Halk arasında ''zurnanın 'zırt' dediği yer'' diye bir deyim vardır. Bazen zırt yerine ''zart'' da kullanılmaktadır. 
   Bu deyim, yapılmakta olan bir işin en hassas, en önemli ve en can alıcı yerine gelindiği anlamında kullanılmaktadır.
   Bir güzel deyim daha vardır: ''Dün yediğin hurmalar gün gelir bir yerini tırmalar''  O ''bir yerin'' neresi olduğunu kibarlığımdan yazmadım!
   Bu deyim de,''geçmişte yaptığın kirli işlerin eninde sonunda karşına çıkacağını ve hesabını ağır şekilde vereceğini'' ifade etmektedir.
   Şimdi bu iki deyim nereden aklıma geldi dersiniz? Nedense bu ''zart'' lafı bana Zarrab'ı hatırlattı da ondan!
   Bu Zarrab kimdir? Aslında biliyorum ama yine de kafam karıştı. Çünkü son zamanlarda iki Zarrab'dan bahsediliyor. Bahsedenler de iktidar kanadı. Bunlara göre birinci Zarrab, Reza Zarrab'ın Amerika'ya gitmeden önceki hali. İkincisi de Amerika'ya gittikten sonraki hali.
   Birinci Zarrab: Akılı, zeki, iş bilir, yardımsever, Türkiye'nin cari açığını kapatan, ödüller verilen, protokole alınan ve içişleri bakanının bile önüne yatacağını söylediği ''altın'' çocuk.
   İkinci Zarrab: Casus, ajan, yalancı, iftiracı, sahtekar, şarlatan, FETÖ ve CIA ile işbirliği yapan ''kaka'' çocuk.
   Nasıl? İkisi arasında dağlar kadar fark var değil mi? Ama bunları söyleyenler aynı adamlar! Peki ne değişti de bu adamlar kıyameti kopararak söylemlerini yüz seksen derece değiştirdi? İşte burada yukarıdaki ikinci deyim devreye giriyor. Yani bunlar yenilen hurmaların acısının feryadı olmasın!
   Bu Zarrab meselesi ile ilgili her gün yüzlerce yazı yazılıyor. Bazı aymazlar hariç herkes de gerçeği biliyor. O yüzden ben aynı şeyleri yazmayacağım. Benim bu yazıyı yazma sebebim, bizim millet olarak aptal yerine koyulmamıza kızmamdır. 
   Hani bir fıkra vardır: Aslında  kırmızıya boğa değil, inek kızarmış. Boğa da, matadora kendisini inek yerine koyduğu için kızarmış! Benimki de öyle bir şey işte. Bizi inek yerine koymasınlar!
   Gerçi her söylenene inanmaya hazır, biat kültüründen önemli bir kesim vardır ama  her şeyi açıkça görebilen diğer kesime yapılan böyle bir aşağılamayı  hazmedemiyorum doğrusu..
   Çok açık gerçek şu ki,  devleti yönetenler İran'la ticaret yapabilmek amacıyla Amerika'nın İran'a uyguladığı ambargoyu delmek istemişler ve bunun için de aslen İranlı olan Reza Zarrab ile işbirliği yapmışlardır. Ama bu işbirliğini yaparken bazı devlet adamları ve yakınları kirli ilişkilere girmişler ve Zarrab'dan yüklü miktarlarda rüşvet almışlardır. Nitekim Zarrab Amerika'daki mahkemede bunların isimlerini tek tek saymıştır. Zaten verdim dediği kişiler de almadım diyemiyor. Yani ortada inkar edilemeyecek bir gerçek var.
   Burada Amerika'dan başka kimse Türkiye'ye Amerikan ambargosunu niye deldin diye sormuyor. Sorular şunlar: 1 - Neden bu iş için daha yirmili yaşlardaki, ne idüğü belli olmayan bir İranlı seçildi; başka kimse yok muydu? 2 - Zarrab'tan neden rüşvet aldınız; veya alanlara göz yumdunuz? En azından neden farkına varmadınız; uyuyor muydunuz? 3 - Rüşvet söylentileri ayyuka çıktığında neden yargılamadınız; tam tersine akladınız? 4 - Kirli çamaşırlar ortaya saçıldığında, neden örtbas etme telaşına kapıldınız; üstelik adama ödüller verdiniz? 5 - Zarrab'ın Amerika ile anlaşabileceğini nasıl öngöremediniz de, Amerika'ya elini kolunu sallayarak gitmesine göz yumdunuz? 6 - Casus ise ona bu sırları kim verdi; veya nasıl temin etti? Bunun sorumluları kimler?
