Sermet Aksu ile görüşen Demir kentteki kültürel aktivitelerin daha kapasiteli olması gerektiğine dikkat çekti

Zonguldak’ın yetiştirdiği ünlülerden ve Destek Yayınlarının araştırmacı yazarı Yeşim Demir gazetemizi ziyaret ederek yazarlarımızdan Sermet Aksu ile görüştü.

Geçtiğimiz hafta başarılı bir operasyon geçiren gazetemiz Yazı İşleri Müdürü olan kardeşi Meryem Demir’i ziyaret etmek için Zonguldak’a gelmiş bulunan Yeşim Demir, Sermet Aksu’ya kentimizdeki kültürel aktivitelerin yetersiz olduğuna dikkat çekti.

Yeşim Demir’in Kirli Beyaz isimli bir kitabı var

Demir’in eserleri takipçileri tarafından çok beğeniliyor. Geniş bir okuyucu kitlesi var. Televizyon programlarına da katılıyor ve bazı programlar da hazırlıyor.

Kitabı “Kirli beyaz” için şu yorum yapılmış:

Bir kadın, iki adam...

Aşk çıkmazında intikam dolu aşksız bir çatışma...

Biri tutkulu diğeri tehlikeli ve dengesiz iki adamın aşkı arasında kalan genç bir kızın tanık olduğu skandallarla birlikte değişen hayatı...

Kendini çalıştığı medya sektörünün çalkantıları içinde bulan Aslı’nın eski dingin yaşamına geri dönmesi artık mümkün değildir. Türkiye’nin ünlü ve güçlü gazetecilerinden birinin ihtiras, ve yolsuzluklarla dolu skandalları genç ve güzel televizyoncu Aslı’nın taşıdığı yüklerden biri haline gelmiştir. “Güzel kız, iktidar oyununun karanlık planlarını görmezden gelemeyeceğine karar verir ve kendini aşk, ihtiras ve ihanetle örülü nefes kesici bir serüvenin içinde bulur.”

KİRLİ BEYAZ isimli eseri için NECDET ÖZKAYA da bir yorum yapmış:

Sevgili Yeşim Demir’in ilk romanını okumanızı öneririm. Yazılı ve görsel medyanın, dışarıdan bakınca saygın, dürüst, ilkeli görünen iç dünyasının öyle olmadığını, içerdiği çarpık ilişkiler, rüşvet, adam kayırma, ayak kaydırma, yalan, dedikodu gibi ve benzeri davranış şekillerinin sıradan sayıldığı bu dünyada ayakta kalabilmenin zorluklarını ve uyuşturucu kullanımının, skandallarının, yükselmek için verilen tavizlerin, kırılan kollar gibi yen içinde kalmasının hikâyesini anlatıyor. Kirli Beyaz, baskıya girmeden önce ön kapak yazısının “Bu kitabı çıplak yazdım” olacağını söyleyen yazarın anlatmak istediğini anlayamamış ve “Gerçekten mi?” diye tuhaf bir soruyla karşılamıştım söylediğini. Şimdi, romanı okuduktan sonra, anlatmak istediklerinin “çıplaklığının” neler olduğunu anladığımı bildiriyorum sevgili Yeşim Demir'e.

HaFriyat ve HaRfiyat ayrımını, bunların yanlış kullanımından duyduğu sıkıntıyı kitapta yazan yazara, bir sonraki baskı için belirlediğim cümlelerle ilgili önerilerimi elbette ki ileteceğim, ancak sayfa 84’teki meçhul Menemenin, sayfa 97’deki anlaşılmaz ve tuhaf “Zuhurunu” söylemeden geçemeyeceğim, Yeşim Demir anlar beni.

Araştırmacı Yazar Yeşim Demir, kitabı hakkında kendisi ile yapılan bir röportajda da sorulara şu cevapları vermiş:

Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

Dilara ve Melissa'nın annesiyim. Öncelikli kimliğim bu. "Anne olmak" bu hayatta bana sunulmuş en büyük değer. İçinde çocuk büyütebilme özelliği neden kadınlara verilmiş diye düşünürsek; doğuran, üreten kadın hayatın denge merkezidir.

İngiltere'de turizm ve seyahat yönetimi okudum ve uzun yıllar kongre- incentive turizmi ile uğraştım. Yaklaşık 16 senedir de medya ve reklam sektöründeyim.

Turizm ve medya sektörü birbirinden çok farklı, geçişiniz nasıl oldu?

