Turpcu; “Başbakan bindiği dalı kesiyor” 

CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Turpcu’nun basın danışmanlığından yaptığı açıklamaları şöyle:

“Başbakan olduğundan beri, başkanlık sistemi diyerek bindiği dalı kesmeye uğraşan Sayın Binali Yıldırım, bir başbakan olarak başbakanlık makamının kaldırılması için büyük bir mücadele veriyor. Ancak, AKP ‘Başkanlık’ sevdasındayken ekonomideki kaygı verici gelişmeler kara bir delik gibi ülkemizi içine çekmeye de devam ediyor. Ekonominin içinde bulunduğumuz darboğaza girmesinin tek nedeni Türkiye’de yaşanan siyasi krizdir, bu siyasi krizin ekonomiye yansımasıdır. 14 yılda ülkeyi ne hale getirdiklerine bir dönüp bakalımtoplum barut fıçısı gibi, kimsenin yüzü gülmüyor.”

“MİLLETLE DALGA GEÇİYORLAR”

“Bu süreçte Başbakan Sayın Binali Yıldırım başta olmak üzere AKP’li yöneticilerin ekonomideki gidişatla ve döviz kurunun yükselmesiyle ilgili tuhaf açıklamalar yaptıklarını, adeta milletle dalga geçtiklerini görüyoruz.

Biz, yardıma muhtaç kişi sayısı 30 milyon 500 bine ulaştı diyoruz, hükümet halka ‘döviz bozdurun’ çağrısı yapıyor. Bu çağrıyı öncelikle kendilerine, kutularda deste deste para istifleyen eski Bakanlarına, sırtını hükümete dayayıp millete küfreden iş adamlarına yapsalar daha yerinde olur. Halkta dolar yok zaten ama kimde olduğu malum!

14 yıllık süreçte, AKP`ye yakın kesimlerin yaşam standardı ciddi şekilde yükseltilirken, halk tümüyle yoksullaştırılmıştır. Yandaş iş adamlarının keyfi yerindeyken, halkımız yarından emin olmadan yaşam mücadelesi vermektedir.

Bununla birlikte, Başbakan Sayın Binali Yıldırım, 29 Kasım Salı günü partisinin grup toplantısında  ‘8,5 milyon vatandaşımız 78 milyar lira müracaat etti, devlete olan borcunu ödemek için. Yetmedi 1 milyon 316 bin vatandaşımız da 34 milyar 254 milyonluk borcunu yeniden yapılandırmak istedi. 112 milyar lira, vatandaşımız, kriz mi var, al sana para’ ifadelerini kullandı.

Ancak Sayın Başbakan’a hatırlatalım, o kasaya giren nakit girişi değil, yapılandırma yapılan ve mükellefin ödemeyi planladığı meblağdır. Olan biteni çarpıtmakta ne yazık ki üzerlerine yok. Bununla birlikte vergi borçlarının taksitlendirilmesi için vatandaşın sıraya girmesi, insanların vergisini, borçlarını ödeyemediği anlamına gelir. Bununla övünmek de AKP’ye nasip oldu!

Sayın Başbakan 112 milyar TL bekliyorsa, kendilerinde düğün arabası önünü kesen kişi iyimserliği olduğunu düşünüyoruz, çünkü beklediğiniz o zarflar boş, Sayın Başbakan. Borcunu yapılandıran vatandaşlarımızın taksitlerini bile ödeyemeyecek durumda olduğunun farkında mısınız?”

 

 

“PARAMIZ, SURİYE'NİN PARA BİRİMİ KARŞISINDA BİLE YÜZDE 10 DEĞER KAYBETTİ”

“Suriye lirası, son 1 ayda Türk Lirası karşısında yüzde 10'a varan bir değer kazandı.Hükümet Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değer kaybını ABD seçimleriyle açıklamaya çalışırken; Suriye lirası karşısındaki kaybını neyle açıklayacak merak ediyoruz. Ülkemiz,dünyada parası dolar karşısında en hızlı değer kaybeden 1'nci ülke konumundadır. Ekonomi bu durumdayken sormak gerek, Başkanlık gelince ekonomi mi düzelecek?

