Eğitim Sen Zonguldak Şube Başkanı Orhan Yılmaz:
“Samimiyetsiz Aldanışlar”
Eğitim Sen Zonguldak Şube Başkanı Orhan Yılmaz, 2002 yılında iktidara gelen AKP iktidarının eğitim politikasındaki istikrarsızlığa dikkat çekerek, “Bir ülkenin eğitim sistemi ile bu denli uğraşmanın tek amacı olabilir..Bu amaç olsa olsa   okumayan , sormayan , sorgulamayan insan modeli yetiştirerek güç kimde ise ona  biat eden , söylediğiniz her şeyi doğru kabul eden ve hakkını aramak , istemek yerine elindekileri tevekkülle kabul edip,  boynunu büken insan yetiştirmektir” dedi.
2002’den bugüne 7 Milli Eğitim Bakanı, neredeyse  her yıl değişen liseler giriş sınavı modeli, en az 8 yönetici atama yönetmeliği ve düzeltmesi, okul ders programları ve son olarak değiştirilen okula başlama yaşı ile yeni bir değişikliğe adım atıldığına vurgu yapan Yılmaz, şunları söyledi:
“Bir ülkenin eğitim sistemi ile bu denli uğraşmanın tek amacı olabilir..Bu amaç olsa olsa   okumayan , sormayan , sorgulamayan insan modeli yetiştirerek güç kimde ise ona  biat eden , söylediğiniz her şeyi doğru kabul eden ve hakkını aramak , istemek yerine elindekileri tevekkülle kabul edip ,  boynunu büken insan yetiştirmektir.
Son 20 yıla baktığımızda bu amaca oldukça yaklaşıldığını görüyoruz. 
Ülkemiz eğitim tarihine baktığımızda köy enstitüleri ile kırlardan  başlayan aydınlanma 1950’li yıllarda bu eğitim kurumlarının kapanması ile sekteye uğramış , 1960 , 1971 ve 1980 darbeleri ile   adeta ülkenin önüne duvar örülmüştür. Egemenlerin böl yönet politikası ile Alevi / Sünni , Kürt/Türk  , sağ/sol şeklinde bir yanlara savrulan halk , bir kıvılcım ile kapı komşularını  boğazlar duruma getirilmişlerdir. 6, 7 Eylül olayları, 1 Mayıs  ,  Kahraman Maraş , Çorum  , Sivas katliamları sadece birer örnektir.  
Bizler her fırsatta yaşadıklarımızdan yana  dert yanarken , gidişata dair sıkıntılı geleceği de anlatmaya çalıştık. Devlet içindeki dinci , ırkçı örgütlenmenin bu ülkenin geleceğine dair en büyük sıkıntı olduğunu söyledik , dinsiz olduk. Devletin tüm yurttaşlarına eşit ve ötekileştirmeden yaklaşması gerektiğini söyledik , terör sevici olduk. Mülki amirin  veya  kurum amirinin  Cuma namazlarına gittikleri camiyi öğrenmek için kurum çalışanlarına dalkavukluk yapanları gördük/biz utandık  , ezan sırasında sınıfın camını kapattık  , sürüldük. Tarikatlerin , cemaatlerin , dinci vakıfların kurumların içine bu denli girmesi yanlıştır   dedik , bugün tu kaka fetö dedikleri yapının içinde koltuk/makam kovalayanlarca hain ilan edildik. Doğruyu söylediğimiz her seferinde sürülen , mağdur edilen, bedel ödeyen  biz olduk. 
16 Temmuz 2016 günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi  kamyonu ile darbecilere karşı mücadele edenlerle fotoğraf çektirip kendini gazi ilan edenler gibi , sürekli 28 Şubat mağduru olma üzerinden    prim yapmaya çalışanların haberlerini okuyoruz. Son bir aydır hemen her gün yerel basında Milli Eğitim Müdürlüğü başlıklı haberler ile güne başlıyoruz. Bizlerin yaşadığı bunca haksızlığın yanında bir hanımefendi , oturduğu okul müdürlüğü  koltuğunun  gerçek sahibinin Sinem Kutlu öğretmen olduğunu görmezden gelerek neyin mağduriyeti ise zülfiyare dokundurup duruyor. Diğer yandan arkadaşın biri de , Sinem Kutlu öğretmene  İmam Hatip Lisesi müdürlüğü hakkı teslim edilmezken Mars’ın arka yüzündeymiş ve uzay mekiği  ile daha yeni dönmüş gibi Sinem Kutlu’nun  “ okul müdürlüğü hakkı verilmeliydi” diyor. 
Bilmiyordum ya da aldandık/aldatıldık çıkışı bu kadar kolay olmamalı. Hem Sinem Kutlu ile aynı okulda olacaksın hem de bir yıl sonra öyle olmamalıydı diyeceksin.
Madem ortada bir haksızlık olduğunu herkes kabul ediyor ,  o zaman haydi ,   Sinem Kutlu’ya görevi teslim edilsin diyelim . Samimiyeti buradan  başlatalım.”