Güzel bir soru. Hatırladıkça beni de gülümsetir hikayesi… Yıllarca çeşitli televizyon programlarına turizmci olarak konuk oldum. Birçok önemli markanın motivasyon toplantılarını ve gezilerini organize ettim. Bunu yakınen bilen bir televizyon yöneticisi arkadaşım bana program önerdi. İlk televizyon tecrübem damdan düşer gibi yapımcılıkla başladı. Gecenin birinde yayınlanan 50 dakikalık bir bilişim programıyla… Hayatımın en meşakkatli ancak bir o kadar da keyifli dönemi oldu. 1 sene sonra başka bir haber kanalından gelen teklifle kopamadığım bir sektörün derinliklerinde buldum kendimi.

Bu roman nasıl doğdu?

Ünlü bir oyuncu arkadaşımın televizyon programını kitaplaştırma fikrimiz vardı. Konuyu sevgili Yelda Cumalıoğlu’na açtım. “Tabi, neden olmasın, biz yeni ve farklı fikirleri okuyucu ile cesaretle buluşturduğumuz için başarıyı yakaladık” dedi… Sonra da “sen neden roman yazmıyorsun, çok renkli bir insansın. Roman yazmayı hiç düşündün mü?” dedi…

İçimdeki parlayan ışığın tüm bedenime yayıldığını hissedebiliyordum. Gözlerim kocaman, ağzım açık Yelda’nın o güzel gözlerine bakıyordum. En çok şaşkımlığım da, Yelda’nın benim içimde yanıp tutuşan yazma aşkını görebilmesi oldu. Evet, şaka gibi değil mi? İnsanlar Destek Yayınlarından kitapları çıksın diye büyük uğraşlar verirken ben gökten küt diye bu romanın içine düşmüştüm.

On gün sonra roman kurgusu için toplandığımızda; hem kurguyu oluşturmuş, hem de ilk bölümü yazmıştım… Destek yayınlarının tecrübesi, benim televizyonculuktan edindiğim kurgu becerisi, reklamcılıktan geliştirdiğim yaratıcı bakış açısı ve akıcı yazımım birleşince ortaya güzel bir hikaye çıktı. Ayrıca bu romanı yazarken, hayatımdaki boşluklar bir bir kapanmaya başlamıştı. Aynen hamile bir annenin karnındaki çocuğun ilk tekmelerini hissetmesi gibi.. Yaklaşık dokuz ay sonra da üçüncü çocuğum Kirli Beyaz kucağıma doğmuştu…

Bir kadın düşünün; yıllarca çalışmış, çırpınmış, kızlarını okutmak için yeri gelmiş iki farklı işte aynı anda çalışmış. Birgün gelmiş, işleri bıçak gibi kesilmiş. İçindeki karamsar sesi dinlemese de zaman zaman umutsuzluğa kapılmış…

Kitabın son sayfası beni özetliyor aslında…

“Hayatı okumak için yazmak gerek!”

Bitirdim işte! Başardım…

Tam da dibe vurdum dediğim anda bu kitap içimdeki isyanı, korkuyu, olumsuzlukları, çılgınlığı, çığlığı kelimelere döküp vücudumdan dışarı fırlattı ve beni çıplak bıraktı. Şimdi kendimi harika hissediyorum. Yazmak müthiş bir terapi… İyileştiriyor… Temizleniyorsunuz… Böylece içinizde güzel şeylere yer açılıyor.

Gelecek planlarınız içerisinde yeni bir roman var mı?

Yazmaya devam… Ancak bu yazılanların, emeğin, çabanın bir değerler zinciri ile örtüştürülmesi gerekir. Bu bağlamda, kirli beyaz kadınlara el uzatacak bir platform oluşturma çabası içerisindeyim. Eğer çaba varsa, hedef kaçınılmaz olacaktır.

Röportaj böyle işte…

Yeşim Demir kendini kısaca özetlemiş

Ve facebook sayfasında da okuduğu bir eser için bu kez de kendisi bir yorum yapmış:

“Fantastik roman çok az okurum ama ödül almış bir roman olunca daha çok merak ettim ve ara vermeden (!) okudum. Romanların ilk 20-30 sayfalarını çok dikkatli okumak lazım diye düşünürüm. Sonrasında içinde kaybolacağınız bir eserle karşılaşırsanız tekrar başa dönmek istersiniz. Aynadan Geçen Kız'da her bölümü tekrar okumak istiyorsunuz. Yarattığı hayal gücü ve gerçeklik beyin sınırlarını zorluyor, sorguluyorsunuz. Detay vermeyeyim. Okuyun ne demek istediğimi anlayacaksınız.”

Yeşim Demir yazarlıktan ve araştırmalarından vakti kaldığı zamanlarda da davet edildiği üniversitelerde ve başka etkinliklerde sık sık konferanslar veriyor, söyleşilere katılıyor.

“Zonguldak’ta da böyle bir söyleşiyi düşünür müsünüz” diye sorduğumuzda da “Neden olmasın?” cevabını veriyor.

(Sermet AKSU)