Kemal Kuşhan, güzel yüzü, uzun boyu, zarif giyimi, incelikli kişiliği, bilge tavrıyla girdiği her yerde kendini belli eden başka bir insandı. 1960’larda içine dolan daha adil bir dünya idealine son nefesine kadar sadık kalmış bir düş adam, tüm hayatını dünyayı güzelleştirmeye adamış bir estetti. Ömrünün son gününe kadar kitapların içinde olmuş bir okuryazar olarak çok birikmiş aydın bir kişiydi ama bilgiç olmadı asla. Mütevazılığı erdem haline getiren alçak gönlü, buna izin de vermezdi zaten…
 
“Sömürücüye Yumruk” gazetesiyle Türkiye solunda bir ekol yaratmış, Zonguldak’taki sosyalist kuşağın son temsilcilerindendi. O çabaya emek veren herkesin apayrı yeri vardı gönlünde. Sabri Eryılmaz, Hüsamettin Güven, Ahmet Hamdi Dinler, Abdulvahap Durmuş, Kaya Taşçakmak, Ruşen Yaraş, Doğan Şadıllıoğlu, gibi şimdi bize yıldızlar kadar uzak insanları, her zaman, sevgiyle anardı. Bir “Dost adam” olarak, yaşayan yoldaşlarından sürekli haber almaya çalışır, sık sık arar, sorardı…
 
HAYATTAN KÂM ALMAYI BİLEN NÜZHET BİR KİŞİYDİ
Hiç kuşku yok ki Ahmet Hamdi Dinler ile İrfan Yalçın’ın apayrı bir yeri vardı gönlünde. Kazandığı ihale nedeniyle Zonguldak’a gelip burada “savaşsız sömürüsüz dünya” düşüyle dört mevsimi bahar kılmaya çalışan insanların savaşımına omuz veren Dinler, entelektüel birikimiyle büyük etki yaratmıştı hepsinin üstünde. İrfan Yalçın bir başka severdi Kemal ağabeyi. “Son Bahçeler” romanını Kemal Kuşhan’a ithaf ederek kadirşinaslığının yanı sıra ona duyduğu sevgiyi de gösteriyordu zaten…
 
1970’lerin ortasından 2000’lerin başına kadar kentten ayrı yaşadıkları için kuşağımdaki birçok kişi gibi biz de geç tanıştık Kemal ağabeyle. Tanıdıktan sonra da tam bir ağabey-kardeş olduk. Yaptığımız uzun sohbetlerde mücadele tarihimizle ilgili çok şey öğrendim ondan. Birçok insanı onun anlatımıyla daha yakından tanıdım. Tanıdıkça gördüm ki, hayattan kâm almayı bilen nüzhet bir kişiydi de. Çelikel Lisesi ile Zonguldak Esnaf Spor’un efsane kalecisi olarak kentin spor tarihinde adı da vardı ayrıca…
 
SON SÖZÜ DE “HİKMET BEN ÖLÜYORUM” OLDU
Nasıl bir alicenap kişi olduğunu ben değil, Karaelmas Mahallesi’nin kedisi, köpeği, güvercini, yoksulu, yetimi anlatsın. Omuriliğindeki sorun nedeniyle yürümekte zorluk çektiği halde, yüksünmedi, her gün, günde iki kez yüzlerce sokak hayvanını besledi mahallesinde. Yardıma muhtaç kim varsa yoktan var etti, olmayan kuruşlarını paylaştı onlarla. Herkesin derdiyle dertlenen bir deli yürekti. Aort damarı dayanamadı onca yüke, bir gece yarısı ansızın yırtılarak yorgun bedenini çekip aldı elimizden…
 
O hepimizin kıymetlisi, tartışma arkadaşı, yoldaşı, sırdaşı, dert ortağıydı. Hikmet’e paslanmaz bir yürekle aşık sevgiliydi en çok da. Son sözü de “Hikmet ben ölüyorum” oldu bu yüzden. Onu nadide bir çiçeği eker gibi özenle yerleştirdim topağına. Kefenini sevgiyle okşadım. Yanından ayrılırken ulu bir sonsuzluğa bakar gibi baktım çiçeklere bezeli mezarına. Kemal Kuşhan içimizdeki dipsiz bucaksız boşluğun adıydı çünkü. Ve artık yalnızca biz değil, kurdu, kuşu, karıncasıyla tüm canlılar yetimdi şimdi…