Kadınların hikayesini değiştirdiği, “Büyümek istemeyen” şehrin Belediye Başkanı ZOKEV aracılığı ile Zonguldak’a geliyor

Tunç Soyer; “Kent gelişimi ve yaşamı” üzerine konuşacak
İzmir’e bağlı Seferihisar İlçesi son yıllarda atılım üstüne atılım göstermeye başladı, burada kadınlara kooperatif kurduruldu, para kazandılar, kentin çehresi değişti ve bu öyle bir reklam konusu oldu ki ülkenin her tarafından huzurlu bir yaşam isteyenler bu ilçeye adeta hücum ettiler.
Bu gelişimin tek nedeni ise Seferihisar’ın adeta tapılan Belediye Başkanı Tunç Soyer.
Eski bir ajans muhabiri, gazeteci,
İki yüksek lisan yapmış,
Ürettiği projelerle ün kazanmış ve bir dönemin İzmir Büyükşehir Belediye başkanı Ahmet Priştina’ya danışmanlık hizmeti vermiş,
Turizmci aynı zamanda…
Eskişehir Belediye Başkanı ile eş tutuluyor…
İşte Tunç Soyer 20 Aralık’ta Zonguldak’a gelecek ve burada insanlara kazandığı tecrübelerle bilgi birikimini aktaracak.
ZOKEV Başkanı Zafer Kalafat, Tunç Soyer’in 20 Aralık saat 15.00’de Belediye nikah salonunda bir konferans vereceğini gazetemize açıkladı. Kalafat ayrıca tüm Zonguldaklıları Soyer’i dinlemeye davet etti.

Seferihisar  ‘Cittaslow- Sakin Şehirler’ 
Seferihisar, İzmir‘in güneybatısında, kuzeyde Urla ve Güzelbahçe, doğuda Menderes, batısı ve güneyde ise Ege Denizi ile çevrili şirin mi şirin bir tatil beldesi. İzmir kent merkezine 50 km uzaklıkta bulunan Seferihisar’ın en önemli özelliği, mavi bayraklı plajları ve tarihi güzellikleriyle Cittaslow (Sakin Şehir) şehirlerinden biri.
‘Cittaslow- Sakin Şehirler’ Türkiye
1999 yılında İtalya’da başlayan Cittaslow hareketiyle yepyeni bir şehir kavram yaratıldı, yaratılıyor. Nufüsü 50.000 altında bulunan belediyelerin, AB adaylık süreci gibi gayet çetrefilli bir paketi ortaya çıkarmalarıyla ilerleyen süreç sonundan bir Cittaslow- yani Yavaş Şehir olmaya kabul ediliyor. Aklınıza gelebielecek her türlü kirliliğin (egzos, çevre, su, hatta gürültü ve daha fazlası) belirli bir oranın altında olması ve kalması gereken, içme suyu, atıkların yeniden dönüşümü gibi programları yürütmesi beklenen bu şehirler, doğaya ve özgün temizliğe, metropolden kaçmaya ihtiyaç duyanlar için tertemiz bir tecrübe şansı sunuyor.
Türkiyede de 2009 yılında Seferihisar'ın üye olmasıyla başlayan bir harekettir. 2010 yılında Akyaka, Yenipazar, Gökçeada ve Taraklı kentleri Cittaslow olmak için çalışmalara başlamıştır.
Ege ve Akdeniz kıyılarındaki çarpık yapılaşmadan etkilenmeyen, çevresi sit alanları ile çevrili Seferihisar, ilçe toprakları içerisinde, MÖ 2000’lerde Akalardan kaçan Giritliler tarafından kurulan bir Karya yerleşimi olan Teos Antik Kenti yer alıyor. Mandalinası, güneş, jeotermal ve rüzgâr enerjisi açısından geniş kaynakları ve tarihi zenginlikleriyle, eşsiz ve bozulmamış bir Ege güzelliği.
