Ülke her geçen gün bir başka karanlığa savrulur, insanlar çok sıradan politik eleştirileri dile getirmekten çekinirken, kurşun sıksan geçmeyecek karanlığı yırtmak için mücadele etmek, bizler için insanlık görevi kesinlikle…
Ülkemizin geleceğinden duyduğumuz kaygıyı vicdanımızın sesine katarak duyurmak, ertelenemez bir görev olarak duruyor önümüzde…
Ülke gerçekten çok kötüye gidiyor… Çok da kötü yönetiliyor…
İşin en korkuncu, böyle giderse, üzerinde konuşacağımız ülke de kalmayacak elimizde…
Yurttaş Girişimi “Benim de itirazım var” başlıklı bir bildiri yayımlamış, sosyal medya üzerinden paylaşılmasını istiyor.
İster bunu yayımlayın, ister kendi itirazınızı dile getirin diyor.
Ben de kendi itirazlarımdan oluşan bir yazı kaleme alırım diye okumaya başladığım metni bitirince yenisini hazırlamayı gereksiz gördüm, ruhumu anlatıyordu çünkü…
Hiç adetim olmadığı halde, noktasından virgülüne kadar “ben kokan” bu metni paylaşmaya karar verdim; amasız, fakatsız olarak hem de…
Gerekçe şöyle açıklanmış:
“Yurttaştan yurttaşa bir çağrımız var.
Bu toplumun büyük çoğunluğu olarak bizler, huzursuzuz, güvensiziz, geleceği göremiyoruz.
Milyonlarca yurttaşın olup bitenlere rızası değil itirazı var, ama tek tek sesimiz duyulmuyor.
Seslerimizi birbirimize katarsak suskunluğu aşarız, sessizliği deleriz, duyulur, görülür hale geliriz”

SAVAŞ İSTEMİYORUZ, ŞEHİT İSTEMİYORUZ
İtirazlar da şöyle sıralanmış o metinde:
“Bu toprakların ortak sahibi olan bizler; AKP, CHP, HDP, MHP ya da başka partilere oy veren Türk, Kürt, Ermeni, Yahudi, Rum, Laz, Süryani, Müslüman, Hristiyan, Sünni, Alevi, inançlı, inançsız bütün yurttaşlar, barış ve huzur içinde yaşayabileceğimiz bir ülke istiyoruz.
Savaş istemiyoruz, şehit istemiyoruz, çocuklarımızın ölmesini, öldürmesini, birbirlerine silah çekmesini istemiyoruz.
Düşman cephelere bölünmek, kardeşliğimizi, ortaklığımızı yitirmek istemiyoruz.
Ne darbe, ne vesayet.
Ne diktatör, ne terör!
İşimizde gücümüzde, huzur içinde, özgür yaşamak istiyoruz.
Kadın olduğumuz için hırpalanmak, tecavüze uğramak, öldürülmek, örtülüyüz diye aşağılanmak, şort giydik diye saldırıya hedef olmak, korku içinde yaşamak istemiyoruz.
Kadın erkek hepimiz; inançlarımızı, dinimizi, kültürümüzü özgürce, eşitçe yaşamak istiyoruz.”
 
BU GİDİŞE RIZAMIZ DEĞİL İTİRAZIMIZ VAR
“Hangi suçla suçlandığımızı bilmeden, kimin adına, hangi hukuka göre karar verdiklerini bilmediğimiz mahkemelerce tutuklanmak, hapse atılmak; darbeyle, terörle hiçbir ilgimiz yokken yalan ihbarlarla, sahte delillerle sorgusuz sualsiz işimizden olmak, meslekten uzaklaştırılmak, çoluk çocuğumuzla açlığa mahkûm edilmek; barış deyince terörist, mağduriyet deyince hain ilan edilmek istemiyoruz.
Keyfi kararlarla malımıza mülkümüze el konmasını, emeğimizin hakkının, ücretimizin, maaşımızın elimizden alınmasını, evlerimizin, köylerimizin yakılıp yıkılmasını, çocuklarımızın eğitimlerinin aksamasını, gençlerimizin sokaklarda heba olmasını istemiyoruz.
Biz halkız, vicdanlı, iyi insanlarız; bizi tahriklerle kötücülleştirmeyin, kin ve nefret sözleriyle ayrıştırmayın, kana, ölüme alıştırmayın.
Savaş, ölüm, idam, çatışma, kavga istemiyoruz.
Bu ülkeyi yönetenler, kaderimize hükmedenler!
Sizler; halkı sindirmek, özgürlükleri yok etmek için değil, biz yurttaşları barış, güven, huzur içinde yaşatmak için seçildiniz.
Bilin ki bu gidişe rızamız değil itirazımız var.
Bizi duyun!”
 
GÜLE GÜLE FİDEL
Fidel öldü… Daha yaşanası, daha adil bir dünya için çarpan koca yüreği durdu insanlığın… İnsanlığa ilham veren büyük devrimciler kuşağının son ismi de ayrıldı aramızdan…
Onu Ahmet Günbaş’ın olağanüstü güzellikteki dizeleriyle uğurluyorum:
“Derler ki, Fidel de Che gibi dağların yankısına karışmış! / O halde çapraz tutuşta kalsın yüreklerimiz a dostlar!”