Yaşayarak gördüm ki, hayatımız Allah’a emanet. Devlet resmen salmış biz kullarını çayıra. İzleyeler bilir, kişisel sorunlarımı köşeye konu etmem. Onla bunla yapığım tartışmaların şayet toplumsal yanı yoksa bir kelime bile konu olmaz yazılarıma. “Yazan” bir kişi olarak bana ayrılan köşenin bir kamusal alan olduğunu söylerim her zaman. İnsanlar akıl almaz çaresizlikler içinde kıvranırken, karşı karşıya kaldığım sorunların “sade suya tirit” cinsiden şeyler olduğunu düşünür, susarım…

Ama kuralımı ihlal edeceğim bu kez. Çağın vebasına yakalandım çünkü Covid 19 testim “pozitif” çıktı. Bir sabah yorgun uyandım, gece de terlemiştim birkaç defa. Aynı şiddette olmasa da birkaç gün daha yaşadım aynı sorunları. Tam da bu sırada Çaycuma’da yapılan toplu testte ben de numune verdim. Ertesi gün çalan telefondaki ses, “Geçmiş olsun, testiniz pozitif çıktı. Ailenizle birlikte 10 gün karantinada kalacaksınız, ilaçlarınız evinize gelecek” diyerek malumu ilan etti.

KARANTİNADA ALTINDAYKEN “TEST YAPTIRMAYA KENDİ İMKÂNLARINIZLA GİDECEKSİNİZ” DENDİ

Üç-dört saat sonra kapımız çaldı. Açtık. Günlük kıyafetli bir genç kadın, “Telefonunuza bir kod gönderildi, okur musunuz” dedi. Ben okudum, o kaydetti. Evdeki oğlum ve eşime de aynı işlemi uyguladı. Kâğıda sarılı bir kutu ilacı elime tutuşturduktan sonra “Geçmiş olsun” diyerek uzaklaşmaya meyletti. “Hepsi bu mu” dedim, “Evet” dedi. Ama sorularımız vardı. Tansiyon hastasıydım en başta. O ilaçlarla birlikte bunu da kullanabilecek miydim? Dahası oğlumla eşime test yapılması gerekmiyor muydu?

“Ben bu sorularınıza yanıt veremem” dedi nazikçe, “Test yaptırmaya da kendi imkânlarınızla gideceksiniz. Verdiğim kâğıtta bir numara var, telefon edin, onlar yönlendirir” diye de ekledi. Karantinadaki bizler nasıl gidecektik ki? Epey bir yeri aradık, kimi “Olur”, kimi “Olmaz” deyince bedelini göze alıp yola çıktık. Polis barikatlarından geçip Atatürk Devlet Hastanesine ulaştık. Testler yapıldı. Gelen yanıt sevindiriciydi, çalışma arkadaşlarım gibi hane halkına da bulaştırmamıştım şükür…

BİR KERE İLÇE SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜNDEN, BİR KERE DE AİLE HEKİMLİĞİNDEN ARANDIM

Bu arada hiçbir semptom da yoktu ortalıkta. Ne öksürdüm, ne ağrım oldu, ne solunum sorunu yaşadım; tat, koku alma gibi iştahım da yerindeydi maşallah. Bir tek hafif bir sersemlik vardı kafamda. Susmayan telefondaki dostlarımla, eşim ve kızımın yarattığı “mahalle baskısı” yüzünden 8-8 yutulan ilacı da içtim bir güzel. Tam bir ev hapsiyle geçen 10 gün içinde bir kere Kozlu İlçe Sağlık’tan, bir kez de aile hekimliğinden arandım. Başka da, ne arayan ne soran oldu devlet katından…

Devletimize bir test, bir kutu hap, iki telefon kontörü ve 3 mesaj masrafı açarak Covid 19’u yendim. Yendim mi bilmiyorum, semptom yok diye yeni test de yapılmadı çünkü. Bu ülkede sözde salgınla mücadele ediliyor, her akşam bu mücadelede yazılan destandan söz ediyor birileri. Yaşayarak gördüm ki, büyük bölümü palavra. İnsanlar lebalep virüse yakalanmaya devam ediyor, bağışıklık sistemi güçlü olanlar kurtarıyor. Hastaneye düşenler de sağlık emekçilerinin üstün gayretiyle bağlanıyor hayata. Diğerleri de resmen artistlik yapıyor…

Son söz sevgili dostlarıma: Siz bunca iyi dilekte bulunur, dua eder, gözümü yaşartan bir ilgi ve sevgi ile beni sarmalarsınız da ben kötü olur muyum hiç? Dünyanın en şanslı insanı olduğumu hissettim sayenizde. İyi ki varsınız. Covid 19 sırasını savdı. 20’si varsa o gelsin şimdi…