Ankara Üniversitesinin düzenlediği konferansta konuşan Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, “Belediyeler, şehirleşme bu ülkenin en büyük sorunu. Biz şehir yapmayı bilemedik. İyi şehirler kuramadık. Şehirleri mahvettik. Bir an evvel dönelim. Doğru şehirler yapmak için rant denen kavramı yok ederek yolumuza devam edelim” dedi.

Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, Ankara Üniversitesinin 30 Ocak-2 Şubat tarihleri arasında düzenlediği “2. Uluslararası Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Konferansı”nda (ICREDM 2020)bir konuşma yaptı. Konferansın 2. gününde “Belediye Başkanlarının Bakış Açısıyla Kentleşme ve İmar Sorunları” başlıklı oturumda, düşüncelerini açıklayan Kantarcı, “Ben Zonguldak Çaycuma Belediye Başkanıyım.  27 bin nüfusumuz var. Ankara’ya 240 kilometre mesafedeyiz.  Yenice ve Devrek Çayı’nın birleşimiyle oluşan Filyos Irmağı’nın denize ulaşmadan önceki yirminci kilometresinde yer alıyoruz. Yani Batı Karadeniz Bölgesinde içinden nehir geçen bir şehiriz. Tabii ki burada nüfusu 1-2 milyonu geçen ilçelerde belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımız var. Ben kendi ölçeğinde imar uygulamaları yapmış, yaptığı uygulamalarla bir laboratuvar niteliği kazanmış bir ilçeden söz edeceğim” dedi.

HAVZAY-I FAHMİYE SORUNLARIMIZI DAHA DA KATLIYOR

Belediyelerin şu anda çok zor durumda olduğunu belirten Kantarcı, “2-3 bin nüfuslu belde belediyelerinden 15-16 milyon nüfusa kadar tüm belediyeler büyük sorunlar yaşıyor. Büyükşehir belediyeleri, büyükşehir içindeki ilçe belediyeleri, büyükşehir olmayan illerdeki belediyeler, hepsi farklı farklı sorunlar yaşıyor. Planlamaları ve uygulamaları farklı farklı. Yaşadığımız coğrafyada denizden içeriye doğru 50 kilometrelik alanda 3 ilçe, 7 belde, 200 civarında köy var. Ve Türkiye’nin 3. büyük limanının inşaatı Filyos Çayı’nın denize döküldüğü yerde devam ediyor. Hemen arkasında Filyos Nehri deltasında yakında hayata geçmesi beklenen bir endüstri bölgesi planlandı. Onun arkasında bir serbest bölge var. Bu arada hasbelkader inşaatını müteahhitlik yaptığım yıllarda gerçekleştirdiğim bir havaalanı var. Zonguldak kömürünü Anadolu’ya taşıyan demiryolu hattı da buradan geçiyor. Arazinin yüzde yetmişe yakını orman. Aynı zamanda meralar var. Arkadaşlarımın sözünü ettiği tapu ve kadastral sorunların dışında, bizim bölgemizde 1911 yılında yayımlanan Teskere-i Samiye ile tapu edinilmesini yasaklayan bir problemimiz daha var. Bölge Havzay-ı Fahmiye sınırları içinde olduğu için böyle bir yasak getirilmiş.  Mülkiyetler ancak 1910 öncesinde dayandırılabiliyor. Bu nedenle neredeyse tüm araziler yüzlerce binlerce hissedardan oluşuyor. Bu da bizim sorunlarımızı katlayan bir unsur olarak öne çıkıyor” dedi.

TÜM PLANLAR KAĞIT ÜSTÜNDE KALIYOR

Kantarcı konuşmasında, “Türkiye’de yıllardır süren iç göç ve gecekondulaşma ve son zamanlarda maruz kaldığımız mülteci akını nedeniyle Türkiye’yi adeta yerleşik hayata geçilmemiş göçebe bir toplum haline sokuyor. Bu da maalesef sağlıklı kentleşmenin önünü kesiyor. 1960’lı yıllarda gecekondu önleme kanunu çıkarıldı ama gecekondulaşma ondan sonra hızlandı. Plan diyoruz ama tüm planlar kağıt üstünde kalıyor, hatta çoğu kez kent oluştuktan sonra plan yapılıyor. Ama Çaycuma’da bunun tersi uygulamalara imza attık. Onun için Çaycuma’dan kentleşmenin laboratuvarı diye söz ediyoruz. Ben inşaat yüksek mühendisiyim. Babam uzun yıllar Çaycuma Belediye Başkanlığı yaptı. İlkokul mezunu bir adamdı ama küçük bir köy görünümünde olan Çaycuma’da devrim niteliğinde işlere imza attı. 2 bin küsurlu bir kasabada ana arterleri duble yol olarak açarak bugünkü altyapının oluşumunu sağladı” şeklinde ifadelere de yer verdi.

