Babamın, annemle el ele vererek çamura saman katıp, ayaklarıyla yoğurarak yaptıkları kerpiçten, iki göz bir evde doğmuşum.

Evin kara kuru üçüncü çocuğuydum. Benden sonra kıvırcık saçlı, mavi gözlü, güzel mi güzel bir kız kardeşim daha oldu; güzelliğini hep kıskandığım ;))

Sokakları bizim olan mahallede şen şakrak koşarak, kışın bayır aşağıya kızak yapıp kaydığımız tahta bir çantayla, boyası solmuş siyah bir önlükle ilkokul yollarını çiğnedim. Bu yollarda, ‘’beni taşlayın’’ dercesine bizi baştan çıkaran erik ağaçlarından erik çalmayı da unutmadık tabii!.

Derken, yağmur çamur demeden bir saat yürümeyle varılan ortaokul yollarına düşüldü üç yıl. Evin erkeği biricik ağabeyi, sınavına gizlice girip kazandığım öğretmen okuluna gitmemi engelledi. O yıllarda öğretmen liseleri vardı; bitirildiğinde ilkokul öğretmeni olunuyordu. Maalesef, çok istediğim halde olamadım. Olan arkadaşlarımın da, benden bir selamlarını esirgediklerini gördüğümde hala içimden kırılırım; onlara ders çalıştıran ben iken, onlar gibi okutulmadım diye.

Bende, okula gitme hevesini yaşamak için, kız meslek lisesindeki biçki-dikiş kurslarına yazıldım. Üç yıl okula devam ederek, mahallenin on yedi yaşında para kazanan terzisi oldum.

Yirmi yaşımda şimdi, ’’ çok erken‘’ dediğim yaşta evlendim. Yirmi iki yaşımda bir çocuk eşikteyken, her yükünü sırtımızda taşıyarak bir ev sahibi olduk. Yirmi altı yaşımda, üç çocuklu anneydim... Bu arada yine mahallenin terzisiydim.

Bir ara tuhafiye dükkanı açarak, ikisini bir arada altı yıl yürüttüm. Kırk yaşıma merdiven dayarken tekrar, kız meslek lisesindeki kurslara geri döndüm. Bu kez dikiş makinesinde nakış yapmayı öğrendim. Sonrasında, giriş sınavını kazanarak çalışmaya başladığım, Zonguldak Halk Eğitim Merkezinin çeşitli köy ve mahallelerde açtığı kurslarda, on üç yıl usta öğreticilik yaptım. Bunun bir yılı, üniversiteyi bitirerek İstanbul’da işe başlayan kızımın yanında kalırken, Kağıthane/ Hasdal’da bir okulda ve Sanayi mahallesindeki bir başka okulda çalışarak geçti.

Bu arada kırk beş yaşıma gelmiş, dışardan lise sınavlarına girerek bitirmiş, ardından A.Ö.F.sini kazanıp, iki yılda da onu bitirerek çocuklarımdan önce üniversiteli olmuştum. Ve hayat durmadan ilerlerken ilk çocuğumu evlendirdim. İki de torunum var şimdi. Anneanneyim... (babaanne de olurum inşallah)

Eksik kalan sigorta pirim farkını dışardan isteğe bağlı sigorta ödeyerek tamamladım. Artık emekliyim. Otuz yılı aşkındır makine başında zorunluluktan geçirdiğim yıllara, bu sayede birkaç yıldır veda ettim.

Şimdi ne mi yapıyorum?

Ta..on yedili yaşlardan beri yazdığım şiirleri pc ye aktarıp, bu şiirleri şiir sitelerinde sanal zannedilen, aslında pekala dost olunabilen şiir dostlarıyla paylaşarak şenleniyorum . Sadece şiirleri değil, fotoğraf çekip resim yapıyorum.Doğada yürüyorum.İçimden gelenleri de yazıp paylaşıyorum.


Yüz yaşıma dek yaşamaya karar verdiğimden, Allah’a şükürler olsun ki mutluyum. Görevlerim ne? Biliyorum... Allah ömür verdiği sürece de sanırım tüm sevdiğim şeylerle olan bu dostluğumu sürdüreceğim.

Gülden IŞIK-25 AĞUSTOS 2009