ZONGULDAK’IN YURTSEVER MÜFTÜLERİ VE

 ŞİMDİKİ MUHTEREM MÜFTÜ EFENDİ 

Söze önce şair Nef-i ‘ den başlayalım.

Nef-i Kıraathanelerde yetişen, öğrenen ve kendisini duyuran bir şairdi. 

Çeşitli devlet memurluklarında bulunmuş çok ateşli bir Hiciv ustasıdır. 

Padişah lV. Murat döneminde sanatının doruğuna çıktığı görülür. 

Sarayda olmasına rağmen Hiciv oklarından vezirler, paşalar, hatta Şeyhülislamlar dahi payını almıştır. 

Nef-i bütün baskılara rağmen Hiciv yazmaktan geri durmaz. 

Padişah lV. Murat ikazlara rağmen Hicivlerini yazmakta devam eden Nef-i yi şeriat adına katlettirir.

27.01. 1635 de fetva üzerine saray odunluğunda boğulup cesedi denize atılır.

Ulemanın önde gelenlerinden Tahir Efendi ve Müftü efendiye aşağıda yazdığı dörtlükler Nef-i nin katline neden olur. 

Tahir Efendi bana Kelp (Köpek) demiş/ İltifatı bu sözünde zahirdir/Maliki mezhebim zira/itikadımca Kelp Tahirdir/ Bize kafir demiş müftü efendi/Tutalım ben diyeyim ona Müslüman/varıldıkta yarın ruz-u cezaya/İkimiz de çıkarız anda yalan… 

Evet, şimdiki muhterem Zonguldak müftüsüne gelmeden önce Zonguldak’ın yakın tarihinden kısaca söz edelim,

Saltanatın Kemal paşayı “Hain” ilan ettiği Şeyhülislama bağlı olan tüm müftülüklere bildirildi. 

Emperyalist işbirlikçisi Saltanatın, bu fetvasına Anadolu’daki birçok müftü evet derken büyük bir çoğunlukta bu bildiriyi onaylamadığını ve bildiriye karşı çıktığını açık açık beyan ettiler.

Bölgemizde bu din adamlarının üçü bu fetvaya karşı çıktılar ve Kemal Paşanın saflarında yerlerini aldılar. 

Bu din adamlarından birisi Kemal paşanın emri ile Zonguldak’ın bağlı olduğu Bolu’dan 1920 Nisanında Zonguldak milletvekili seçilip BMM ne giren ve Devrekli Şairimiz Rüştü Onur’un dedesi Abdullah Sabri Efendidir. 

Abdullah Sabri Efendi aynı zamanda “Zonguldak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucusudur ve Zonguldak’taki emperyalist güçlere karşı halkı örgütlemektedir.

İkincisi Zonguldak-Çağlı Köyünden Müftü İbrahim Efendidir. 

İbrahim Efendi de Müdafaa-i Hukuk un Zonguldak ve havalisini örgütleyenlerden. 

İbrahim Efendi çıkarılan kömürden ton başı vergi alınmasını ve Kuvva-i Milliye ye gelir sağlanmasını Kemal Paşaya bildirmiş ve bu talep Kemal Paşa tarafından hemen kabul edilmiştir.

Bir diğeri ise Beycuma Müderrisi Hüseyin Efendidir. 

Bu üç yurtsever o günün koşullarında ülkenin bağımsızlığı için saltanata başkaldırıp, deyim yerindeyse kelleyi koltuğa alıp Laik Cumhuriyeti kuran Kemal Paşanın yanında yer almışlardır.

Şimdi yazı konumuz olan Zonguldak müftüsünün kamuoyunda büyük tepki gören sözlerine bir bakalım.

“Plajlarda bayanlara özel yerler olmalı. Bayanda olsa bir bayan giyim kuşamına dikkat edecek. Vücudunu başka bayanlar görmeyecek şekilde denize girmesi lazım. “

Siz sayın muhterem müftü efendi; neden ülkenin sekiz yüz milyar dolar olan dış borçlarından, işsizlikten, bedenini satan ve ondan alınan vergilerle seninde aldığın aylıkta payı olan vesikalı kadınlardan, tecavüz-taciz edilen ve katledilen çocuklardan, savaşlardan, barıştan, vb. kelam etmezken kadınların nasıl giyinmesi konusunda söz ediyorsunuz? 

Kadınlar nasıl giyineceklerine kendisi karar verir.

Hem sizin feraset sahibi bir insan bir din adamı olmanız gerekirken bu düşünceler nasıl aklınızın ucundan geçer.

Kadınların giyimi konusunda kelam edeceğine senden önceki Yurtsever Müftüler hakkında bilgiler topla ama bu bilgiler benim yıllar önce yaptığım ve bu gazetede yayınlanan araştırmalarımdan arak olmasın. 

Ben senin gibi dindar birisi değilim ama bu, dini bilmiyorum anlamına gelmez. 

Biraz bildiklerimi sana soru olarak yönelteyim.

İbadet eden kul; tanrının huzurundadır ve o anda dünyevi ilişkilerden kopar. 

Yani trans halindedir. Aklına dünyevi varlıklar mal, mülk, sığır, dana, apartman, araba, alacak, verecek, kadın, seks, velhasıl hiç bir şey gelmez.

Tanrı huzurundayken bedenine acı verecek bir şey batsa acı duymaz.  

Sanırım bunlara bir itirazınız yok. 

Peki, öyleyse nasıl oluyor da özellikle sizin gibilerin aklına başta cinsellik, kadın bedeni, seks vb geliyor? 

İnsanlar nasıl giyineceklerini size mi soracaklar? 

Bu sözlerinizle kimlere ne mesaj verdiğinizi tahmin edebiliyorum. Bu ülkenin Nef-i lerinin bitmediğini-bitmeyeceğini bilin.

Bu yazımdan sonra öldüğümde muhterem müftü efendi belki cenaze namazımın kılınmasının caiz olmadığı konusunda bir fetva verebilir. 

Çokta umurumaydı, ben özgür bir insanım.