“KÖPRÜLERDEN GEÇİŞ ÜCRETLERİNİ DAHİ DOLAR ÜZERİNDEN YAPIP BUNA BİR DE HAZİNE GARANTİSİ VERENLER”

“Halkımız, AKP iktidarıyla, hazine garantisi sağlayarak projenin karını şirketlere, riskini ve zararını vergi veren yurttaşlara yükleyen anlayışı tanıdı. Köprülerden geçiş ücretlerini dahi Dolar üzerinden yapıp buna bir de hazine garantisi verenlerin dövizdeki yükselişle ilgili demeçlerini de garipsediğimizi söylemeliyiz. Merkez Bankası verilerine göre 11 Kasım’da 106.27 milyar dolar olan brüt döviz rezervi, 18 Kasım itibarıyla 101.28 milyar dolara düşmüş, yani 5 milyar dolar gerilemiştir. Gıdadan, enerjiye, tohumdan, hayvan yemine kadar ithalata dayanmış bir ülkeyiz. Doların yükselmesi benzine, mazota, ardından da iğneden ipliğe her şeye yansıyor. Her şey dövize bağlanınca ister istemez ucu vatandaşa dokunuyor. Bu gerçeğe rağmen dolardan/eurodan bize ne diyebilir miyiz?

Vatandaşlarımız aldıkları maaşı mevcut dolar/Euro kuruna böldüklerinde emeklerinin, satın alma güçlerinin nasıl eridiğini çok rahat şekilde görecekleridir. Esnaf kepenk kapatmaya başlamıştır, insanlarda yatırım yapma konusunda tedirginlik var, ülkeyi getirdikleri durum nedeniyle yarına güvenle bakamıyoruz. Esnaf masraflarını karşılayamadığı için kapısına kilit vurmak zorunda kaldı, kilit vurmayan da zor dayanıyor, zaten kıt kanaat geçinen esnafın son ekonomik gelişmeler sonrası durumunu görmek için büyük bir ekonomist olmanız gerekmez.

Üretime dayanmayan bir ekonomi politikası başarısızlığa mahkumdur. Dış kaynak bağımlısı, üretmeden tüketmeye, dış kaynakla ve borçla tüketerek büyümeye dayalı politikaların sonucu bizim gibi ülkeler açısından yıkım demektir.  Türkiye’de işsizlik artarken, üretimi ve üreteni temel alması gereken anlayış yok sayılıp, rant ekonomisi işletilerek yandaşlar zengin edilmektedir. Bu nedenle ekonomimiz düze çıkamadığı gibi tersine arap saçına dönmüştür. Bundan sonra önümüze bakabilmemiz için siyaseti ve ekonomiyi yeniden kurmamız gereklidir.

“AKP`NİN ÖZELLEŞTİRME MANTIĞININ DÜNYADA BAŞKA BİR ÖRNEĞİ YOKTUR”

“AKP hükümeti dönemi özelleştirmelerin en yoğun yapıldığı dönem olmuştur. 2003-2015 döneminde 61,8 Milyar Dolar tutarında özelleştirme yapılmıştır. Cumhuriyet tarihindeki özelleştirmelerinyüzde 90’ı AKP döneminde gerçekleşmiştir.

AKP`nin özelleştirme mantığının dünyada başka bir örneği yoktur, stratejik kuruluşlarımız `özelleştirme` adı altında mevcut değerlerin çok altında iktidara yakın sermayeye satılmış, bunlar kurumun önemine göre bu seferözel sektör tekeli olmaya devam etmiş, öte yandan ucuza satın alınanbir çok kurum da çok daha yüksek bir fiyata başka kişilere satılıp devlet zarar ettirilmiştir.

Şimdi soruyoruz, AKP, iktidara geldiği günden beri Cumhuriyet’in bütün kazanımlarını hazırdan satıp yemekten başka ne yapmıştır? Neredeyse `Özelleştirme İdaresi Başkanlığı`dışında özelleştirilecek bir şeyin kalmadığı bir duruma getirdiler ülkeyi!

