Ülke yönetiminde yalan, dünyanın tüm anakaralarında, her zaman geçer akçeydi ama ahir zamanda en belirleyici ilke oldu kesinlikle. Her yere ağını kuran yalan makinesi şaşmayan tıkırtılarla çalışıyor. Çok da basit işliyor, her gün bir başka yalanla, aklın sınırlarını zorlayan kirli bilgi yayılıyor ortaya.  Sonuçların test edilmesine fırsat kalmadan, aynı konuda, birden çok yalan, bambaşka kurguyla piyasaya sürülüyor. Oluşan kargaşada, tam da istedikleri gibi, bellekler dumura uğruyor...

Sanki 15 yıldır başkaları iktidardaymış gibi “Yetkiyi verin, faizle, dolarla nasıl uğraşılıyor görün” diyerek açlığa mahkûm insanlardan beş yıl daha vize alanlar, yaşanmaz kıldıkları ülkede, “Mart şubattan, nisan marttan, mayıs hepsinden iyi olacak”  diye papatya falı baktırdılar daha sonra. O aylar gelmeden, “Gözlerime bakın” diyen biri, insanlara, açlığını unutturmaya çalışırken, başefendi, 2023 için şimdiden yetki istiyor. Dumura uğramış beyinlerin çokluğu en büyük umudu elbette…

FİLYOS PROJESİ DENEN DOĞA DÜŞMANI PROJENİN TEMELİ YALANA VE ACIMASIZ BİR UMUT SÖMÜRÜSÜNE DAYANIYOR

Filyos Vadisi’nde de sistem aynı. “Elli bin kişi iş bulacak” yalanıyla yola çıkıp arazilerine haraç mezat el koydular insanların. O da abartı ya, şimdi, 8-10 bin kişiden söz ediliyor. Kamuoyunu ikna içinse “Abdülhamit’in rüyası” lafını uydurdular. Bilim insanından politikacısına, gazetecisinden yazarına bu konuda kim “Abdülhamit” dediyse, kaynağını sordum, tek yanıt alamadım. Palavraydı çünkü. Filyos Projesi denen doğa düşmanı projenin temeli yalana ve acımasız bir umut sömürüsüne dayanıyordu…

Devletin tüm kaynaklarında, “Sakarya Irmağı’ndan Kızılırmak Deltası’na kadar olan bölgenin en değerli ekosistemi” olarak gösterilen ve “bir ekolojik koridor olarak korunması” gerektiği söylenen Filyos Vadisi’ni Dilovası’na çevirmek isteyen zebaniler, önce bu ibareleri kaldırdı belgelerden. Davaları konusuz bırakmak için mahkemenin iptal ettiği Bakanlar Kurulu kararlarının yerine, yeni kararlar alarak hülle yaptılar sonrasında da. Temeli yalana dayanan proje, hukuksuz da ilerliyordu ayrıca…

TOPRAĞI ELİNDEN ALINANLAR, KENDİ TOPRAĞINA FABRİKA KURAN KURNAZLARDAN İŞ DİLENECEK

Yok neymiş, TEMA’ya söz verilmiş, orta ve yüksek teknolojili sektörler yer alacakmış Filyos’ta. Optik ve elektronik ürün imalatı yapılacakmış. Temel eczacılık ürünleri üretilecekmiş ya da. Bu ibareler devletin resmi sözü olarak duruyor hâlâ belgelerde. Günü kurtarmak için söylendi, iş bitti ve rafa kaldırıldı. Nitrikten sülfürik aside, potasyumdan amonyuma, çevresel etkisi yüksek kimyasalların cirit attığı bir proses kondu yerine… Filyos’ta “Yerli, yenilikçi, yeşil” cilasıyla parlatılan vizyon gübreye takıldı kaldı…

Çelikte kümelenip imalat sanayi kuracağız diye çıkılan yolun elektrik ark ocağında hurda demir ergitmeye varması da ayrı bir konu. En değerli araziler bu vaatlerle haraç mezat verildi birilerine. Onlar da üzerine gübre ve demir-çelik fabrikası dikiyor şimdi. Kahpe devran! Biçare Zonguldaklılar, allem kallem cambazlıkla toprağını elinden alanlardan asgari ücretle iş dilenecek. İşe alınan dua edecek, alınmayan, kaderine küsüp başka yerlere göç edecek. Halinden hiç sual etmeyecek hem de…