İstanbul’a 600 km, Ankara’ya 640 km ve Bursa’ya 378 km uzaklıkta olan Seferihisar, İzmir’den Aydın istikametine ilerlerken Seferihisar tabelalarını takip ederek rahatlıkla ulaşılabilen bir belde. İzmir’in 30 ilçesinden biri olan Seferihisar’a kara ve havayolu ile ulaşım mümkün.
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç SOYER
1959 yılında Ankara’da doğdu. Çocukluğundan itibaren İzmir’de yaşadı. Bornova Anadolu Lisesi’ni ardından Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni iyi dereceyle bitirdi. Biri İsviçre Webster Koleji’nde “Uluslararası İlişkiler” diğeri ise Dokuz Eylül Üniversitesi’nde “Avrupa Birliği” alanlarında olmak üzere iki yüksek lisans yaptı.
Üniversite yıllarında Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oyuncu ve yönetmen asistanı, Türk Haberler Ajansı’nda da muhabir olarak çalıştı.
Aynı yıllarda İngela Bendt ve James Downing’in mülteci kamplarında Filistin’li kadınların dramını anlatan “Geri Döneceğiz” isimli kitabını Türkçe ‘ye çevirdi.
Eğitimini tamamladıktan sonra turizm sektöründe çalışmaya başladı. Beş yıl boyunca turizm sektöründe görev aldı ve sektörün önde gelen tesislerinde genel müdürlük yaptı. 1991 yılında şirketiyle Seferihisar’da bir tatil köyü kurarak dokuz yıl boyunca yönetti.
Bornova Anadolu Lisesi Eğitim Vakfı’nda yedi yıl boyunca yönetim kurulu üyeliği, ardından üç yıl boyunca Başkanlık görevi yürüttü.
2003 yılında Avrupa Birliği’nden İzmir’e temin edilebilecek mali kaynaklar konusunda hazırladığı raporunu dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’ya sundu ve teklifini kabul ederek Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı olarak çalışmaya başladı.
2004-2006 yılları arasında İzmir Ticaret Odası’nda Dış İlişkiler Müdürlüğü ve Genel Sekreter Yardımcılığı yaptı.
2006 yılında Dışişleri Bakanlığı tarafından EXPO 2015 İzmir Yönlendirme Kurulu ve Yürütme Komitesi Genel Sekreterliği görevi verildi.
2009 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nden Seferihisar Belediye Başkanı seçildi.
Belediye başkanlığının ilk yılında uluslararası yerel kalkınma modeli Cittaslow (Sakin Şehir) hareketini Türkiye’ye taşıdı ve ülkeye yayılmasını sağladı.
2013 yılında merkezi İtalya’da bulunan Cittaslow Birliğinin Genel Başkan Yardımcılığı’na getirildi.
30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nden ikinci kez Seferihisar Belediye Başkanı seçildi.
Mayıs 2014’te Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM) Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildi.
Evli ve iki kız çocuk babası olan Tunç Soyer çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca biliyor.
Söyleşi
Tunç Soyer, sekiz yıldır İzmir’in Seferihisar ilçesinde belediye başkanı olarak görev yapıyor. Soyer ile büyük şehirden bunalanlar için son zamanların uğrak kaçış noktalarından biri haline gelen Seferihisar’ı, “sakin şehir” kavramını ve ilçenin değişen ekonomik yapısını gazeteci Burcu Karakaş konuşmuş:
Son yıllarda Seferihisar’da ekonominin değiştiğinden bahsettiniz. Bu nasıl oldu?
Hikayeyi değiştiren kadınlar oldu. Seferihisar’da altı yıl önce 75 yaş üzerindeki 400 civarındaki vatandaşımızı bir yemeğe davet ettik. Onlara sorular sorduk. Hikayelerini dinledik. İnanılmaz güzel yemekler, oyunlar anlattılar. “Seferihisar’ın Çınarları” diye bir kitap yaptık. Sonrasında sadece orada yer alan yemeklerin yapıldığı “Sefertası” diye bir lokanta açtık. O lokantayı kadınlara bıraktık. Bir kadın kooperatifi de kurduk. Bizim tek kuralımız, mutfakta ya da tarlada sadece kendi ürettiğini satabilirsin. Evlerinde ürettiklerinin para ettiğini anlamaya başladılar ve sattıkça para kazanmaya başladıklarını gördüler. Onlar para kazanmaya başladıkça Seferihisar’da hayat değişmeye başladı. Erkekler armut topluyor. Armut toplamaktan kastım, yatıyorlar yani!
