Gün yeni doğmak üzere.   Çadırları ayakta tutmak için çakılan büyük  çivilerin üzerine vurulan çekiç seslerinin  biri bitiyor biri başlıyor. Tezgahlar kuruluyor. Meyve sebze kokusu  etrafa yayılıyor. Pazarcı esnafının çoğunun  burnu havuç gibi kızarmış. Fabrikada gece  vardiyası  (24-08) çalışmış Demir Çelik işçisi  Alpay’ın  o meşhur şarkısındaki  mavi otobüslerden iniyor.  Evine biraz meyve sebze alabilmek için  tezgahların önünde dolaşıyor. Kimisi cebinden filesini çıkarıyor. Kimisi de etrafta naylon torba satan çocuk var mı diye etrafına bakınıyor. İşçilerin erken saatte gelip naylon torba aradığını bilen orta okul öğrencisi  Hasan bağıra bağıra tezgahlar  arasında dolaşıyor. Üzerinde eski kaşe bir mont ,bacağında başka bir pantolondan küçültülmüş birpantolonu, naylon ayakkabılar, ayakkabıların dışına taşan kalın çorap  ve iki burnundan akan sümüğüyle bağırıyor.   “Çatlamaz ,patlamazLaylonnnnnnnnn“İşçiler  birer ikişer naylon torba alıp alışverişlerine devam ediyorlar. Hasan uzun zamandırspor ayakkabı alabilmek için para biriktiriyor. O günlerde panter, esemsport gibi ayakkabılar biliniyor. Eğer birinin ayağında esemsport varsa o mutlaka zengindir!!!

Nihayet Hasan parayı denkleştiriyor ve orta kalite bir spor ayakkabı almayı başarıyor. Kendi emeğiyle aldığı o ayakkabıları evine getiriyor.  Gururla annesine ve kızkardeşlerine gösteriyor. Anne bak ayakkabım nasıl güzel mi? Artık okula giderken mutlu gidecek spor ayakkabısı ile futbol oynayabilecekti. Arkadaşları arasında küçük düşmeyecekti. Sonra ayakkabılarını  kapının önüne çok düzgün biçimde koydu . Annesinin ona  hazırladığı yağda yumurtayı   bir çırpıda yedi ki; ayakkabılarını bir önce giyip arkadaşlarının arasına karışsın . Dış kapıya yöneldi. Kapıyı açtı. Birde ne görsün ayakkabıları yerinde yoktu. Ayakkabılar çalınmıştı.   “Anneeanneeevıkkesssvıkkeslerim yok”.Bir taraftan ağlıyor bir taraftan akan sümüklerini koluna silmeye çalışıyordu.  Hasan daha on üç yaşındaydı  vebu yaşadığına  bir anlam veremiyordu.O kesleri kendi emeğiyle almıştı. O keslerde emeği vardı,  yüreği vardı,  onuru vardı, hayalleri vardı. Kim bilir ne kadar güzel vuracaktı toplara ne güzel koşacaktı, ayağı acımadan , üşümeden . ..

Hangi vicdansız , hangi vahşi duygularla almıştı canım kesleri.Hasan o gün ağlamaktan gözleri şişti. Evdeki herkeste üzülmüştü. Divanın köşesinde iki büklüm,  elleri bacaklarının arasında dakikalarca ağladı.  Odasından çıkmadı ne olduğunu anlamaya çalıştı.Anlayamadı.

Büyüdüğünde nemi oldu?O da Demir Çelik fabrikasında işçi oldu.

Mesai arkadaşları ve çevresindekiler onu Bencil ,huysuz bir adam olarak tanıyordu. Ama kimsenin bilmediği bir gerçek vardı. O gerçeği  sadece kendisi ve yakındaki orta okulun müdürü biliyordu.

Her öğretim yılı başında  iki fakir öğrenciye iki çift spor ayakkabı alıyordu..

Bir gün selasıverildiğinde. ..

Hava yine soğuk ve karlıydı..

Uzaklardan belli belirsiz bir çocuğun sesi duyuluyordu. 

“””Laylonnn ,çatlamaz patlamaz laylonnnnn””