İnsanlar fıtratları gereği yüce bir yaratıcıya inanmaya eğilimli yaratılmışlardır. En ilkel toplumlardan günümüz modern toplumlarına kadar insanoğlunun olduğu her yerde bir tanrı inancı vardır. Ancak insanoğlu zaman içerisinde yaratıcıyla olan ilişkilerinde sapmalar yaşayarak inancına şirk bulaştırmıştır. Şirkin olduğu her yerde zulüm ve adaletsizlikte kaçınılmaz olur.

 

“Dikkat et, halis din yalnız Allah’ındır.  O’nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler:  Onlara bizi sadece Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.”  (Zümer -3)

Ayette halis dinin Allah’a ait olduğu söylenirken, bir de, uydurulan halis olmayan bir din olduğu anlaşılmaktadır. Halis olan din: Allah, insanlar için peygamberlerine vahiy ederken ona hiçbir kötü zihniyetin karışmadığı Allah’ın indirmiş olduğu dindir.

 

Halis olmayan din ise Allah’tan başka dostlar edinip onlara yönelerek söylediklerini Allah demiş gibi anlatan,  içerisine her türlü hurafe ve bidatler yerleştirilen uydurulmuş dindir.

Yine onlar için Bakara Suresi’nin 165. ayetinde şöyle denmektedir:  “Ve insanlardan bir kısmı, Allah'tan başka “eş ve ortak (putlar)” edinenler, onları (eş ve ortak edindikleri şeyleri), Allah'ı sever gibi severler. “

Allah’tan başka dostlar edinenler ayette Allah’ı sever gibi severler. Yani o dost edindiklerini öyle sever, öyle severler ki onların yasaklarını yasak, helal dediklerine helal diyerek kabul ederler ve onlara saygıda hiç kusur etmezler.  Her söylediklerini itaat eder ki onlardan hiç kuşku da duymazlar. Bu yaptıklarını kendilerini Allah’a yaklaştırsınlar diye yaparladır.

 

O gün Mekke müşriklerinin putlara yönelmekteydi. Ancak bu putlar birer semboldüler. Her sembol içerisinde manalar bulundurandır. Bu sembollere yüklenilen manalar, Allah’tan başka dostlar edinmek ve o dostları da Allah’ı sever gibi sevmeleridir. Yani onların gösterdiği saygı, sevgi putlara değil ona yüklenilen manalar olmaktaydı. Bu yaptıklarını da kendilerini Allah’a yaklaştırsınlar diye yapmaktaydılar.

 

Günümüz dünyasındaki insanlar artık heykellere yönelmemektedirler. Bugün yürüyüp gezen hayatın içerisinde en güçlü olana yönelmektedirler. Bu bir insan olduğu kadar makam, para, kadın vs gibi şeylerde put olabilir.

Onları Allah’tan başka dostlar edinip onları Allah’ı sever gibi sevmektedirler.

 

O gün müşriklerin nasıl büyük ve güçlü olanları “Lat, Manat, Uzza v.s bulunmakta ise küçük ve güçsüz putlar da bulunmaktaydı. Bugün yine aynısı büyük putlar, küçük putlar şeklinde bulunmaktadır

Bugün dünyanın en büyük putu ise para putu olmaktadır. Bunların dikili olduğu yerler ise insanların zihin dünyaları ve sembolik olarak da dışarıda bulunan paradır.

 

Bu putu elinde bulunduran, tüm hayatı elinde tutan kapitalist müşrikler ihtiyacı olan ya da dünyayı biraz daha rahat geçirmek isteyen tüm düşünce, fikir ve dindar olan insanları kendisine çekerek  önünde kıyamlar, rükular ve secdeler yaptırtmakta hatta etrafında her an döndürerek tavaf ettirmektedir. İnsanlar onları Allah’tan başka dostlar edinmiş onları Allah’ı sever gibi sevmektedirler.

“Ey inananlar, din bilginlerinin ve din adamlarının çoğu halkın parasını hak etmeden yerler ve Allah'ın yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü yığıp Allah yolunda harcamayanlara acı bir azap müjdele”. (Tevbe 34)

İnsanlar kendi iç dünyalarında saklı olan, sembolik olarak yaşadıkları dünyalarından kurtulabilmeleri para putun yakmakla yıkmakla olmayacaktır. Ancak insanlık kendi iç dünyasını değiştirerek bu putu yıkmalıdır. Yoksa secdelerin tavaflar ın arkası kesilmeyecektir. Ne zaman mı?