   Bunlar gibi daha bir sürü soru..
   İşte zurnanın zart dediği yere geldik. Hadi cevaplayın bu soruları!. Bunlara mantıklı cevaplar veremezsiniz tabii ki.. Ama vereceğiniz mantıksız cevaplara inanacak çok sayıda müridinize güvendiğinizi biliyoruz. Tıpkı Artist Orhan'ın karısı gibi..
   Artist Orhan'ı muhtemelen siz tanımazsınız. Kendisi benden yaşlı bir meslektaşım, yani eski maden mühendislerinden..Yakışıklı ve artistliğe meraklı olduğu için artist lakabı almış..
   Hikaye şu: Artist Orhan karısı ile birlikte Paris'e gidiyor.. Otele yerleştikten sonra, karısına; bir iş toplantısına gideceğini ve kendisini otelde beklemesini söylüyor..
   Aslında Artist Orhan Paris'deki Fransız sevgilisi ile buluşmaya gidiyor..
   Otelde bir süre bekleyen kadıncağızın canı sıkılıyor ve biraz hava almak için dışarı çıkıyor.. Nereye gitsin..Paris'e giden tüm Türkler gibi aklına Şanzelize (Champs-Elysees) Caddesi geliyor..
   Caddede gezerken bir de ne görsün! Kocası karşıdan kolunda bir kadınla geliyor!..Hemen karşılarına dikilip kocasına kadının kim olduğunu sorup çıkışmaya kalkıyor.. Fakat karşısındaki adam söylediklerinden hiçbir şey anlamıyor ve Fransızca bir şeyler söylüyor..Fransızca bilmeyen kadın da herhalde benzettim diye özür dileyip ayrılıyor.. Akşam kocası otele geldiğinde; ''Orhan, bu gün kolunda bir kadınla sana çok benzeyen bir adam gördüm..İnsan insana bu kadar benzer!.. Önce sen sanıp üzüldüm ama sonra Fransız olduğunu anlayınca sevindim!'' diye kocasına olayı anlatıyor..
   Artist Orhan bana bunu anlattığında şöyle demişti: ''Yahu artistlik orada  çok işe yaradı.. O kadar güzel Fransız taklidi yaptım ki bizim karı bile benim ben olmadığıma inandı''  Sonra da lafı şöyle bağladı:''Azizim, suç üstü yakalansan bile, inkar işe yarıyor. Hele orta zekalılar cennetinde!..''
   İşte şimdi Zarrab konusundaki inkar politikaları da tıpkı bizim Artist Orhan'ın taktikleri gibidir. Bunlara inanmaya hazır Orhan'ın karısı gibi olanlar da çok var nasıl olsa..
   Şaka bir yana; biz istediğimiz gibi bağıralım çağıralım; Amerikan mahkemesi bizim Halk Bankası'na milyarlarca dolar ceza kesecektir. Bunu yapamaz, ödemeyiz falan demeyin. Bu cezaları Fransa, Almanya ve İngiltere bile ödedi. Biz onlardan daha güçlü değiliz. Amerikan dolarının sadece % 30'u Amerika içinde dolanıyor. Geri kalan % 70 dünyayı dolaşıyor. Biz de dış ticaretimizi dolarla yapmıyor muyuz? Amerika'ya kızarsak Türk lirası ile ticaret yaparız palavralarına da sakın inanmayın! Bakmayın siz iç politikaya yönelik cart curtlara; parayı kuzu kuzu ödeyeceğiz hiç şüpheniz olmasın.
   Son sözler: Halk Bankası'na kesilecek milyarlarca dolar ceza bu milletin cebinden çıkacak. Bunun içinde Zarrab'ın verdiği rüşvetler de var. Ayrıca bu rüşvet iddialarının ispatlanması halinde - ki zaten ispatlanmış gibidir - Türkiye'nin dış dünyadaki itibarı da büyük darbe alacaktır.  Ayrıca ödediği cezalardan dolayı ekonomisi de sarsılacaktır
   Bu milletin, en azından günahsız olan kısmına, yazık değil mi?
   İşte zurnanın ikinci defa ''Zarrab'' dediği yer de tam burası..