Kutadgu Bilig adlı eseri Üniversite yıllarında “Eski Türk Lehçeleri” derslerinde okumuş, dil yönüyle de incelemiştik. Eserin adı; Mutluluk Veren Bilgi --Devlet Olma Bilgisi-- 'Kutlu Olma Bilgisi' olarak Türkiye Türkçesine çevrilmişti. Bizim Eski Türk Lehçeleri Hocamız Prof. Dr. Saadet Çagatay ise kitabın adını “Saadet Veren Bilgi” olarak söylerdi.
İnsan akıl ile yükselir, bilgi ile büyür; / Bu ikisi ile insan itibâr görür”.
Bu beyit günümüzden yaklaşık bin yıl önce yazılmış. Bilginin insan için, giderek toplum için ne kadar değerli ve önemli olduğuna vurgu yapıyor. Yusuf Has Hacip bunu yaparken bir gerçeğin de altını çiziyor: 
Bilgisiz insan, şüphesiz, kördür;/ Ey bilgisiz, yürü; bilgiden nasip al”.
Bilgisiz, bilgiliye dâima düşman olmuştur;/ Bilgisiz,  bilgili ile her zaman mücâdelehalindedir
Kutadgu Bilig genel olarak;  insanları iyi bir politika ile yönetmenin ve dünya ile ahirette mutlu olmanın yollarını gösterir. Kitapta anlatılmak istenen düşünce ve duygular 4 sembolik kişilik üzerinden anlatılmıştır. Bunlar; Kün Togdı (hükümdar, kanun, adalet); Ay Toldı (mutluluk, saadet); Odgurmış (akıbet, hayatın sonu); Ögdülmiş (Akıl, zeka).   Eserde bu dört kişi arasında gelişen karşılıklı konuşmalar; İyilik etmenin önemi faydaları, bilgi ve aklın birçok işlevi, dilin değeri, adalet, devlet, görgü kuralları, çocuk terbiyesi, insanlık, doğruluk, evlilik ve dostluk gibi konular yer almaktadır. Kitap devlet yöneticilerine de yol-yöntem göstermesiyle bir “Siyasetname” kitabı niteliği de gösterir. Yusuf Has Hacip’in öğretici nitelikteki bu eseri didaktik karakterlidir, düşüncelerini sembollerle(simge) allegorik olarak anlatma yolunda da başarılı kabul edilir.
Kutadgu Bilig,  11. yüzyılda Balasagunlu Yusuf’un, Karahanlı hükümdarı Tabgaç Uluğ Buğra Kara Han'a ithafen  yazdığı ve takdim ettiği (1069-1070) bir eserdir. Hâkan Kara Han, şâirin kalem kudretini takdir ederek, ona iltifat etmiş ve yanına alarak, ona “Has Hâcib” unvanını vermiştir. Bundan dolayı nâmı Yusuf Has Hâcib olarak yayılmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı açısından önemli kabul edilen eser Uygur alfabesiyle,  “Hakaniye Lehçesi” ile mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır. İslamiyet'in Türklerce kabulünden sonraki bilinen ilk yazılı eserdir. 6645 beyit ve173 dörtlükten oluşan manzum eser 18 ayda tamamlanmıştır.
11.  yüzyılda Yusuf Has Hacip, insanların bilgi ile donanmasını, akılla hayatlarına yön vermelerini  öğütlüyor. Kutadgu Bilig bu açıdan da büyük önem taşımaktadır. Yusuf Has Hâcib, eserinde kitabın adını ve anlamını şu beyitlerle açıklar:
 “Kitabın adını Kutadgu Bilig koydum  /Okuyana kutlu olsun ve ona yol göstersin.”
              **
 Ukuş ol yula teg karangku tüni,
Akıl karanlık gecede meşale gibidir;
         Bilig ol yarukluk yarattı sini.
             Bilgi seni aydınlatan bir ışıktır
**
-Akıla ve bilgiye tercüman olan, dildir/ İnsanı aydınlatan anlaşılır dilin kıymetini bil.
 **
-Kişi diliyle değer bulur,  bununla  mutlu olur / Kişiyi dili değerden düşürür, dili yüzünden başı da gider.
