Ankara istikametinden gelenler için sürpriz bir kavşağımız var. Böyle kavşakları her yerde bulmak öyle kolay değil!

Buraya kavşak demek yerine Çarşamba pazarı desek daha iyi olur sanırım.

Ne giden belli, ne gelen, ne geçen ne de dönen!

Ankara istikametinden gelen araçlar Gazipaşa ya da çevreyoluna giderken, karşı taraftan geçen arabaların arasından yayalar yola atlayıverir. Öbür taraftan AVM istikametinden gelen araçlar kavşağa ani bir dalış yaparlar. Kimi Gazipaşa’ya, kimi Kozlu istikametine, kimisi de yasak olmasına rağmen bir U dönüşüyle Üzülmez istikametine dalarlar ki manzara evlere şenliktir.

Dedim ya böylesi kavşakları görmek herkese nasip olmaz!

Karşısında bir durağa benzeyen bir yer var. Ankara’ya giden otobüslerin yolcu aldığı durağa benzeyen bir yer… Gece ışıklandırması yoktur. Yolcular çoluk çocuk karanlıkta beklerler. Az bir yağışta yol su göletine döner.

Yol deseniz, yol yol değil, patates tarlasıdır adeta…

*
Bu trafik keşmekeşliği arasında bir can yanmasın. Bütün derdimiz bu!

Bakın hemen ötesinde Nergis Park yapıldı. Gayet güzel bir park oldu. Güneşli günlerde emekliler oturup dinleniyorlar.

Fakat Westalife AVM çevresindeki bu kavşak, Zonguldak’a hiç yakışmıyor arkadaşlar!

Çirkinliği ve düzensizliği bir tarafa…

Yaya
ların ve sürücülerin can ve mal kaybı açısından büyük tehlike arz eden bu kavşağa el atmanın zamanı gelmedi mi Ey belediye?

Neyi bekliyorsunuz yolu düzene sokmak için?

İlla insanların ölmesini mi?

Sahil
ve lavuar projelerinde olduğu gibi ‘para yoktur, ödenek çıkmamıştır, proje onaylanmamıştır, ihalesi olmamıştır’ şeklindeki mazeretlerinizi anlarım.

Ancak bir kavşak düzenlemesi için aylarca beklemenizi anlayamam.

Bunu kabul edemem.

İnsanların boş yere hayatını kaybetmesini içime sindiremem.

Zor zamanlar…

Zor zamanlardan geçiyoruz.

Gün geçmiyor ki acı haberlerle sarsılmayalım. Normal zamanlarda 1 yılda yaşanabilecek gelişmeleri sabahtan akşama yaşıyoruz. Hızlı tüketiyoruz ömrü.

Önce bir koronavirüs salgını…

Öğrendiğime göre Çinliler bu salgınla ilk kez karşılaşmıyormuş. Meğer 700 yıl önce de yine aynı yerde, Wuhan’da ortaya çıkmış ve binlerce kişinin ölümüne neden olmuş.  

Çin
Devleti gaddar bir devlet. Hiç acımadılar kendinden olmayan insanlara. Etmedikleri zulüm kalmadı Doğu Türkistanlılara.

Ve gün geçti devran döndü…

Koskoca Çin Devleti, hem de gözle görülemeyecek kadar küçücük bir mikroba yenik düştü.

Hani şu hepimizin bildiği Nemrut kıssası vardır ya. İlahlık taslayan koca(!) Nemrut, burnundan giren küçücük bir sineğe teslim olur. Oysa ‘ben yaşatır ve öldürürüm’ diyerek Tanrılık iddiasından bulunan Nemrut’un, burnundan giren bir sinek, beynini kemirmeye başlar. Kafasındaki zonklamaya dayanamaz ve adamlarına kafasına tokmakla vurdura vurdura ölür gider.

Bu kıssayla Çin devletinin başına gelen korona virüs hadisesinde bir benzerlik var.

Fakat olayın asıl kaynağı nedir?

Bu olay ilk baş gösterdiğinde Çin Sağlık Bakanlığı, karizmayı çizdirmemek adına bütün enerjisini olayı gizlemeye harcamış. Neymiş efendim, salgın duyulursa Çin'in zayıflığı ortaya çıkarmış! Yere batsın sizin gururunuz. Şimdi eserinizle gurur duyunuz!

İnsanları bilinçlendirip kurtaracakları yerde kahrolası gururlarının esiri oldular. Sonunda virüse yakalanan Çinli bir doktor (sonradan o da öldü) Birleşmiş Milletler'e skandalı duyurdu da bütün dünya bu sayede haberdar oldu korona virüsten.

Bu 4-5 aylık gecikme bakın dünyada nelere mal oldu. Kaç insan hayatını kaybetti? Her gün bilmem kaç kurban veriliyor koronavirüse...

Panik atmosferi taa Çin'den Zonguldak'a kadar uzandı. İnsanlar sokaklarda ağzında maskeyle dolaştı. Kimi aileler çocuklarını okula bile göndermedi. Neyse ki paniğe neden olan İranlı Tır şoförlerinden alınan numuneler negatif çıktı da insanlar bir nebze olsun rahatladı. Fakat etrafımızda ölüm kol geziyor.

Gelin önce son duruma göz atalım:

Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve daha sonra adına Covid-19 denilen koronavirüs (corona virüsü), Antartika hariç tüm kıtalara ve 60'dan fazla ülkeye yayıldı.

2 Mart tarihi itibariyle dünya çapında teyit edilen koronavirüs vaka sayısı 90 bini, ölü sayısı da 3.000'i aştı.
Çin'de koronavirüs vaka sayısı 80 bini aştı, virüsten ölenlerin sayısı ise 2.912'ye ulaştı. Çin'in ardından Güney Kore, İran ve İtalya virüsün hızla yayıldığı ülkeler olarak sıralanıyor.

Vakaların ve ölümlerin büyük kısmı Çin'de olmakla birlikte, tespit edilen yeni vakalar bakımından diğer ülkelerin toplamı artık Çin'deki yeni vakalardan daha fazla.

Avrupa'da toplam vaka sayısı 2,199, çoğu İtalya'da olmak üzere ölenlerin sayısı da 38'e ulaştı.

Türkiye, Irak, Afganistan, Pakistan, Ermenistan virüsün yayılmasının önlenmesi amacıyla İran ile sınırlarını kapattı.

Peki Türkiye'de koronavirüs vakası var mı?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca
Türkiye'de 2 Mart itibarıyla herhangi bir koronavirüs vakasının görülmediğini açıkladı.

Bu virüse karşı tek yol el temizliğine azami önem göstermektir.  

Şehit ateşi ve biz…

Bu vakanın etkisi soğumadan İdlib'de şehit haberleriyle yüreklerimiz yandı. 36 Mehmetçik, ömrünün baharında kahpe bir saldırıyla şehit olup göçtüler bu dünyadan. Onlar yardan, anadan serden geçtiler ama bizler onların yasını bile adam gibi tutamıyoruz.

Şehitlere mi üzülelim, yoksa milli yas ilan edilesi bu günlerde birlik ve beraberlikten uzaklaşmamıza mı üzülelim, bilemedik.

Gün birlik günüdür.

Gün adam olma günüdür.

Düşmanlarımız acımasız ve çok sinsi…

İşte görüyoruz, devletler için insan hayatının önemi yok; sadece çıkarlar var.

Böylesi bir ortamda milli birlik ve bütünlüğü muhafaza etmek görev üstü bir zorunluluktur.

Umarım aklımızı başımıza alırız.