Bir büyük travmayı yaşıyoruz günlerdir, koronavirüs salgını aklımızı başımızdan aldı resmen… Hele ki virüsün Türkiye’de saptandığını duyduğumuz andan itibaren, yaşadığımız, yüreği ağzında bir hayat bizimkisi… Herkese, her şeye endişe ile bakıyor, güvercinden çok daha tedirgin ruh haliyle sürdürmeye çalışıyoruz gündelik hayatlarımızı… Şaşkınız ölesiye… Öylesine ki, yakınlarımızdan yükselen bir öksürük, ya da kulağımıza gelen güçlü bir hapşırık sesi feda savaşçılarının bedenlerine yerleştirdiği bombayı patlatmış gibi bir ürkü yaratıyor üzerimizde…
 
Steril hayat takıntısı, obsesif-kompulsif bozuklukları da aşıp mantıksızın da mantıksızı davranışların içine itiyor her birimizi… Ceplerimizde taşıdığımız dezenfektanlar, kolonyalar, ıslak mendillerle ıtriyat dükkânı gibi dolaşıyoruz sokaklarda… Bulduğumuz her türlü kimyasalı, bedenimize, tüm benliğimizi saran arınma duygusunun yarattığı şehvetle sürüyoruz… Ne olduğuna bile bakmadan fütursuzca kullandığımız kimyasallar, bugün Covid 19 virüsünden korusa da yarın başka türlü sorunlara yol açacak mutlaka… Pek çoğumuz ruhumuzdaki yaralar kadar cilt sorunlarıyla da boğuşacağız…
 
ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİSİ OLMAYACAK
Ne salgınlar, savaşlar, katliamlar gördü bu dünya, ne çok kırımlar atlattı… Elbette bu da geçecek… Geçecek ama şurası kesin ki, artık hiçbir şey eskisi olmayacak… Şu her yanından irin akan alçak düzen dikiş tutmayacak bir daha… Elbette eski dünyayı tüm eşitsizliğiyle korumaya çalışan güçler olacak her zaman… Devlete, güce tapan insan müsveddeleri yarınlarda da ortada olacak… Hayatı değil de zorbalığı kutsayan öğretiler tedavüldeki yerini koruyacak hatta… Ama hayat başka türlü akacak… İnsan denen varlık kendini dünyanın efendisi sayan kibirden arınarak, başka yol çizmeye çalışacak…
 
Bunun emareleri ortaya çıkmaya başladı bile… Evde, okulda, sokakta, hayat bilgisi derslerinde doğru diye öğretilen yanlışları, hayatı, insanı, insanın sınırlarını sorgulamaya başladık bile daha şimdiden… Hepimiz yaşayarak öğrendik ki insan ne kadar aciz bir varlıkmış meğer… Tüm aklı, gücü, çok öğündüğü süper zekâsı, o zekânın yarattığı teknoloji 3 mikronluk bir virüse yetecek kadar bile değilmiş… Dini, dili, ırkı, teninin rengi, toplumsal statüsü, ekonomik durumu ne olursa olsun, insan olmakla malulmüş sonuçta… Doğanın yasalarına boyun eğmek, bize, kadim zamanlardan kalan bir kadermiş…
 
“SÜPER GÜÇ” DİYE BİR KAVRAM DA YOKMUŞ DÜNYADA
Dünyanın devi olacağım diye girdiği yarışı, başta “insansızlık” olmak üzere başka boyutlara taşıyan Çin’le; Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinin bulunduğu kuzey yarım kürenin yaşadığı çaresizlik de gösterdi ki, “Süper güç” diye bir kavram da yokmuş dünyada… Ekonomi denen çarkı, emek gücü ve onun yarattığı değerlerle değil de, manipülasyonlarla çevirmeye çalışan cambazlık, üflesen yıkılacak kadar kofmuş… Covid 19 Mekke’den Vatikan’a, ağlama duvarından tapınaklara kadar her yeri aynı etkiyle sardığına göre, “kutsal koruyucular” da yokmuş ortalıkta…
 
Bu salgın bilincimize kazıdı ki, herkesin bir başka cümleyle kutsadığı sınırlar komediden ibaretken büyük paralarla alınıp satılan S-400’ler, Patriotlar oyuncak silah hükmünde yalnızca… İnsansız hava araçlarının, ölüm kusan uçakların, ezip geçen tankların, bilmem kaç kilometre menzilli füzelerin, yarattığı korku bir kenara konsa, maytap kadar bile etkisi yok insan ruhunda… Evet, 3 mikronluk virüs, algıları yıktı, dünyayı başka türlü çevirmeye başladı… Artık biliyoruz ki insan aciz… Devlet denen aygıt, onun yarattığı şiddet akla değil, doğaya da aykırı… Bize yeni bir insanlık kültürü lazım… Ve biz onu bulacağız mutlaka…