Yeşil Sol Partisi Zonguldak İl Başkanı Ali Topaloğlu, İklim adaleti için her kesimin üzerine düşen görevi yapması gerektiğini söyledi.
Dünyada doğal yaşamın tehdit altında olduğunu savunan Topaloğlu açıklamasında, “Sorunun büyüklüğünün her geçen gün artması ve iklim krizinin etkilerinin giderek daha yıkıcı hale gelmesi, bu konuda daha radikal kararlara ve etkin çözümlere olan ihtiyacı zorunlu kılmaktadır. Bilindiği gibi, Küresel ısınmaya yönelik hükümetler arası ilk çevre sözleşmesi olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) yürürlüğe girdiği 21 Mart 1994'ten bu yana, her yıl COP zirveleri toplanıyor. Birleşmiş Milletler 26. İklim Değişikliği Konferansı (COP26) İskoçya’nın Glasgow kentinde devam ediyor” dedi. 
Topaloğlu, “Paris İklim Anlaşması'nın yapıldığı COP21'de herkesin uymakla yükümlü olduğu hedefler belirlenmişti. Bu hedefler; Sera gazlarını azaltmak, Yenilenebilir enerji üretimine hız vermek, Küresel ısınmayı 2°C'nin "oldukça altına" indirmek ve mümkünse 1,5°C ile sınırlamak, İklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmeleri için yoksul ülkelere maddi yardım yapmak. 2015'te varılan Paris İklim Anlaşması'na göre ikim değişikliğiyle mücadele için küresel sıcaklık artışının yüzyıl sonuna kadar 2 santigrat derecenin altında tutulması hatta 1,5 derece ile sınırlandırılması gerekiyor. Ancak yapılan araştırmalar Paris Anlaşması'na taraf ülkelerin şimdiye kadar bu hedeflere ulaşmada çok da istekli olmadıklarını ortaya koyuyor. G20 olarak bilinen dünyanın en zengin 20 ülkesinin Pandemi nedeniyle 2020 yılında görece olarak düşen karbon salınımı 2021 yılında yeniden hızla yükselmeye başladığı görülmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, yaptığı açılış konuşmasında "Karbon ile kendimizi öldürmeye, biyoçeşitliliğe gaddarca muamelede bulunmaya, doğaya tuvaletmiş gibi davranmaya artık son verelim. Kesin bir seçimle karşı karşıyayız. Ya biz onu durduracağız ya da o bizi durduracak. Artık yeter demenin zamanı geldi. Kendi mezarımızı kazıyoruz." Diyerek gelinen durumu net bir şekilde dile getirdi. Bütün bu tehlikeye karşı başta gelişmiş kapitalist ülkeler olmak üzere ülkeler verdikleri sözleri tutmamakta devam ediyorlar. COP26 buluşmasında da Ülkeler ardı ardına iklim değişikliği konusunda harekete geçme sözü veriyor ve bir kez daha dünya halklarına yeni vaatlerde bulunuyorlar. Bir yandan bağlayıcılığı olmayan, içi boş, süslü cümleler kurulurken diğer yandan gezegenimiz ısıtılmaya devam ediyor. Artık dünya halkları, yaptırımı olmayan boş, süslü cümleler değil, daha etkili, akılcı, bilimsel ve planlı, radikal kararlar alınmasını bekliyorlar. Çünkü iklim konusunda dünya ya hep birlikte başaracak ya da hep birlikte kaybedecek.
“AYNI GEZEGENDEYİZ AMA BİRLİKTE DEĞİLİZ”
Dünya o kadar eşitsiz ki bu iklim değişikliği konusunda da bu öne çıkıyor. Öyle ki, yoksul ülkeler, iklim krizine bağlı olan çevre felaketlerinden daha çok etkileniyor.  Dünyanın kuzeyindeki gelişmiş kapitalist ülkeler atmosferdeki fazla karbon emisyonun yüzde 92'sinden sorumlu iken Japonya ve İsrail hariç, Asya, Afrika, Latin Amerika ve Orta Doğu'nun toplamı ise küresel karbon emisyon yalnızca yüzde 8'inin sorumluluğunu taşıyor. ABD başta olmak üzere gelişmiş kapitalist ülkeler her yıl Hindistan'a göre yaklaşık 10, Nijerya'ya göre 20 kat fazla karbon emisyonuna yol açıyor. Dahası, sanayileşmiş ülkelerin gezegeni çok daha uzun süredir kirlettiği de hesaba katıldığında karbon emisyonu konusunda ülkelerarası eşitsizlik daha da derinleşiyor. Emisyonlar sadece ülkeler arasında değil, ülke içinde de eşit değiller. Yine, dünyanın en zengin yüzde biri, en yoksul yüzde ellinin iki katından fazla karbon emisyonuna neden oluyor. Varlığını ve işleyişini ekonomik, etnik, cinsiyet gibi her açıdan eşitsizlik ve adaletsizlikten sağlayan kapitalist sistemin yarattığı iklim değişikliğinin en acımasız sonuçlarını, yine adaletsizlikten en çok payı alan yoksullar yaşıyor. Kapitalist sistem öldürüyor.
“ŞİMDİ HAREKETE GEÇME ZAMANI”
Önce yaşadığımız topraklardan başlayarak, gezegenimizi kurtarmak için belki de son dönemeçteyiz. Bu nedenle başta gelişmiş kapitalist ülkelerin olmak üzere bütün iktidarları iklim krizini önlemek için gerekli önlemleri almaya ve vaatlerini yerine getirmeleri için sesimizi yükseltmek zorundayız.
“İKLİMİ DEĞİL, SİSTEMİ DEĞİŞTİRELİM”
Daha fazla kâr elde etmek için daha fazla üretimi, daha fazla üretim için daha fazla insanı ve doğayı sömüren bu sistemi yok etmediğimiz sürece kendi sonumuzu hazırlıyoruz. İklim değişikliği tüm canlı yaşamını öldürüyor. Tüm canlılar için “iklimi değil, sistemi değiştirelim” dedi.

(Şebnem SAKA)