**
              -Sen, kendi esenliğini istiyorsan /Ağzından yakışıksız bir söz çıkarma.
**
              -Bak, insan doğdu, öldü, ama sözü kaldı,/İnsanın kendisi gitti, adı kaldı.
**
           -İnsan iki şey ile kendini ihtiyarlıktan korur/Biri iyi iş, biri de iyi söz.
**
-Gurur faydasızdır, o insanları kendinden soğutur /Alçak gönüllülük insanı yükseltir
**
Kişi körki yüz ol bu yüz körki köz
Kişi güzelliği yüzde bu yüzün güzelliği gözde
               Ukuş körki til ol bu til körki söz  
                Aklın güzelliği dilde bu dilin güzelliği sözde
*****
             ÇAĞDAŞ UYGARLIK YOLU
Kutadgu Bilig’ten yaklaşık bin yıl sonraya geldiğimizde; Anadolu topraklarını yokluk, yoksulluk, hastalık, ihanet ve cehalete karşı amansız bir mücadele vererek düşman işgalinden kurtaran, kurduğu Cumhuriyet yönetimi ile Batı ülkelerindeki bilgi ve teknik gelişimi yakalamağa çalışan Gazi Mustafa Kemal Atatürk de “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyerek, bilginin ve aklın toplumsal gelişmedeki yerini göstermiştir.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi 1935 yılında Atatürk’ün isteğiyle kurulmuştur. Genç Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’nın borçları ile savaş masraflarını ödemeğe, Anadolu’ya fabrikalar dikmeğe uğraşırken, bir yandan da her türlü masraflarını üstlenerek, Avrupa ülkelerine öğrenciler gönderiyordu. Büyük önder bu öğrencilere yola çıkarlarken yazdığı mektupta “Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönünüz”diyordu. Bu ise; gençlere güvenini, onların çalışkanlıkları, güçleri ve yetenekleri ile çağdaş uygarlık yolunda mesafe katedeceğimize inanıyordu.Çağdaş uygarlığa ulaşmak ancak bilgi ve aklın kullanımı ile sağlanacaktı..
EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİ
              Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi’nin önyüzünde, üstte alın diyebileceğimiz bölümde kocaman harflerle “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” yazmaktadır. Büyük Atatürk’ün bu cümlesi :"... Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fenin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir, sapkınlıktır.” Şeklinde devam eder.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bilimsel, akılcı ve gerçekçi düşünceyi Türk toplumunun bütün alanlarına egemen kılma çabası en önemli özellikleri arasında yer alır ve bütün uygulamalarında kendini gösterir. Onun içindir ki “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” demiştir.
HALKI AYDINLATMAK GEREKİR
"Gerçek kurtuluşu istiyorsak, her şeyden evvel bütün kuvvetimiz, bütün hızımızla bu bilgisizliği yok etmeye mecburuz"
Bağnazlık ve tutuculuk, cahilliğe dayanır. İlim, cahilliği mutlaka yener, o halde halkı aydınlatmak gerekir.”
 “Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile ilgisiz yaşayamayız, aksine yükselmiş, ilerlemiş, medeni bir millet olarak uygarlık sahasının üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fenle olur. İlim ve fen neredeyse oradan olacağız ve milletin kafasına koyacağız. İlim ve fen için sınır yoktur. İnsanların hayatına egemen olan güç, yaratma gücüdür.”
 Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, gayelere tamamen eremediğimizi fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir.”
ATATÜRK’ÜN IŞIKLI YOLU
Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına hiçbir zaman geri kalmış, hurafelerle yaşayan Doğu’yu, Ortadoğu’yu değil; ileri düzeydeki çağdaş Batı kültürü ve uygarlığını, demokrasiyi, barışçılığı, bilimselliği, akılcılığı, çağdaş yaşam biçimini örnek göstermiştir.  
Korunması gereken laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletinin bütün işlerliği ile çalıştığı bir düzendir. Bu ortamda içte ve dışta izlenecek en doğru yol, Atatürk’ün ışıklı yoludur. O nedenle inanıyoruz ki geleceği, Atatürk’ün gösterdiği hedeflere doğru demokratik yol ve yöntemlerle yürüyen Atatürkçü düşünce sistemine inanmışlar kazanacaktır.