Daha düne kadar adını dahi duymadığımız bir mikropla bütün dünyanın başı belada.

Gözle görülemeyecek kadar küçücük bir mikrop, bütün dünya ülkelerini aciz bıraktı. 'Dünyanın süper gücüyüz' diye kasınıp kasınıp duran ve güçleri sadece masum çocuklara, kadınlara yeten zorba devletler, Korona virüsüne yenik düştü.

Bu bir ibret vesikasıdır.

Bir virüs, insanlığa ne anlatabilir derseniz;

-Temizliğin (özellikle el hijyeninin) ne kadar önemli,

-Aklın, bilimin ve tedbirin ne kadar gerekli,

-Sağlığın ne kadar büyük bir hazine,

-İnsanının ne kadar aciz,

-Dünyanın ne kadar fâni,

-Ölümün ne kadar yakın,
                   
Ve 
Allah'ın ne kadar büyük olduğunu bir kez daha gösterdi. 

Bu korona virüsünün ortaya çıkmasından sonra ne ABD - İran çekişmesi, ne Türkiye - Rusya - Suriye çatışması kaldı!

Ne AB ve Afrika zorbaları, ne de Çin zaliminin Doğu Türkistan'a uyguladığı zulüm ablukası(karantina) var ortada.

Ancak ve ancak Çin'in kendi halkına uyguladığı korona karantinasını okuyoruz. 

Her şey bir anda alt üst oldu.

Tarihinde ilk kez Kâbe'nin boşaldığını gördü insanlık.

40 senelik ömr-ü hayatımda Kâbe'nin boş halini gösteren fotoğraf karesini, tuhaf bir duyguyla seyrettim.

İçim burkuldu.

İçimi burkan diğer konu ise stokçuluk ve fırsatçılık...

Her ikisinin temelinde de insanoğlunun aç gözlülüğü söz konusu.

Korkarım, insanoğlunun sonunu da bu aç gözlülük getirecek!

***

Her ne kadar Zonguldak'ta, büyükşehirlerdeki kadar keskin görüntülere rastlanmasa da insanların içgüdüsel olarak buna meyilli olduğunu çarşıda pazarda görüyoruz. Alış veriş merkezlerinde ve marketlerde vatandaşlar, bir koltuğuna iki poşet dolusu mercimek, öbür koltuğuna pirinç, bulgur torbalarını sıkıştırmış kasalara yöneliyor. Kıtlıktan çıkmış gibi saldırıyor bazıları... Gözümle görmesem inanmazdım.

Bir markete giriyorsunuz, raflar anında boşalıyor.


Bakliyat reyonları doldur boşalt mekanizmasına dönüşmüş durumda.

Kolonya olayını zaten biliyorsunuz. Fırsatçılar bir gecede 2-3 katı fiyatı çakmaktan hiç utanmıyor. Bunların yanında halkın yararına kampanyalar yapan esnafımıza da müteşekkiriz.

Hayat bu; kömür ile elmas ruhlular bir olamaz.

Diğer ülkeler farklı mı?

Almanya'da bir markette tuvalet kağıdı ve temizlik malzemesi stoklayan bir Alman ile güvenlik görevlisi arasındaki mücadeleye şahit oldu dünya. Adam doldurmuş tuvalet kağıdını kasada karşısına dikilen bayan güvenlik görevlisiyle didişiyor.

Ne diyordu, merhum şairimiz Mehmet Akif Ersoy?

"Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!"

İşte o günler bugünler...

Çanakkale ruhuna ne oldu?

Bazen acaba biz Çanakkale Destanı'nı yazan bu asil milletin öz evladı değil miyiz diye düşünmeden edemiyorum.

Biliyorsunuz, Çanakkale Zaferi'nin 105. yılını kutluyoruz. 300 bin askerimizin şehit düştüğü bu eşsiz zaferi destanlaştıran Çanakkale ruhunu öğrenemezsek hiçbir zaman onlara layık evlat olamayız.
Neydi o ruh?

Paylaşımcılıktı, kardeşlikti, milli birlik ve beraberlikti.

Kolay mı destan yazmak?

Gün boyu kendisine kurşun sıkan işgalci düşman askerine, akşam yardım etmekten de geri durmayacak kadar asil bir ruhtu bu.

Ne oldu bu ruha?

Aziz şehitlerimize ve Çanakkale şehitlerimize, Gazilerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Ve diliyorum ki, Allah bizleri Onlara layık evlat eylesin!

Ramazan abiden kalan selam!

Bundan iki ay önce Ahmet Öztürk ve Meryem Demir ile beraber Ontemmuz'daki evinde ziyaret etmiştik onu. Salona gelmeye mecali yoktu. Aldığı kemoterapiler takatini hayli kesmişti. Bizimle güçlükle konuşuyordu Ramazan (Küçük) ağabey.

Beni beklemiyor olacaktı ki görünce gözleri parlamıştı.

Gazeteciler bir araya geldiğinde her zaman olduğu gibi biz de eski günlerden bahsettik.

Özlem dolu ve sağlık dolu o günleri üzülerek anlatmıştı.

Sağlığın öneminden bahsederken gazeteci arkadaşlara çokça selam göndermişti.

Ondan kalan tek selamdı.

İyi olacağına inanıyordu.

Ankara'ya kemoterapiye gitmişti, "İyi olup gelmeyi istiyorum" demişti.   

Nasip olmadı, sağ gelemedi.

Ama kişiliğiyle sevdiğim bir insandı. Onunda beni sevdiğine emindim.

Allah taksiratını affetsin.

Mekanı Cennet olsun.

Hepimizin sonu bu.