Yazar Tekgül, son çıkan kitabının imza günü için geldiği Zonguldak’ta, “Ayrımcılık ve yoksulluk siyasilerin kullanacağı bir malzemedir. Biz eğitim görmüş insanların bu malzemeye izin vermemesi gerekiyor” dedi

Yazar Tekgül Arı’nın “Nişa, Kaybolmaya Hazır Değilim” adlı son kitabının imza günü TMMOB Maden Mühendisleri Odası lokalinde yapıldı. Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV) ile TMMOB Maden Mühendisleri Odasının birlikte düzenlediği etkinliğe ilgili bir kalabalık katıldı. Söyleşinin moderatörlüğünü yapan ZOKEV Yönetim Kurulu Üyesi Alaattin Kara yaptığım sunum konuşmasında, “Ankara doğumlu Tekgül Arı,  yazın dünyasına kazandırdığı ‘Nişa, Kaybolmaya Hazır Değilim’ isimli son romanını ilkin geçtiğimiz hafta Ankara Kitap Fuarı’nda okurlarıyla buluştu. Okur buluşmalarının ikincisini şimdi burada sizlerle yapacağız. Bugün üzerinde konuşacağımız ‘Nişa, Kaybolmaya Hazır Değilim’ adlı roman, okuyucusunu, kapağındaki muzip ve özgür bir çingene kızının resmi ile sıcak bir selamlama ile karşımıza çıkıyor. İlerleyen sayfalarda tıp eğitimi yapan roman kahramanı Defne’nin sırdaşı olacak çingene kızı Nişa ve kocası Şükrü’nün esrarengiz yaşamına hep birlikte tanıklık edeceğiz. Defne’nin parıltılı saç tokasının ‘değme ressamlara taş çıkartacak değin güzel resim yapan’ Şükrü’nün yaşamında aşk ve sevgi imgeleriyle nasıl buluştuğuna tanıklık edeceğiz.  Romanın seyri,  kentsel dönüşüm projeleri adı altında yıkım sürecine giren varoşlardan birinde gerçekleşecek. Yazarımız kendi yaşamındaki deneyimlerini damıtarak süzüp, kendisine özgün bir dille romanın sayfalarına aktarmış” dedi.

 

GÜNÜMÜZÜ ANLATAN AZ SAYIDAKİ ROMANDAN BİRİ

Kara sözlerini, “Yazarımız sloganik söylemlerden kaçınarak hayatı sorgulayan bir anlayışla konuları ele alıyor. İmgesel anlatımları kullanarak okurun hafızasında iz bırakacak biçimde yazılmaları, günümüz yaşamına ayna tutulması önemlidir onun için. Özenli dil anlatımıyla insan gerçekçiliğine toplumsal bir gözle baktığına tanıklık ediyoruz. Günümüzü anlatan çok az roman olduğu düşünüldüğünde kitabın önemi daha fazla öne çıktığı kanısındayım. Yazar toplumdaki umarsızlığı, yozlaşmayı ve yabancılaşmayı öne çıkararak kendi iç sorgulamasını da okuruna yaptırıyor aslında” diyerek tamamlayan Kara sözü Yazar Tekgül Arı’ya bıraktı.

 

TOPLUM TEK TİPLEŞTİRİLDİ

Söyleşinin adını “Mekanın Sesleri” olarak koymayı uygun bulduğunu söyleyerek konuşmaya başlayan Arı, “Çünkü romanı yazarken geçmişle bugün arasında gidip geldim.  Gittiğim yerlerde, bulunduğum mekanlarda mekanın sesleriyle hep ilgilendim. Toplum öyle bir yere geldi ki herkeste sesler aynılaşmaya başladı. Seslerimizin aynı olabilmesi için sistemsel olarak bir çaba vardı çünkü. Ve bu beni o kadar çok rahatsız etti ki son dönemde yazılan romanlarda da ben bu aynılaşmayı gördüm. Mekânın, zamanın sesleri hep aynı çıkmaya başlıyordu. Ben öykü üzerine mekanların sesleri üzerine dersler verdiğim için bu sesleri daha iyi gözlemleyebiliyordum. Deneyimlerimi gecekondu mahallerinde paylaşmaya başladım. Ülkemin birçok yerinde bombalar patlayınca bunalıma girip roman yazmaya devam edemedim. Bir süre yazı yazmaya ara verdim.  Kendimi böyle bir yaşamın içinde kaybolmaya doğru giderken kendimi yakaladım ve ‘Kaybolmaya Hazır Değilim’ diye romanı yazmaya devam ettim” diyerek sözlerini sürdürdü.

