Zonguldak var olduğundan günümüze burada bir arazi mülkiyet sorunu hep oldu.  Özellikle İkinci Meşrutiyetçilerden hatıra kalan (Havza-i Famiye- kömür bölgesi ) kanununa göre belirlenen yasalar çerçevesinde özel mülk edinmede bir sınırlama getirilmiş. Bu sınırlamaya göre genel olarak kömür madeni işletmecileri arazinin mülkiyetine sahip. 1940 sonrası madenler devletleştirilince havzanın birçok yerinde yerin altı yani kömür devletleştirilmiş birçok yerde ise yerin üstünün özel mülkiyeti Tapu kayıtlarında yine o saha sahibinin üzerine görünüyor.

Madenler devletleştirildikten sonra boşta kalan bu eski madencilerin mülkiyeti Zonguldak’ta ikamet eden yoksul vatandaşlar tarafından gecekondu yapılarak zilliyetlerine geçirildi ve vatandaşlar buraları ecrimisil olarak kullanıyor. Kabaca tarif edersek; Site, Bahçelievler dışında kömür ocaklarının bulunduğu tüm sahalarda durum bu. Yani bu araziler tapuda TTK nın mı, Hazinenin mi, Orman İşletmesinin mi, Belediyenin mi belli değil.  Yaklaşık 70 yıldır Zonguldak’ta kaçak- pardon, şimdiki deyimle “izinsiz” yapılaşma günümüzde de devam ediyor. Öyle ya vatandaş maliki olduğu yani ecrimisil olarak kullandığı araziye konut yapmak için tapusu olmadığından kimden nasıl izin alacak? Bu mülkiyet sorununun örneği Zonguldak dışında Türkiye genelinde yok. Durum böyle olunca da kentin göbeğinden mahallelerin en ücra köşelerine kadar olan izinsiz yapılaşmayı Zonguldak’ın bir gerçeği olarak kabul etmeliyiz.

Bundan 40 yıl öncesine kadar Zonguldak’ın en ücra köşesinde örneğin Güntepe’de in cin olmayan yerde bir gecekondu yapmaya başlayan vatandaşın tepesine nasıl haber alıyorlardı ise anında Belediye Zabıtaları dikilirdi. Genelde yapımına yeni başlanan daha harcı bile kurumamış olan duvarın bir kısmı yıkılırdı ama bir şekilde zabıta ile vatandaş arasında uzlaşma sağlanırdı. O eski zabıtalardan aklımda kalanlardan biri Gaca’lı Eyüp Çavuş, diğeri Kurucaşileli Kapuzda ikamet eden Murat isminde biri idi. Aslında o yıllarda ki zabıtların çoğunluğu bundan bir şekilde payını alırdı.

Belediye Başkanı Zeki Çakan döneminde yıkım ekibi başı yapılan kişi (şimdi emekli ve hayatta) bunlar vatandaşın cebinde ekmek parası bırakmaz kuruşuna kadar alırlardı. Zabıtaların bu acımasızlığını bir şekilde Belediye Başkanı Zeki Çakan’a duyuran vatandaşların bu tepkisine karşılık Zeki Çakan önceden atadığı yıkım ekibi başını görevden aldı ve zabıtaya, “Vatandaş gidip uzayda mı ikamet edecek. Herkes kesesine göre evini tabii yapacak vatandaşa çok gaddar davranmayın “ diyerek belki de Sayın Hüseyin Öztek’den sonra Zonguldak’ta gecekondu-izinsiz yapılaşmanın yoğun olduğu ikinci dönemin yaşanmasına neden oldu.

 Dedik ya, o yıllar Güntepe gibi ormanlık ve Zonguldak’a en uzak semtte bir briketin ikinci sırasını üste koymadan gelen zabıtalar günümüzde kent merkezi göbeğindeki kaçak-izinsiz gökdelenleri nasıl görmezler? Tabii ki görüyorlar ama bu iş öyle bir iki Zabıtanın müdahalesiyle engellenecek kadar basit değil.

