Biliyorsunuz Ortadoğu'daki karışıklık ivme kazanarak devam ediyor. Ama halkın kafasının karışıklığı da aynı oranda devam ediyor. Ortalıkta muazzam bir bilgi kirliliği var. Sapla saman karışmış durumda. Türkiye bu işin neresinde, ne yapmaya çalışıyor veya ne yapabilir? Vatandaş gelecekte ne olacağını kestiremiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bile bu konuda vatandaşa ne söyleyeceğini kestirememiş olmalı ki, gündemi değiştirmek için durup dururken ortaya Lozan Antlaşması konusunu attı. Yani dikkatleri başka yöne çevirerek bir nevi cambaza bak politikası yapıyor. Yanlış şeyler söylüyor ama o bunu bilerek yapıyor. Çünkü bu halkı iyi tanıyor. Bu nedenle de gündemi istediği gibi değiştirebiliyor.
   Peki gerçek nedir? Zaten kafası karışık olan vatandaşlarımızın kafasını daha fazla karıştırmamaya özen göstererek; hatta sokaktaki sıradan bir vatandaşın bile anlayabileceği basit bir dille anlatmaya çalışacağım.
   Ortadoğu'da tüm bu olup bitenler aslında ''Derin Dünya Devleti'' dediğimiz ''Büyük Güç''ün hazırlayıp hayata geçirmeye başladığı; hatta bitirmek üzere olduğu ''Büyük Ortadoğu Projesi'' nin etaplarıdır.
   O halde, önce bu Derin Dünya Devlet nedir, onu kısaca anımsayalım.(Yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır; ben bu devleti ''Dünyayı Kim Yönetiyor'' başlıklı yazımda geniş olarak anlatmaya çalışmıştım. İsteyenler beni facebook sayfamdan veya Halkın Sesi Gazetesinin İnternet sayfasından bulup okuyabilir.)
   Dünyayı çoğu insanın sandığı gibi  idareciler ve devletler değil; maalesef CFR ve Bilderberg gibi birkaç kurul ve bunların bağlı olduğu bir sistem, yani Büyük Güç yönetmektedir. CFR Büyük Güç'ün beynidir.
   CFR (Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi) hayali bir kuruluş olmayıp merkezi New York City'de '58 East 68. Street'deki 'The Harold Pratt House' adlı binadadır. Yani gerçektir. 1921 yılında ABD kartelleri tarafından ABD'nin yayılma siyasetini belirlemek için kurulmuştur. Temel misyonu ABD'nin dünyadaki rolünü geliştirmek ve ilerletmektir. Asıl amacının ABD merkezli 'Tek Dünya Devleti' kurmak olduğu bilinmektedir. 
   Kurucuları Yahudi ağırlıklı olup onursal başkanı da ünlü zengin,Yahudi David Rockefeller'dir. CFR Amerikan seçkinlerinden oluşmaktadır. Bunlar ABD başkanları, büyükelçiler, dışişleri bakanları, borsa şirketlerinin yöneticileri, bankerler, çok uluslu şirketlerin ve bağlı vakıfların temsilcileri, 'think tank' yöneticileri, lobici avukatlar, NATO'nun ve ABD'nin önde gelen deneyimli askerleri, medya patronları ve üst düzey yöneticileri, üniversite yöneticileri, seçilmiş profesörler, seçilmiş kongre üyeleri ve seçilmiş senatörler, seçilmiş yüksek yargı üyeleri ve zenginler kulübü üyeleridir.
   CFR, ABD çıkarlarına uygun dünya düzeni kurulması ve bu düzenin siyasal-ekonomik yönetiminin elde bulundurulması için gereken kararları alır. Bunları ABD yönetimine dikte ettirerek hayata geçirilmesi talimatını verir. ABD'nin dünya doğal kaynakları üstünde egemenliğinin sağlanması ve hammadde kaynağı ülkelere ABD'den mal satışının güvenceye alınması için gereken politikaları oluşturur. Hatta bunun için tek yolun ulus-devlet direncinin kırılması gerektiğine inanır, ve bu amacına uygun olarak ''Tek dünya- Tek devlet'' ve merkezden parasal yönetim düzeninin oluşturulması için çaba sarf eder.
   CFR'den bu kadar ayrıntılı bahsetmemin nedeni bu konseyi henüz tanımayan Türk halkına daha iyi tanıtmak ve Ortadoğu'da olup bitenlerden birinci derecede sorumlu olduğunu daha iyi anlatabilmektir. Ayrıca, CFR'yi tanımadan dünyadaki diğer benzer olayları da yorumlamak mümkün değildir. Bunu bilelim.
   Kısacası ABD Ortadoğu'yu yeniden ve istediği gibi şekillendirmek istediği için Ortadoğu karışmıştır. 
   Ha, bu arada Rusyayı da unutmamak lazımdır. ABD Ortadoğu'da konuşlanmak ister de ezeli rakibi Rusya durur mu? O da Esad'ın zor durumda olmasından faydalanarak çeşitli bahanelerle Suriye'de konuşlanarak Suriyeyi kendisine üs yaptı. Şimdi işini bitirdi ve çubuğunu yakarak diğerlerinin kavgalarını seyrediyor.