 

İNSANIN OLDUĞU YERDE UMUT HER ZAMAN VARDIR

Arı sözlerine “Bir sabah kalktığımda, ‘Bizim mahalle birinci boyutta, ikinci boyuta geçebilir miyim’ diye aklıma bir soru takıldı. Bilinçaltım beni çocukluğuma geri döndürüyordu. Geçmişte ne yaptık, ne yapamadık? Dünle bugün arasında fark var mıydı? Geçmişte de sorunlarımız vardı. İnsanın olduğu yerde umut her zaman vardı. Gecekondu mahalleleriyle diyaloğum hiçbir zaman kesilmedi. Halktan kopuk yaşamayı sevmeyen biriyim. Biz hep öteki olanı suçluyoruz. Bizler için suçlamak en kolay şey.

Kentsel dönüşüm yaşanıyor. Kentsel dönüşümün orta sınıfa katkı sağladığını düşünen insanlardanım. Bizler birbirimizden o kadar ayrıştırıldık ki orta sınıf kendi mahallesini, yoksul kendi mahallesini kurdu. Yoksulluklarıyla baş başa kaldılar. Birbirlerinin gözlerine baktıklarında bulundukları yeri, kaderleri sandılar. Kıyaslayabilecekleri soru sorabilecekleri orta sınıf yanlarında yoktu.  Bizler 90 öncesi yoksulların yanlarındaydık ve bize sorular sorabiliyorlardı. 90’lardan sonra onlardan tamamen koptuk. Onları suçlamaya hakkımız yok. Bu romanda aslında biraz da bunlara yer vermek istedim. Sisteme kızsak da, biz eğitimliler kendi kabuğumuza çekildik. Kendi içimizde yaşadığımız bunalımlarla yanımızdaki insanları unuttuk” diyerek devam etti.

 

ZONGULDAK’IN SESİ DEYİNCE BÜYÜK MADENCİ GREVİ GELİYOR AKLIMA

Arı konuşmasını, “Bu romanı yazarken zevkle mutlulukla yazdım.  Bizim mahallede Çingeneler vardı. Üç gün Çingene ailede kaldım. Bunları yazarken Çingeneleri baz aldım. Ötekiyle aramızda olan aslında kültür farkı. Biz herkesin bize benzemesini istiyoruz. Böyle bir şey mümkün değil aslında. Kültürlerin birbirine alışverişi söz konusudur. Ayrıştırmak siyasetçilerin her zaman işine gelir. İnsanlar Çingene, Laz, Kürt, Boşnak olabilir. Yoksulluk da öyledir. Ayrımcılık ve yoksulluk siyasilerin kullanacağı bir malzemedir. Biz eğitim görmüş insanların bu malzemeye izin vermemesi gerekiyor. Taşın toprağın. mekanın bütün seslerini dinleyip bu sesleri romana aktarmaya çalıştım. Biz yazarlar üçüncü tekil anlatıma tanrısal anlatım deriz. Her mahallenin tanrısı, yani sesi farklıdır. Zonguldak’a geldiğim zaman da Zonguldak’ın sesini dinledim. Ve arkadaşımın mutfağında şiirimi yazmaya başladım. Bu arada mutfakta yazmayı sevdiğimi bilmenizi isterim.  Virjinya Wolf, ‘Kendinize ait bir odanız olsun, para kazanın’ diyor ya kadınlara. Biz kadınlar sürekli hareket halinde olduğumuz için mutfakta yazabiliyorum. Zonguldak’ın sesi deyince hemen büyük madenci grevi geliyor aklıma. Sonra madenci, katliamları, grevler, yürüyüşler. Onların acısını yüreğimde hissediyorum. Yazılarımı toplumsal gerçekçi formatta yazmamın nedeni bu.  Ülkemin sorunlarından uzaklaşamıyorum. Bu roman da bu duygularla ortaya çıktı” diyerek tamamladı.

 

İZLEYİCİLERLE SICAK İLETİŞİM KURDU

Daha sonra Alaattin Kara’nın yönelttiği soruları da yanıtlayan Arı, salonda bulunan izleyicilerle de sıcak iletişim kurdu. Karşılıklı diyaloglarla biten söyleşi sonrasında, Arı, okurlarına kitaplarını imzaladı. Etkinlik bol bol fotoğrafı çekilmesinin ardından son buldu.