Birilerinin seveceği bir sözle başlayayım: “Zonguldak’ın her yanı şantiye gibi.” Yıkılıyor, kesiliyor, biçiliyor, beton dökülüyor dört yana. Santim genişletilmeyen yolların çevresindeki 2-3 katlı binalar yıkılıp, yerine 8-10 katlı kazuletler dikiliyor. Arazi eğimiymiş, yandaki yapının kot farkıymış, komşunun ışık hakkıymış dinlemeden, dağlar devrilip, oluşturulan oyuklara kazıklar çakılıyor. Arazinin tamamını kullanmak için mimarlığa çığır atlatılıp kaç gen olduğu sayılamayan binalar konduruluyor sonra da…
 
Karakum’daki cami, her yerden görülebilen bir kent suçu olarak ilerliyor. “Protokol Cami” olarak başlanıp, adı sonradan Selatin Cami’ye çıkarılan 6 bin kişilik camide, göze girmek isteyenlerin dışında kaç kişi namaz kılacak bilinmiyor, etrafında yerleşim yok çünkü. Müftülük ile terminal çevresinde yaşayanlarsa ancak dört şeritli yolu geçerek ulaşabiliyor. O yapı, mütedeyyin insanlardan çok din istismarcılarının ihtiyacına cevap verecek gibi görünürken olan da kente oluyor…
 
NEDEN YAPILDI, NEDEN YIKILIYOR, HESABINI VERECEK VAR MI?
Kozlu kavşağındaki düzenleme hani ucu herkese dokunmasa “komedi” diyebileceğim bir rezaletle sonuçlanırken, İkinci Makas’ta da harıl harıl çalışmalar sürüyor. Denilene göre ahtapot gibi çok kollu bir viyadük yapılacakmış oraya. İyi güzel de, birkaç yıl önceki çalışma sırasında yapılan köprüler neden yıkılıyor? Her birimizin salak salak bakıp “Ne işe yarayacak” diye kendi kendine sorduğu dere üstündeki o köprüler hiç kullanılmadı oysa. Neden yapıldı, neden yıkılıyor, hesabını verecek var mı?
 
Hastane inşaatı ağır aksak gitse de, sahil projesi kentin tarihi dokusundan eser bırakmadan ilerliyor. Etrafı kırıp dökülen, kalan ne varsa yıkılıp yeni yapılar dikilen o liman, bu kentin kurucu öğesi oysa. Dünyanın tüm kimlikli kentlerinde, bırakın kurcu olmayı, kent tarihinde bir parça yeri olan yapılar kıskançlıkla korunur, kent bilgesi olarak korunurken, burada, üzerlerine buldozer sürülüyor. Suçluyorum: Dünyanın en iyi düzenlemesini de yapsalar, kente saygısı yok bu kararı verenlerin…
 
LAVUR ALANINDA NASIL BİR PROJEYİ İHALEYE EDİYORSUNUZ?
Şimdi de Lavuar Alanı varmış sırada. Belediye Başkanı Ömer Selim Alan’ın verdiği müjdeye(!) göre 26 Şubat’ta ihalesi yapılacakmış. İhalesi yapılan ne, birkaç kişi dışında bilen yok. Projeyi gören var mı sorusu, yapılan yarışmayla elde edilen proje neden rafa kalktı sorusu gibi yanıtsız. Bir kentte 15 seneye yakındır tartışılan bir konuyla ilgili önemli adım, kamuoyundan neden gizli atılır sorusunun da yanıtı yok. Ama soranları yaftalayıp yüzlerine çalacak karalar hazır birilerinin ellerinde.
 
Dileyen yaftalasın, ben soruyorum: Nasıl bir projeyi ihaleye ediyorsunuz? İhale edeceğiniz proje Karabük Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulundan onay aldı mı? O alanın korunması çaba harcayan, fikir-proje geliştiren çevreleri de dahil edecek katılımcı bir süreci neden işletmiyorsunuz? Yarışmayla elde edilen proje rafa kaldırıldıysa oraya harcanan paraların hesabını kim verecek? Biz bu kadar zengin miyiz? Zonguldak birilerinin babalarının çiftliği mi ya da? Cevap verin lütfen…