Saadet Partisi Zonguldak İl Başkanı Sadık Kar, TBMM’de görüşülerek kabul edilen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayına sunulan 18 maddelik Anayasa değişikliğiyle ilgili partilerinin düşüncelerini açıklarken, “Bizler, birlik ve beraberliğimizi güçlendirecek, demokratik anlayışımızı olgunlaştıracak, ülke istikrarına katkı yapacak her türlü girişimi önemli buluyoruz” dedi.

Kar beraberinde yönetim kurulu üyeleri ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa değişikliğini bu haliyle imzalaması halinde parti olarak olası bir referandumda oylarının “hayır” olacağını ifade ederek, “Saadet Partisi, prensip olarak ‘Başkanlık Sistemi’ne karşı değildir. Burada sistemin yapısı, işleyiş esasları çok önemlidir” diyerek şunları söyledi:

“Son 10 yıldır ülkemizin gündeminde olan Anayasa değişikliği ve son 5 yıldan beridir seslendirilen ve şu anda gündemin zirvesine oturan başkanlık sisteminin hakkındaki görüşlerimizi sizinle paylaşmak istedik. Saadet Partisi, prensip olarak ‘Başkanlık Sistemi’ne karşı değildir. Burada sistemin yapısı, işleyiş esasları çok önemlidir. Saadet Partisi, bu konuyu büyük bir titizlikle ele almış, uzaman akademisyenler, STK temsilcileri, kanaat önderleri ve araştırma kuruluşlarıyla görüşerek tekliflerine başvurmuş, milletimizin ihtiyaç ve beklentilerine en uygun bir sistemin oluşmasına gayret etmiştir. Saadet Partisi olarak ‘Başkanlık Sistemi’ ya da bugünkü ifadesiyle ‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ konusundaki düşüncelerimiz ve tekliflerimizi hem kamuoyu ile zaman zaman paylaşılmış, hem de bizzat Genel Başkanımız tarafından Sayın Cumhurbaşkanımıza iletilmiş, şifai olarak da dile getirilmiştir. Bizler; birlik ve beraberliğimizi güçlendirecek, demokratik anlayışımızı olgunlaştıracak, ülke istikrarına katkı yapacak her türlü girişimi önemli buluyoruz. Yeni Anayasa çalışmalarını da bu çerçevede değerlendiriyoruz. Yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne ilişkin tespit, değerlendirme ve önerilerimiz ise şunlar: Yeni dönemin millet nezdinde itibarını, yasama, yürütme ve yargı arasındaki uyum ve denge belirleyecektir. Bu üç erk arasındaki ilişki, denge ve denetleme prensibi çerçevesinde, birinin diğeri üzerinde herhangi bir hakimiyet ya da vesayet oluşturmasına imkan vermeyecek şekilde düzenlenmelidir. İcranın tek elde toplandığı Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde istikrar en önemli avantajlardan biridir. Hükümeti kuramama ya da kurulmuş hükümetin güvenoyu ile düşürülmesi gibi kaygılar olmayacağı için güçlü bir icraat imkanı ortaya çıkacaktır. Ancak güçlü bir yürüme organı ile doğru orantılı olarak güçlü bir yasamanın varlığı hükümetin faaliyetlerini denetleme ve dengeleme noktasında yeni sisteme güç katacaktır.

“GÜÇLÜ BİR MECLİS İÇİN SEÇİM BARAJLARI TAMAMEN KALDIRILMALI”

Güçlü bir meclisin en önemli şartı ise, temsilde adaletin azami düzeyde sağlanmış olmasıdır. Toplumun bütün kesimlerinin temsil edildiği, görüş ve tekliflerini ifade etme imkanı bulduğu bir meclis, millet nezdinde bugünkünden çok daha demokratik ve saygın hale gelecektir. Güçlü bir meclis için siyasi partiler kanunundaki seçim barajları tamamen kaldırılmalıdır. Böylece TBMM, gerçek manada Milli iradenin yegane tecelligahı olma özelliğini kazanacaktır. Bu ve benzeri gerekçeler nedeniyle meclisin kanun yapma, bütçeyi onaylama, değiştirerek onaylama ve denetleme hakkı mutlaka korunmalıdır. Yeni düzenleme ile gündeme gelen partili cumhurbaşkanı, kamuoyunda haklı bir endişeye neden olmuştur. Gerçekten de cumhurbaşkanının partisiyle ilişiğinin kesilmemesi, Anayasanın amir hükmü olan tarafsızlık ve eşitlik ilkesine gölge düşürmekle kalmayacak. Toplumun bütününü kucaklama noktasında eksiklik olarak algılanacaktır. Yeni anayasa teklifi çerçevesinde üzerinde titizlikle durulması en önemli unsurlardan biri de yargı bağımsızlığıdır. Yargı; ne yasamanın, ne de yürütmenin etkisinde kalmayacak şekilde düzenlenmelidir. ‘Adalet mülkün, devletin temelidir.’ Yargının bağımsız olmadığı bir yerde, haktan, hukuktan, adaletten bahsetmek mümkün değildir. Yargı bağımsızlığı, ülkede huzurun, barışın, kardeşliğin tesisi için olmazsa olmaz bir husustur. Bütün bu çalışmaları yürütürken toplumu germeyecek, toplumu sınıflara ve kutuplara ayırmayacak bir dil kullanılmalı. Hem hükümet tarafı hem de muhalefet kesimin özenle dikkat etmesi gereken bir konudur. Son dönemde ülkenin içerisinde Başkanlık Sistemi ve Anayasa konuşmaları çerçevesinde toplum bölünmeye doğru gidiyor. Bu bölünme daha derin bir şekil alıyor. İleride ülkemizi kökünden sarsacak bir gelişmeye mahal vermemesi için bütün siyasilerin kendi düşüncelerini açıklarken karşı düşünceye de önem vermeli, dinlemeli, haklı olan kısımları da kabul etmeleri gerekiyor”