Zaman zaman haber dili, yanıt hakkı, nesnellik gibi konularda tartışsak da hiç kuşku yok ki kentin en iyi gazetecilerinden biridir Mustafa. Yanlış anlaşılmasın, tartışmalarımız “münakaşa” değildir asla. Gazetecilik etiği konusunda titizlenen, habere ve insana saygıyı gazeteciliğin temeli sayan iki insanın, daha iyiyi bulmak için yaptığı fikir alışverişi demek daha doğru olur. Bilen bilir, kendimi gazeteci saymam. Hasbelkader bir “yazan”, orta hallinin biraz üstünde bir okur olarak iyi haberi bilirim ama…
 
Başkaları da var da, son günlerde Kozlu’yla ilgili önemli haberlere imza attı Mustafa. İyi Parti İl Başkanı Yavuz Erkmen’le Fatih Sitesi’ndeki evinde yaptığı röportaj, kendisini eleştiren eski valiyi beş yıldızlı otelde kalıp “Zonguldak’ta iki komşusu, bir dostu olmayan kişi” diye niteleyen Ali Bektaş’a ters köşeden atılmış bir goldü gerçekten. “Hemşerim sen kimsin? Nereden geldin” diye babalanan Bektaş, “Kendi şehrinde ikamet eden kişilerden bihaber şehremini” gibi komik bir duruma düştü bir anda…
 
ÖYLE ANLAŞILIYOR Kİ, FİLLER TEPİŞİYOR AKP’DE
Bektaş’ın Hamdi Uçar’a yaptığı “kira kıyağı” haberi de alkışlanacak türdendi. Ortada çok açık şekilde bir kamu zararı vardı çünkü. Nitekim haber sonrası yanlıştan dönüldü, “kıyak kira” iptal edildi. Ali Bektaş’ın “pandemi” nedeniyle böyle bir uygulamaya gittiğini açıklaması kimseyi ikna etmedi tabii. Mustafa tam da bir gazetecinin yapması gerektiği gibi, haberi aldı, kaynaklarına doğrulattı, gazetede yayımlayarak, görevini kötüye kullanan bir kamu görevlisinin, kamuyu zarara uğratmasını önledi…
 
AKP’li Ali Bektaş’ın kendinden önceki başkan Kerim Yılmaz’la ilgili müfettiş isteyip, suç duyurusuna kadar uzanan süreci de Mustafa’nın kaleminden izledik. Öyle anlaşılıyordu ki, filler tepişiyordu AKP’de. Bu ‘cevap hakkı’na da güzel bir örnek olan Kerim Yılmaz röportajında da çok belirgindi zaten. İçinde Hasibe Özgümüş gibi vicdanına çok güvendiğim bir isim de geçmese, “Yesinler birbirlerini ete doymasınlar” diyeceğim ama çimenlerin ezileceğinden korktuğum için susuyorum şimdilik…
 
KOZLU ŞEKLİ, KİMLİĞİ, TARİHİ OLMAYAN NEVZUHUR BİR YERLEŞKEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
Yazıyı Mustafa Özdemir güzellemesine dönüştürmeden bağlayayım. Kozlu’yu çok yazıyorum, burada yaşıyorum çünkü. Olan biten birçok şeyi çıplak gözle görmem mümkün oluyor bu nedenle. Her şeye vakıf olmasam da buzdağının görünen yüzü, “Kozlu’nun, neden bu kadar borçlu bir belediye olduğu” gibi birçok şeyi anlamamı sağlıyor. Yaşadığım yer, her türlü savurganlığın hoyratça yapıldığı, rant hırsıyla işlenen imar suçlarının rezalete döndüğü bir kent ne yazık ki. Ve bu, resmen, kanıma dokunuyor…
 
Daha önce de yazdım, şahsıyla hiç sorunum yok, ama bu saptamayı da yapmak zorundayım: Bunun en büyük sorumlusu belediye başkanı olduğundan beri Kozlu’nun üzerinden adeta buldozerle geçen Ali Bektaş kesinlikle. Dünyanın en güzel maden kasabalarından biri olabilecek Kozlu’yu, şekli, kimliği, tarihi olmayan nevzuhur bir yerleşkeye dönüştürdü rant hırsıyla. Rahmetli Ertan Şahin de, şekvacı olduğu Kerim Yılmaz da onun izinden yürüdü. Olan altında da, üstünde de yıllar geçirdiğim kente oldu. Ah Kozlu ah…