“Taksim Gezi Parkı” denen yer Taksim’in deyim yerindeyse İstanbul’un tam göbeği. Beton yığınları arasında çölde vaha gibi, her taraf ağaç ve kuşlar cıvıl cıvıl yemyeşil bir yer. Yani beton yığınları arasında insanın huzur bulduğu bir yer. Ne olduysa hükümet “buraya inşaat yapacağım” dedi. Önce küçük bir kitle buna karşı çıktı. Polis gaz bombası ve suyu kitleye ne kadar çok attıysa –sıktıysa kitle azalacağına çoğaldı. Kitle çoğaldıkça başbakan “kışla da yaparım cami de yaparım bunun için üç beş çapulcudan izin almam” dedi ve polisler tekrar saldırdılar ama bu defa direniş Taksimle sınırlı kalmadı İstanbul un hatta ülkenin dört bir yanına yayıldı.

Demokraside inatlaşma değil ilkeler vardır. “Ben söyledim halk ve topluluk yani üç beş çapulcu ne derse desin ben bildiğimi okur istediğimi yaparım “ demek bir marifet değil, bir yiğitlikte değil.

İşin bir diğer tarafı ise AKP’nin Kürt sorunundan söz etmesine rağmen somut bir adım atmamış olması. AKP’nin bu durumunu özellikle süreç karşıtları kullanıyor. Öyle ki AKP karşıtlığı süreç karşıtlığına, süreç karşıtlığı AKP karşıtlığına dönüşüyor. Tabi bu arada adlarının başına “TC” yazanlar ve “Mustafa Kemalin Askerleriyiz” diye slogan atanlar bu direnişin karşısındaki vahşetin sahibinin TC’nin hükümeti olduğunu daha hala kavrayamadılar.

Peki, ne oldu da AKP ye karşı geniş kitleler alanlara taştı? Bunda Cemaat-Tarikat çatışması var mı? Geçmişte başbakan Erdoğan, ABD de bulunan cemaat önderinin ikazına rağmen İsrail konusunda çok sert söylemlerine, devam edince Baykal’ın çoktan beri bilinen ilişkisi yeniymiş gibi deşifre oldu ve Baykal tasfiye edilip yerine Kılıçdaroğlu geldi. Kılıçdaroğlu’nun ilk günleri çok ihtişamlı idi ama sonradan bu tehdidi gören Erdoğan ABD de yaşayan cemaat önderine boyun bükünce Kılıçdaroğlu’nun o görkemli çıkışı birden söndü ve CHP içindeki Ulusçu kanat tekrar devreye girdi.

Taksim direnişi sonrası ise kitle şimdi tekrar CHP ye yöneldi. Peki, bu defa kitlenin CHP ye yönelmesindeki en büyük etken neydi?

Halkımız devlete başkaldıran mazluma tarih boyunca hep sahip çıkmıştır. Yani ezilen yığınlar devlete baş kaldıranı-kafa tutanı kendinden görür ona sahip çıkar.

Bu başkaldıran bazen eşkıya bazen politikacı olur. Ama aynı halk kitlesi bir zamanlar devlete karşı koruduğu mazlumun hışmına uğradığında ona karşı hemen tavır alır. Artık onu kendinden saymaz ve bir zamanlar ona verdiği gücü-desteği geri almaya çalışır. Türkiye’de Halk, kurtacısından kendi olanakları ile hiç kurtulamadı. Özellikle ordu sayesinde kurtacısından kurtuldu ama bu defa da kurtacısı ona dipçik ve süngüden kurtulmanın yollarını arattı. İşte tarihin bu dönemecinde yani sermayenin uluslararasılaştığı bu dönemde devletin hapse gönderdiği mazlumların sözcüsü Recep Tayyip Erdoğan ABD ve Avrupa Birliğinin (AB) de desteği ile sahneye çıktı. Erdoğan iktidar olduğunda Sosyal devlet-Ulus devlet artığı ne kadar yapı varsa hepsini tasfiye etti. Bunların arasında KİTler ve en önemlisi de Ordu içindeki ulusçu güçler de vardı. Halk desteğini verdi çünkü Erdoğan mazlumdan yanaydı –kurtarıcıydı. Tabii Erdoğan’a bu desteği veren halk gelişmeleri de kolluyordu. Özellikle bir yumurta için aylarca cezaevlerinde yatırılan gençler yanı sıra üş kişinin bir araya geldiğinde polisin, panzerler-tomalar, gaz bombaları, biber gazları ile sürekli –şiddetli güç kullanması da kitlenin takibindeydi. Halk tüm olanları gözlüyordu. Süngü-dipçik gitmiş ,bombalar-gazlar ve cop daha da güçlenerek kalmıştı. Halkın bir zamanlar mazlum saydığı Erdoğan gitmiş onun yerine halkına zalim davranan, zulüm eden biri gelmişti.

Bilenler bilir, Zonguldak, Türkiye genelinde ANAP a en fazla oy veren illerin başında geliyordu. Ama aynı Zonguldak halkı 91 grevinde ANAP’ı-Özal’ı iktidardan düşürmek için Ankara’ya yürüdü. Neden? Çünkü Özal’a oy veren Zonguldak halkı faşist Evrenin desteklediği partiye değil Özal gibi mazlum rolü oynayan kişiye oy vermişti. Şimdi yaşananlar bunlar. Türkiye genelinde olduğu gibi Zonguldak halkı da polisin mezalimine karşı tepkisini koydu ve bu tepki yaklaşık bir haftadır Zonguldak’tan da destek görüyor. Peki, bundan sonra neler olur?

Eğer Erdoğan bu işi düdüklü tencere sipobu gibi görüp bilerek pimi çekmemişse, oy kullanmayanlar ve CHP küskünleri CHP de birleşir. İşçi Partisi (İP) “ Bir Milli hükümetten” bahsediyor, aynı İşçi Partisi Genel Başkanı Perinçek 1991 büyük grevinde  Zonguldak’a gelip acilen “Devrim Komiteleri “ kurulmasını söylemiş ve iki üç gün Zonguldak’ta kalmış giderken de “Buradan bir ..ok çıkmaz “ demişti. Bunlar istem-taleptir olabilir hoş karşılamak lazım. Ama kabahat İP genel merkezinde değil kabahat onları yanıltan partinin yerel yöneticilerinde. Çünkü yerel yöneticiler herhangi bir eyleme-mitinge katılıp ön saflarda önlük veya flamalarla resim çektirdikten sonra bunları genel merkezlerine servis yapıyorlar ve “Biz bu kadar kişi yürüdük” diyip olan bitenden bihaber olan kitle içindeki insanları kendilerinden gösteriyor. Durum böyle olunca da o partinin genel merkezi de bu kalabalığı hep kendi üyesi-sempatizanı sanıp ona göre strateji-taktik-program belirliyor. Zonguldak destek miting-yürüyüşleri şu anda Demokrasi Platformu ve KESK öncülüğünde yürüyor. İnsanlar Zonguldak “Özgürlük Parkı”’n da her gün buluşuyor. Pazartesi akşamüzeri birkaç bayanın Park içinde bulunan eylemcilere yüz kadar özel pide ve yanında meşrubat-ayran getirmesi orada bulunan herkese çok duygusal anlar yaşattı.  Aynı 91 grevinde olduğu gibi Polis ortalıkta yok ve her şey sakin… Veya sakin görünüyor…