın dayanması gerçekten çok zor. Yaşama şartlarını gördüm. Yeryüzünde kalmak için Petrolü seçtim.  Değişen bir şey yok son olarak Soma örneği her şeyi özetliyor.

Aycan Karadağ: Maden ocakları taşeronlaşmış durumda nasıl bir düzenleme olmalı ve bunun sonuçları nasıl yansıyor?

Doğu Karaoğuz: Bunun dünya da örnekleri var; Amerika’da, Avrupa’da nasıl gelişmiş durumda. Madencilerin hayatlarını kolaylaştıran, ailelerini daha sağlam temellere dayandıran, sağlık açısından diğer durumlardan bunları bir düzen sağlanmak zorunda. Madencilerin maden de dinlenecek odaları yok, çalışma şartları çok kötü ve bunu söyleyeni direk atıyorlar. Birisini belledikten sonra onu atıp diğerlerine ders olur diye işçilerin hayatlarıyla oynuyorlar. Şirketler ucuz iş gücü istiyorlar ve işçiler bu durumda bunun düzelmesi için mutlak bir düzenleme yapmaları lazım. Devletin bu işe ve kendisine çek düzen vermesi şart.

Aycan Karadağ: Zonguldak’ta DE-KA işçileri ve Balçınlar Maden çalışanları uzun süredir maaşlarını alamıyorlar. Madenciler şu anda bir direniş gösteriyorlar siz bu konuda düşünceleriniz nelerdir?

Doğu Karaoğuz:Ben onlara her şeyden önce dayanma gücü, azim ve gayret diliyorum. Bu sorunu sadece işçiler değil aileleri de çekiyor. Bunun çözülmesi için işçilerin direnişleri devam eder ve haklarını alırlar. Onlar bir örnektir herkese.

Aycan Karadağ: Bu kent çok büyük edebiyatçılara ev sahipliği etmiş. Gün geçtikçe bu sanatsal anlamda kentte gerileme görülüyor.  Bu süreci nasıl süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğu Karaoğuz: Ben Zonguldak’ın son dönemini bilmiyorum. Fakat 2 tane yazar yetiştiğini biliyorum bir tanesi İrfan Yalçın, çeşitli kitaplarıyla, yazdıklarının filme çevrilmesiyle en iyi kalem ustasıdır. Çok sık görüştüğüm biridir. Yeni gelen gençler var. Uzun zamandır burada olmadığım için çok detaylı bilmiyorum. Kadir Tuncel bu kentte çok değerli bir kişidir. Maden İşçiliğinden yetişmiş bir insan. Metin Köse, bu kenttin değerli yazarlarındandır.