İnsanlar 15-20 sene okula gitse de üretici bir mesleğin sahibi olamaz. Toplumda asalak olarak yaşar. “Meslek” kavramı bize şunu söyler: Yaptığınız iş dünyanın her yerinde size aş sağlıyorsa; yeterli donanımınız var demektir. Diplomanız Edirne’nin ötesinde geçerli değilse boşuna okula gitmişsiniz diyebiliriz.

Okullar bize meslek kazandırmalıdır. Yani tüm kurumlar meslek lisesi formatında dizayn edilmelidir. “Endüstri 4.0” kavramı bize bunu dayatıyor.

AR-GE kavramını ARAKLA-GELİŞTİR şeklinde anlamamızın sebebi iyi okullarda faydalı bilgiler alamayışımızdır.

Son 300 yıldır değer üretici eğitim çizgisinden koptuk. Osmanlı Devleti gerilemeye başlayınca önce Fransızların reçetelerine, sonra Almanların, ardından da İngiliz ve Amerikalıların masallarına inanıp kapıldık...

1945’ten sonra tüm eğitim müfredatımızı ABD’li uzman görünümlü fesat ajanlar belirlemeye başladı. 27 Aralık 1949’da ABD ile imzalanan Fulbright Anlaşması ile ipleri iyice dışarıya verdik.

ABD 340 milyon nüfuslu bir devdir. 6 milyon asker beslemekte, dünyanın 160 ülkesinde askeri üsler bulundurmaktadır. Dünya ekonomi pastasının yüzde 24’ünü oluşturmaktadır. Bu soyguncu devlet lüks içinde yaşayabilmek, çok tüketim yapabilmek için onlarca ülkenin kaynaklarını sömürerek ayakta durmaktadır.

Askeri, politik ve ekonomik tuzaklarla bizim gibi ülkelerin yer altı, yer üstü ve insan kaynağını sömüren ABD finans kapitalin gücüyle ayakta durmaktadır. Dolar tüm dünyada geçerli rezerv para durumundadır.

Halkımız da eline 3-5 lira geçtiğinde hemen dolara çevirerek çetenin daha güçlenmesine yardımcı olmaktadır. 84 milyon insanımız 1000 dolar almış olsa bizim sanayimiz gelişmez, üretimimiz artmaz. Sadece döviz ikiye katlanır. Dolara, Euro’ya yatırım yapmak bize çok zarar veriyor.

ABD’li uzmanların belirlediği planlarla eğitimi şekillendirdiğimiz için mühendislerimiz, teknisyenlerimiz, hekimlerimiz, akademisyenlerimiz sadece “arabayı kullanacak kadar bilgiyle donanmış, onu üretecek teknik bilgiden mahrum kalmıştır.” Yani, hekimler sadece ilaç reçetesi yazabiliyor. İlaç geliştirecek bilgilere erişemiyor. Uçak mühendisi sadece bakım yapmayı biliyor. Uçak tasarlamaktan uzak tutuluyor.

84 milyonluk Türkiye dünya nüfusunun yüzde 1’ini oluştururken, ekonomi pastasından aldığı pay yüzde 0,2 oranında olup 5 kat azdır. Esasında ihracatımızın 1 trilyon dolar seviyesinde olması icap ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti sürekli olarak kriz içinde tutuluyor. Bünyemize sürekli olarak hastalık mikropları zerk edildiği için sağlıklı kararlar alamıyoruz.

Terör, askeri darbeler, etnik kavgalar, güçsüz iktidarlar, beyin göçü, sapkın dinsel eğilimler bünyemize sokulan mikroplar olarak bizi hep kötürüm vaziyette tutuyor.

ABD’li uzmanların çizdiği çerçevenin yavanlığından ötürü dışarıya sattığımız malların kilogram fiyatı 1,2 doların üzerine çıkamıyor. Yani yükte ağır fiyatta ucuz ürünler yapabilen bir ülke durumundayız. Almanya, Güney Kore, Fransa vb. gibi ülkelerin sattığı malların kilo fiyatı 4-5 dolar seviyesindedir.

Uzun lafın kısası tüm okulları meslek lisesi haline dönüştürmeliyiz. Ezberci eğitim bizi sadece tüketici konumunda yaşatıyor.