Büyük şehirden kaçmaya çalışan insanlar var. Seferihisar da bu kaçış noktalarından biri oldu. Belirgin bir nüfus artışı yaşanıyor mu?
Dışarıdan göç alıyoruz, evet. Yarattığımız bir algı var. “Cittaslow” (sakin şehir) algısı, kıymetli bir şey. Başka bir hayatın mümkün olduğunu içeren bir algı o.
Yerel halk, bu göçten rahatsız mı? İlçenin dokusu nasıl etkileniyor?
Herkesin cebine giren para artıyor. Sadece gayrimenkul artıyor demek doğru olmaz. Bu beraberinde istihdamı da getiriyor. Kalitenin yükselmesini de getiriyor. Zincirleme reaksiyon yaratan bir sonuç çıkıyor ortaya. Bundan kimse şikayetçi değil. Tek yapmamız gereken, bu büyüme sürecinde doğamızı koruyabilmek.
Bu korumayı nasıl sağlıyorsunuz?
Şanslı olduğumuz şey, sit alanlarının bolluğu ve askeri tatbikat alanlarının varlığı. Bunlar koruma sağlıyor zaten ama biz de bir yandan çalışıyoruz. Örneğin, eskiden çıkan imar yasası nedeniyle mandalina bahçelerinin birçoğunun söküldüğünü görürsünüz. İçimizi kanatan bir şey… İnsanların o mandalinanın zenginliğimiz olduğunu anlaması gerekiyor. O zaman ne yapmak lazım? Betona feda etmemek için mandalinadan para kazanmasını sağlamak lazım. Nasıl kazandırırız? Mandalinayı sanayi ürününe dönüştürerek. Suyunu sıkarak, şarabını yaparak, reçelini yaparak… Şimdi kurutmasını yapıyoruz kurduğumuz jeotermal bir fırında.
Büyük şehirden göç edenler arasında adaptasyon sıkıntısı yaşayanlar oluyor mu?
Kimisi, sessiz ya da kurtarılmış bir bölgeye gidiyorum diye düşünüyor.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Sadece başka bir hayatın mümkün olduğunu göstermenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Daha adil, daha paylaşımcı, daha demokrat bir dünyanın burada olduğunu göstermek mümkün. Benim için “cittaslow” budur. Bu insanlarda, sığınacak bir yer algısı yaratıyor. Büyük bir hoşgörü ve sempati ile geliyor insanlar. Tek handikap, onların kafasında koyduğu standardın çıtası bizim hayatta başardığımızın çıtası ile örtüşmüyor olabilir.
Nasıl mesela?
Daha yüksek beklentiler taşıyanlar olabiliyor. Daha temiz, daha fazla asfalt yol gibi… Bunları sağlamakta zorlanıyor olabiliriz. Bu noktada mutlaka handikaplar yaşanıyordur. Ben de buna benzer şeyler gördüm.
İlçede güneş enerjisinden faydalanıyorsunuz. Bu süreç nasıl başladı?
Enayiliğimizi keşfettiğim anda başladı. Ne kadar enayi olduğumuzu fark ettim ve buna çare bulmamız gerektiğini düşündüm. Biz zaten fosil yakıtlara, nükleere karşıyız. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi yaygınlaşsın istiyoruz. Bir baktık ki karşıki tepelerde bunu yapıyorlar ve üstelik para kazanıyorlar. Tepemizdeki güneş onlara para kazandıracak, biz tribünde seyirci olmaya devam edeceğiz. Enayi miyiz? Bunu içime sindiremedim ve araştırmaya başladık. Doğanbey köyünde bir güneş enerjisi tarlası kuruyoruz şimdi. Aynı zamanda bir yaşam alanı olacak.
Düzenleyen: Sermet AKSU