AKP işbaşına geldiğinde dış borç 85 milyar dolardı,şimdi 400 milyar dolardır.Borçlu olmakla birlikte, borcunu ödeyebilme kapasitesi de önemli olduğundan bu durumun ülkemiz için ne kadar kaygı verici olduğu ortadadır. Unutulmamalıdır ki hükümetlerin yaptığı hatalar, kişilere değil, ülkelerin boynunda borçtur. Türkiye`nin dünya üzerindeki büyüyen ekonomiler içerisinde `kırılgan beşli` olarak tanımlanan 5 ülkenin içerisinde olduğunu bir kez daha üzülerek hatırlatmak isterim.”

“ŞEHİTLER, GAZİLER AYRI TUTULAMAZ”

“Adaleti, kalkınmayı, dini, siyaseti, Meclisi, Türkiye’yi, yani aklınıza gelen her şeyi tekellerine almaya çalıştıkları için bugün bu durumdayız. Adıyla bu kadar tezat bir başka parti yoktur.Partilerinin isminde taşıdıkları ‘kalkınmaya’ ne şekilde bir anlam yüklediklerini ve 14 yılda kimlerin nasıl kalkındırıldığını anlattık. Aynı şekilde ‘adalet’ kelimesine de inandıklarını düşünmüyoruz. Bunu zaten sürdürdükleri politikanın her alanında gösteriyorlar. Meclis gündemine getirdikleri değişikliklerle de bunu kanıtlıyorlar.

Soma, Ermenek, Zonguldak ve Türkiye’nin diğer şehirlerindeki maden şehitleri arasında ayrım yaptıkları gibi, teröre karşı kaybettiğimiz şehitlerimizle, 15 Temmuz şehitlerimiz arasında, gazilerimiz arasında ayrım yapıldı, yapılıyor. Bunu hangi vicdan kabul eder? Şehitler gaziler ayrı tutulur mu? Defalarca dile getirilmesine rağmen bu durumu düzeltmek için adım atmamakta direniyorlar. Bu başta şehit aileleri olmak üzere, bütün vatandaşlarımızı incitiyor. Bu konu siyaset üstü bir konudur, böyle görülmek zorunludur. ”

“GRİZU PATLAR FITRAT, YURT YANAR KADER”

“Ülkece, acaba bugün yine hangi felaket haberiyle uyanacağız diye korkarak yaşıyoruz. Geride bıraktığımız gün çok acı bir olay yaşadık. Adana'nın Aladağ ilçesindeki kız öğrenci yurdunda çıkan yangında 11'i öğrenci 12 kişi yaşamını yitirdi, 22 öğrenci yaralandı.

Oy isterken; `Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır` diyenler, çocuklar ölürken susuyorlar.

Devletin kurumlarını, istihbarat servisini, ordusunu, emniyet teşkilatını, yargısını tarikatlara teslim edenlerin, bu teslimiyeti öğrenci yurtlarına kadar götürmeleri ülkenin ne kadar vahim bir duruma geldiğinin resmidir. Çocuklar, tarikatların ve cemaatlerin denetimsiz yurtlarında ya beyinleri yıkanarak yadataciz, tecavüz ve istismara uğrayarak geleceklerini kaybediyorlar veya Adana`da olduğu gibi denetimsizlik ve ihmalden can veriyorlar. Cemaat ve tarikat yurtları kapatılmalı, bu yurtlar devletin kontrolü ve sorumluluğu altına alınmalıdır. 15 Temmuz darbe girişiminden daha ne şekilde ders almanız gerekiyor?Bu faciada yangın merdivenini kilitleyenden, bu yurdun işletilmesine göz yuman, gerekli denetimi yapmayan kurum ve kuruşlara kadar bir çok sorumlu bulunmaktadır, ama en büyük suçlu o çocukları o yurda mahkum edenlerdir. Parasız, nitelikli eğitim ve barınma hakkı sağlamak, cemaat, tarikat tehlikesinden uzak tutmak devletin görevidir.”