Bugün 10 Ocak;
         Çalışan Gazeteciler Günü. Ülkemize özgü, halen habercilik görevlerini yapmakta olan gazetecileri onurlandırmak için kutlanan gün.
         Toplam 10 yıl “çalışan gazeteciler bayramı” olarak kutlandıktan sonra 1971 yılındaki askeri müdahalenin kazanılmış bazı hakları kaldırması sonucunda adı “10 Ocak Çalışan gazeteciler günü “olarak değiştirilen, anlamlı, bir o kadar da önemli bir gün. 
           Kıyısından da olsa, eğitim emekçisi olarak emeklilik sonrası basın camiasının içinde bulunma onurunu yaşadım. Kayda değer bulunmasa da kısa bir süre yerel televizyon deneyimim oldu. Buna rağmen haddimi aşarak bilgiçlik yapacak değilim. Ancak bu süreç içerisinde karşılaştığım birçok olayda; Dilim döndüğünce olumlu bulduklarımı takdir ettim, cesaretlendirdim. Yanlışları ve eksiklikleri de uygun bir dille ve incitmeden uyararak kınadım.
          Gücünü kamu yani halk adına kullanırsa; Hiç kuşku yok ki, basın (yazılı ve görsel)önemli bir güç. Ancak ne yazık ki basınımız yerelde ve ülkemizde sancılı bir süreç yaşamakta. Tarafsız ve bağımsız olmadığını artık hepimiz biliyoruz.
           Bunun en büyük ve en etkili nedenlerinden biri; yazılı ve görsel basın organlarının sahipleri farklı iş kollarında gelir elde etmesi veya devletle iş ilişkisi içinde bulunmasıdır. Bu sahipler kamu (halk) yararı ve şirketlerinin yararı çatıştığında tercihlerini doğal olarak kendi çıkarlarına kullanmak zorunda kalmaktadır. 
          Doğru olan gazete sahiplerinin sadece kamu adına habercilik yaparak gelir etmeleridir. Ancak günümüz koşullarında bunu başarmak hiç kolay değil. Özellikle yerel gazeteler ekonomik sorunlarını bütün çabalarına rağmen çözmekte zorlanmaktalar.
            Tam da günün ruhuna uygun olarak gazetecilik mezunu olan gençlerimiz mesleklerini yapamıyor ve başka iş kollarında ilgisiz işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Gazetelerde iş bulup çalışanlar ise ekonomik gerekçelerle ya işten çıkarılıyorlar ya da ne yazık ki bazılarının köle seviyesinin bir üstü olarak kabul edilen asgari ücretle çalışmaya mecbur bırakılıyorlar.
           Üzülerek belirtmeliyim ki; Bu durum ne yazık ki bazı gazetecilerin direnme gücünü zayıflatarak varlık sahipleri ve siyasi güç sahipleri karşısında ilkelerinden ve hatta kişiliklerinden taviz vermek zorunda kalmasına neden olabiliyor.
           Selam olsun, bütün bu olumsuzluklara rağmen özel hayata saygı göstererek girmeden, bel altı vurmadan, aşırı övgüler( yalakalık) yapmadan, şantaj yapmadan ve tehdit etmeden dik durabilen gazetecilere.
            Yasal güvencelerle sosyal ve ekonomik haklara kavuşmanız dileğiyle;
            “10 Ocak Çalışan gazeteciler günü” kutlu olsun.