Dedik ya burası Zonguldak ve mülkiyet sorunu var. EKİ ye ait hangi apartmanın –konutun inşaat ve iskan ruhsatı var? Neredeyse tamamının yok.  Sahildeki Kahveler, Balık Restoranları, Camlı Köşk, Ganyancılar, Kebapçılar vb. bunların ruhsatları veya kiralama anlaşmaları hangi kurumdan, kaç yıllığına, kaç kuruş ve hangi yasanın hangi maddesine göre uygun koşullarda kiralandı bilen var mı?  

Ben oldum olası o eski Belediye Zabıtalarına hem kızarım hemde uygulamalarını desteklerim. Para-rüşvet işine gelince, eee burası kapitalist ülke ve para geçerli ise para hırsı olan herkes cebini doldurma peşinde. Ama yine de vatandaş gecekondusunu bitirip içine girdiğinde o zamanki Belediye işçilerinden oluşan yıkım ekibinin yıktığı bina sayısı da çok az.

Şimdi gelelim günümüze.

Kent merkezi ve Kozlu sahil yolunda, küçük büyük işletmelerin konutların hangisinin inşaat ruhsatı, iskan ruhsatı, işletme ruhsatı var? Var olanların hangisi yasalara uygun? Dedim ya sadece onlar değil, Zonguldak’ta her on haneden sekizi böyle iken sadece kent merkezinde yapımı devam eden ve büyük bölümü bitirilmiş olan yapıyı protesto etmek bana göre yersiz bir eylem. Evet, ilk başta bende bu eylemde yer aldım ama ben, “çevirdiğimiz alanı işgal etmek için” değil orada paravan duvara yazdığım gibi mizansen olarak  “eylem yaptığımız alanın işgal edilmesini önlemek için burayı koruma altına aldığımızı” yazdım.

Zonguldak’ın mülkiyet sorunu böyle olunca herhangi bir mahallenin en ücra köşesindeki bir fukaranın yaptığı gecekondu ile kent merkezinde yapılan büyük bir konutun arasında taraf olmamızı gerektirecek herhangi bir ayrım farkı yok.  Burada asıl sorumlular konutları yapanlar değil bu binaların kaba inşaatından sonra ince inşaat işleri de bitip içinde oturulacak hale gelene kadar onlara göz yuman yetkililerdir. Çevrenin talan edilmesine, kirletilmesine, yeşil alanların, doğa’nın, doğal kaynakların ve insan emeğinin sömürülmesine karşı çıkmak insan olarak hepimizin görevi ama bir yapıya yapıldıktan sonra değil yapı başlamadan veya başlama aşamasında karşı çıkılmalı. Gerektiğinde o alan kamu adına inşaatı durdurmak için işgal edilmeli.

Birileri çıkıp yoksulun kaçak gecekondusu ile merkezdeki çok katlı kaçak yapının aynı olmadığını bana savunmasın. Her ikisinde de emek yoğun işgücü var. Artık bina yapılmış ve bitmiş ve iskana açılmış. 

 Diyelim ki kent merkezinde yapılan ve kaçak olduğu iddia edilen bina yıkıldı. Olur ya bu karar esas alınarak –örnek gösterilerek Zonguldak kent içi ve mahallelerindeki tüm kaçak- ruhsatsız binalarında merkezi hükümet ve yerel yönetim işbirliği ile yıkım kararları çıkarsa bunun vebalini sadece Hükümet-Yerel yönetim-Belediye mi ödeyecek? Bu kararın alınmasında, Zonguldak’ta ki kaçak yapılaşmayı şikayet edenlerin hiç mi payı olmayacak? Eylem ciddi bir toplumsal tepki olayıdır. Öyle cırt pırt ve sonuç alınmayan ve yoksul halkın çoğunluğu aleyhine bir eylem konursa bir süre sonra eyleme katılan kimse olmaz. Olur ya tepki tersine döner fukarayı zor duruma sokarsa bunun bedelini de kimse kolay kolay ödeyemez.

Yapılan binanın boyutu-büyüklüğü ne olursa olsun yıkılmasın. Kimseye akıl hocalığı yapacak halimiz yok. Aslında konut sorunu merkezi bir planlamayla çözülür ama bu sistem içinde bu ne kadar sağlanır orası tartışılır. Kaçak yapılaşmaya engel olmanın yolu yapılanı yıkmak yerine taş üstüne taş koydurmamaktır. Cezalar o yapılaşmaya göz yuman, onu durdurmayan yöneticilere ve sorumlulara yapılsın…