1983 yılı olması gerekir. Karabük Endüstri Meslek Lisesinde öğrenciyim. Fizik Öğretmenimiz bir gün derste, “Maddenin bölünemeyen en küçük parçasına atom denir” Demişti.

Oysa dile kolay 1983 yılından Otuz sekiz yıl önce  atomun parçalanışını arz yuvarlağında yaşayan tüm canlılar  1945 yılında Amerika’nın  japonya’ nın   iki büyük şehri olan   Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombası ile öğreniyordu.  Atomun parçalanmasından dolayı ortaya çıkan yüksek ısı ve ışık enerjisi milyonlarca canlının ölümüne neden oluyordu..

Üniversitelerimizin 1980 lerin sonuna kadar bu konudan haberdar olmamasına olanak yoktur diye düşünmek istiyorum. Ancak bildiğim bir şey varsa Fizik öğretmenimizin ya bu konuda bilgisi yoktu.  Ya da ders kitaplarında bu gerçek yoktu.  Okuyucunun dikkatini çekmek istediğim konu atomun nasıl parçalandığı konusu değildir. Biz nasıl bilimden bu kadar uzaklaştık. Bilimden uzaklaşmaktan bu ülkede hangi grupların ne çeşit bir menfaati olabilir.  Bir bilim kuruluşu olan okulların, bilimden ve gerçeklerden uzak olması nasıl açıklanabilir. Devrek Hamidiye Lisesi Emekli Kimya Öğretmenime konuyu sordum.  Bana verdiği cevap radyoaktive  konusunun uzun süre müfredatta yer almadığını söyledi!!!

Günümüze gelecek olursak; Bu gün kurumlarımız öğrenen,  iletişime ve bilgiye açık kurumlar mıdır? Bu gün geleceğimizin umudu gençlerimizin futbola, bilgisayar oyunlarına, show dünyasına duydukları ilginin kaçta kaçı bilime, edebiyata, sanata, üretime duyulmaktadır. Hadi birbirimizi kandırmayalım. Eteklerimizdeki taşları hep birlikte dökelim. Bu konuda suçsuz olan tertemiz çocuklarımızdır. Onları bu hale getiren sürekli onlara şekil vermeye çalışan siyaset ve o siyasetin kendi değerleridir.  Liseyi bitirdiğimde Yaşar KEMAL diye birinin varlığından bile habersizdim. Nazım HİKMET’i hiç duymamıştım. Cahit ARF’in adı hiçbir matematik dersinde gündeme gelmedi. Sorumlusu kimse onlara hakkımı helal etmiyorum ve hiçbir zaman da etmeyeceğim.

Özlem TÜRECİ ve Uğur ŞAHİN nasıl yetiştiyse çocuklarımız için o eğitimden ve adalet anlayışından istiyorum.

KIZ ÇOCUĞU

Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
Göze görünmez ölüler.

Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

Nazım (1956)

Yazılarımda  maddi hata  ve bilgi eksikliği bulanlar için e mail adresim

[email protected]