BİR SOSYALİST BİR ÜLKEDEYMİŞİZ GİBİ MÜLKİYETİ GÖZ ÖNÜNE ALMADAN PLANLAMA YAPTIK

Kantarcı konuşmasını, “Babamın siyasal yaşamda çektiği büyük sıkıntılar içinde büyüdüğüm için siyasetten hep uzak durdum, mesleğimi yaptım. Ama 2014 yılında gelen bir teklifi değerlendirerek belediye başkanlığına seçildim. İlk iki yılda Çaycuma’nın tüm imar planını yeniden ele aldık.  Bu planlarda yeşil alanları, sosyal donatıları kusursuz şekilde düşündük. Parsel bazlı tadilatların çok konuşulduğu bir zamanda sanki sosyalist bir ülkedeymişiz gibi mülkiyeti kesinlikle göz önüne almadan planlama yaptık. Hemen arkasından yoğun bir imar uygulaması yaparak hukuki sonuçlarıyla birlikte tamamladık. 27 bin nüfuslu Çaycuma’da 15-20 bin yeni konut yapılıp, 60 bine yakın yeni insanın yerleşebileceği imarlı alanı var” diyerek sürdürdü.

HÜKÜMET BİZİM ARKAMIZDAN GELİYOR

Kentlerin planlanmasında büyük sorunlar olduğunu söyleyerek konuşmasını sürdüren Kantarcı, “Benden önce konuşanlar hep kentsel dönüşümden söz ettiler. Çok şükür Çaycuma’nın kentsel dönüşüme ihtiyacı yok. Yeni Çaycuma’yı da çekirdekten başlayıp tarihi Çaycuma’yı koruyarak oluşturmaya başladık. Yayalaştırılmış alanlar kazandırdık. Dört bir yanı saran bisiklet yolu ağı oluşturduk. Yaya odaklı, bisiklet odaklı bir kent yapmaya çalışıyoruz. Hükümetin arkamızdan geldiğini söyleyebilirim, çünkü bisiklet yollarını çok büyük oranda tamamlamamızın ardından yasa çıktı, yeni imara açılacak alanlarda bisiklet yolu zorunlu hale getirildi. Mesela 1992’de yürürlüğe giren otopark yönetmeliğini kendimize göre uyguluyoruz. Yönetmeliğin 3 daireye bir otopark öngördüğü yerde, ben ‘Bir daire için bir otopark zorunlu olsun’ dedim. Arkadaşlarım ‘Bu çok sert bir uygulama olur’ diye 2’ye çıkardı. Bundan asla taviz vermiyoruz. ‘Parasını vereyim’ diyenlere de çok büyük bir zorunluluk olmadığı takdirde itibar etmiyoruz” dedi.

ŞEHİRLEŞME BU ÜLKENİN EN BÜYÜK SORUNU

Kantarcı konuşmasını, “Kentsel dönüşüm uygulamalarında da büyük sorunlar var. Biz büyük medeniyetler kurmuş Selçuklular Osmanlılar zamanında kimliği olan şehirler kurmuşuz. Şimdiki şehirlerin ruhu yok. Tüm kentler tam bir apartman peyzajına sahip. Herhangi bir yerleşim alanında çekilmiş bir fotoğrafın neresi olduğunu anlamak mümkün değil, tüm kentler birbirinin aynı çünkü. Şehirlerin bir ruhunun olması lazım. Şehirlerin kolay yaşanabilir yerler olması lazım. İnsanların rahatça hareket edip, hizmetlere herkesin erişebilmesi lazım. Çocukların, kadınların, yaşlıların da rahat yaşayabileceği şehirler olması lazım. Çaycuma’da beş yıl içinde bu anlayışla çok başarılı işler yaptık. Sizleri bunları görmek üzere Çaycuma’ya davet ediyorum. Filyos Irmağının sedde içine alınmasıyla kazanılan alanlarda kesinlikle yapılaşmaya izin vermedik. Oralarda rekreasyon alanları oluşturuyor, yaşam alanları oluşturuyoruz. Gerek mahkemeler, gerekse bürokratik sorunlar daha hızlı hareket etmemizi engelliyor. Belediyeler, şehirleşme bu ülkenin en büyük sorunu. Biz şehir yapmayı bilemedik. İyi şehirler kuramadık. Şehirleri mahvettik. Bir an evvel dönelim. Doğru şehirler yapmak için rant denen kavramı yok ederek yolumuza devam edelim” diyerek tamamladı.