Özlemini duymuş olacağım ki, yeni bir kitap okuma isteğiyle elimi kitaplığa uzattığımda Çirkin Kral Yılmaz Güney’in Selimiye cezaevindeyken sevdiklerine yazdığı mektuplar değdi parmaklarımın ucuna. Paratonerin şimşeği gökyüzündeki kara bulutların içinden çeker gibi çıkardım kitabı yerinden.

       Ne biçim özlemişim, gençliğimizin idolünü. Hiç unutmam, filmlerini seyrettikten sonra repliklerini tekrar eder, hareketlerini, jest ve mimiklerini yapmaya çalışırdık.

        Ya mektuplar; Zamane gençlerinin hiçbir zaman yaşayamayacağı duygular yaşatan o renkli ve kokulu kâğıtlara yazdığımız kimi zaman da gözyaşlarıyla ıslattığımız duygu yüklü anlatımlar. Zarfın içine koyduğumuz hasreti, özlemi, acıyı, aşkı, umudu bazen sılaya ve gurbete, çoğu zamanda sevgiliye gönderirdik. 

     Her nasılsa Kitap, yüzyüze anlatacak cesaretim olmadığından olsa gerek, benim de bir anda dostuma mektup yazma ihtiyacı hissettirdi. 

      Canım ağabeyim,

       Mektubuma başlamadan evvel selam eder, ellerinden öperim. Sen devlet büyüğü olmadan evvel ne güzel günlerimiz vardı. Anımsar mısın? zaman zaman ekibi toplar akşamları dost sohbetlerinde oturur muhabbet ederdik.   

        Sen farkında değilsin ama zaman çabuk geçiyor. Sevdiklerimiz birer birer aramızdan ayrılıyor, yalnızlaşıyoruz.

       Abi ya, Sonra senin huyun da değişti. Her şeyi sen biliyorsun. Dostlarının iyi niyetle yaptığı önerileri, senin yararına olan teklifleri anlamadan, dinlemeden reddediyorsun. Tam tersine senin kuyunu kazan insanların dediklerini dikkate alıp önemsiyor, sonra da hüsrana uğruyorsun.

       Canım ağabeyim, şu anda büyüklük sende. Senin sözün geçiyor. Ama unutma ki bir zamanlar benim de sözüm geçti. Bak şimdi sıradan bir maraba olduk. Unutma ki senin de olacağın o.

       Anımsarsan bu kardeşin kendisine düşen görevi yani (yakışanı) yaptı. 

       Ya sen?

        Canım ağabeyim, duyarsın zaman içinde. Artık, sana kızanlara, küfür etmek isteyenlere göğüs germekten nefes almakta zorlanıyorum. Yoruldum.

        Ablamdan ve çocuklardan özür, tabi ki senden de af dileyerek,Bundan böyle,Allah göstermesin acı günlerimiz dışında maraba olacağın güne kadar her ikimizin de yolu açık olsun.

         Mektubuma son verirken ısrarla aradığın telefonlara yanıt vermeyişimin sebebi de nezaket ve saygı sınırlarını aşma ve kırıcı olma korkusu idi. 

         Doğrusu, 30 yıllık dostluğu 30 saniyede yıkabilirdim.

          Söylemezsem olmaz be abi, sen sürekli bedenimi arıyorsun. İçinde sana yanıt verecek ruh öfkeli ve kırgın olarak terk etti bedeni.

         İşte bu nedenle; Aradığınız kişiye ulaşılamıyor.