   Tekrar dönelim ABD'ye..Peki ABD'nin amacı nedir? 
   Birincisi, tabii ki Ortadoğu ABD için stratejik bir coğrafi bölgedir. Ayrıca, oradaki zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarını kontrol altına almak ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istemektedir.
   İkincisi ise orada kukla bir devlet oluşturarak kendisine üs yapmaktır. İşte bizi asıl ilgilendiren de budur! O halde bunu biraz daha açalım.
   Amerika, orada çıkarlarını kollayacak bir kukla devlet oluşturmak için Kürtleri tercih etmiştir. Bunun için de Büyük Ortadoğu Projesi'nin içine Kürdistan devleti kurulmasını da koymuştur. Peki, Kürtleri tercih etmesinin sebepleri ne olabilir? Aklıma gelenleri sayayım.
   Bilindiği gibi bu bölge ve hinterlandı radikal İslamcıların yoğunlaştığı bir bölgedir. Son zamanlarda da dünya radikal İslamcılardan rahatsız olmaktadır. Bu nedenle, Derin Dünya Devleti tam da bunların merkezine nispeten radikal İslamcı görünmeyen bir millet olan Kürtlerin bir devlet kurmasında fayda görmektedir. Görüldüğü gibi, Amerika ve Avrupa radikal İslamcıların yoğunlaştığı Arap coğrafyası, Türkiye ve İran halklarına güvenmemekte ve Kürtleri kendine yakın görmektedir. Kürtlerin tarihte hiç bir devlet kuramamış olması ve bu nedenle devlet kurma özlemi çekmeleri; asimilasyonu kolay bir millet gibi görünmesi; yani kolay yönetilebilir bir millet olduğu düşüncesi; ve hatta alfabelerinin bile batı alfabesine benzemesi bu yakınlığı güçlendirmektedir. Ayrıca burada bir Kürt devleti kurulması ile etrafındaki radikal İslamcıların daha kolay kontrol edilebileceğine de inanılmaktadır.
   Kürt devletinin  istenmesinin sebepleri sadece bunlar da değildir. En önemli sebeplerden biri de bölgedeki İsrail Devletinin güvence altına alınmak istenmesidir. Elbette ki Arap coğrafyasının ortasında, küçük bir bölgede Araplar tarafından sarılmış olan ve sürekli Araplar tarafından tehdit edilen bu devleti korumak; Yahudi ağırlıklı CFR'nin en önemli görevlerinin başında geleceği gerçeği yadsınamaz. Bir de Kürt devleti kurulması istenilen bölgenin Tevrat'daki vaad edilen topraklar olduğunu unutmamak lazımdır. İleride,yani ikinci etapta İsrail'in buraları da ele geçirmek isteyeceğini söylemek kehanet değildir herhalde!
   Şimdi gelelim bu işin Türkiyeyi asıl ilgilendiren kısmına..
   Türkiye, tabii olarak kuzey sınırlarını güvence altına almak istemekte, ve bu nedenle özellikle Fırat'ın batısına uzanan bir Kürt devleti kurulmasına karşı çıkmaktadır. Bunu Kürtlere karşı olduğu için değil; bu işi PYD'nin (Partiya Yektiya Demokrat-Demokratik Birlik Partisi) ve onun silahlı kanadı olan YPG'nin (Yektiya Parastina Gel-Halk Savunma Birlikleri) yapmaya çalıştığı için istememektedir. Zira, Türkiye YPG'yi PKK'nın Kuzey Irak'daki kolu olarak görmekte ve bu nedenle de terör örgütü saymaktadır.
   Ama maalesef ABD  bunu böyle düşünmemektedir. PYD/YPG'yi IŞİD ile mücadelede kendilerinin kara gücü olarak görmekte ve onlarla işbirliği yapmaktadır. Bunun için onlara Türkiye'nin itirazlarına rağmen uçaklarıyla yardım etmekte ve silah yardımı yapmayı sürdürmektedir. Hatta onların Amerikan bayrağı çekmelerine  izin vermektedir. Bunu yaparak; ''Onlar beni temsil ediyor. Onlara yapılan hareket bana yapılmış sayılır'' mesajı vermektedir.
   Sonuç olarak: Derin Dünya Devleti ve onun tetikçisi ABD Ortadoğu'da bir Kürt devleti kurdurmayı kafaya koymuş durumda. Türkiye ise bunu durdurmaya çalışıyor. Acaba  başarabilir mi? Gerçekçi olmak gerekirse, karşısındaki orantısız güce baktığımızda oldukça zor görünüyor. 
   Eğer durduramayacaksa, yapabileceği en akıllıca şey; kurulacak Kürt devletinin sınırlarının Fırat'ın batısına uzanmasına engel olmak ve bu devlete Türkiye'den toprak kaptırmamaktır.
   Bunu başarabilir. 
   Ama desteksiz efelenmelerle ve boş laflarla değil; düşmanları azaltıp dostları çoğaltarak; diplomatik yollarla  ve  akıllı politikalar üreterek! 
   Değerli okuyucular, maalesef gerçek budur. Bunun dışında söylenenler ve yapılanlar oyalama ve halkı olacaklara karşı alıştırma taktiklerinden başka bir şey değildir. Bu böyle biline!