Rant hırsından gözü dönmüş zebaniler Edirne’den Ardahan’a, Sinop’tan Hatay’a ülkenin her kilometrekaresinde, doğayı, talan ediyor. Verimli topraklardan milyonlarca yılda oluşan doğal varlıklara, tarihi mirastan, halkın alın terinin - göz nurunun ürünü olan birikimlere, her şey, geri döndürülemez şekilde tahrip ediliyor. Tüm itirazları hiçe sayarak harıl harıl çalışan iş makineleri soykırım emri almış seri katiller gibi kazıp yıkarak, ülkeyi, ekolojik yıkıma sürüklüyor…
 
Görevi doğal değerleri, kültürel varlıkları, tarımsal alanları, ormanları, su kaynaklarını, denizleri, sahilleri korumak olan devlet, korumaktan vaz geçtim, sebil hayrat dağıtıyor paragözlere. İyice anlaşıldı ki, “Hızlı karar alıp, tüm işlerin kolayca yapılmasını sağlayacağız” diyerek tek adam rejimine geçen Başefendi’nin tek amacı, memleketin tüm değerlerini sermayeye kolayca peşkeş çekmişmiş. İktidarını korumak için ülkeyi bir maceradan diğerine kolayca sürükleyebilmekmiş bir de…
 
JANDARMA DİPÇİĞİ YEMEYEN TEK KÖYLÜ KALMAYACAK BU GİDİŞLE
Bu politikalara karşı insanlar da ayakta her yerde. Çayır köyünde 7’de 70’e herkes taşocağına karşı nöbet tutuyor mesela. Çanakkale’de Kaz Dağları’nı korumak isteyenler de öyle, Manisa Çapaklı’yı da. Aydın Değirmendere’de isyanda köylüler, Sakarya Hürriyet Mahallesi’nde de. Devlet de boş durmuyor tabii. Nöbettekileri kadın erkek demeden biber gazına boğuyor, yerlerde sürükleyip ters kelepçeyle gözaltına alıyor. Başefendi’nin ordusu azimli, dipçiğini yemeyen tek köylü bırakmayacak bu gidişle…
 
Toprağı için nöbet tutan Manisa Çapaklı’dan Ayşe Temerci anlatıyor: “Bir haftadır buradayız. Benim 100 dönüm tarlam var, bağım var, pamuğum var, domatesim, salatalığım var. Toz mahvediyor ürünlerimizi. İstemiyoruz diye imzalar attık ama dinlemediler. Şimdi de geldiler kollarımıza vurdular, kalkanları ile kaktırdılar. Jandarmalar yaptı, şimdi de karşımızda gülüyorlar. Biz kadınlar öne geçtik, öne geçince bize saldırdılar. Çocuklarımız, eşlerimiz tepki gösterince gözaltına aldılar.”
 
YEDİKLERİ DAYAK YANLARINA KÂR BİLE KALMIYOR
Ayşe Temirci şanslı, onun gibilerin pek çoğu, sesini de duyuramıyor. İktidar beslemesi havuz medyası vicdanı gibi kulaklarını da çoktan kapattı o seslere. Ana akım medya zaten omurgasız, bildiği en iyi işi yapıp sağıra yatıyor. Az tirajlı birkaç muhalif gazete ile internet sitesinin yazdıklarıysa, Ayasofya’nın ibadete açılması gibi şamatalı haberler arasında kaynayıp gidiyor. Mahkemelerde, bir de, kamu görevlisine mukavemetten suçlu bulunan garibanların, yedikleri dayak bile yanlarına kâr kalmıyor…
 
Ya şu yüzsüzlüğe ne demeli? Zonguldak Belediye Başkanı Selim Alan, AKP İl Başkanı Zeki Tosun’la, sözde “Basın Bayramı” 24 Temmuz’da gazetecilere yemek veriyor. Yemeğin sonunda, üzerinde, “Eren Holding” yazan kocaman pasta kesiliyor. Yemeği, belli ki, termikçi şirket finanse ediyor. Gazeteci, siyasetçi ve yerel yöneticinin sabıkalı şirket sikkesiyle kestiği pastaya bakarken aklıma Bermuda Şeytan Üçgeni geliyor… Bu kent, girdaplarla çekildiği dipsiz kuyularda, bu kadar ucuza boğuluyor çünkü…