Ben burada Ermeni soykırımı oldu mu olmadı mı meselesine girmeyeceğim. Zira o ayrı bir konu. Asıl üzerinde durmak istediğim husus; son zamanlarda çeşitli ülkelerin yöneticilerinin ''soykırım oldu'' ifadesini neden şimdi kullanmaya başladığıdır.

Bilindiği gibi, Türklere ''Etrak-ı biidrak'',yani ''Kafasız Türkler'' diyen Osmanlılar; ''Kavm-i sadık'' diye onurlandırdıkları Ermenilerin 1.Dünya Savaşı sırasında Ruslara güvenerek Türklere saldırmaları üzerine, onları zorunlu göçe tabi tutmak zorunda kalmışlardır. Bu göç esnasında, o günün şartlarında karşılıklı tatsız olaylar yaşandığı doğrudur.

Ermenistan'daki Ermenilerle dünyadaki Ermeni lobisi o sırada yaşanan olayların ''soykırım'' olduğunu kabul ettirmek için yıllardan beri yoğun çaba sarf etmiştir. Bu konuda bu güne kadar pek de başarılı olamamıştır. Ama artık başarılı olmaya başlamıştır. Nitekim son yıllarda birçok devlet soykırımı kabul etmiştir. Ama bu yıl olağanüstü bir gelişme yaşanmaktadır. Bu güne kadar soykırım kelimesini kullanmamaya özen gösteren başta Papa olmak üzere, Avrupa Parlamentosu ve bazı önemli devletlerin yöneticileri ilk defa bu sene bu kelimeyi söylemişlerdir.  Rusya, Almanya ve Avusturya bunun çarpıcı örnekleridir. Hatta Rusya Devlet Başkanı Putin ile Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, davet edildikleri halde Çanakkale Savaşı'nın 100’üncü yıl anma törenlerine katılmayıp, inadına aynı gün Erivan'da yapılan 100’üncü yıl soykırım anma törenlerine katılmayı tercih etmişlerdir.

Obama da bu yıl yine soykırım kelimesini kullanmaktan kaçınıp onun yerine ''Büyük Felaket'' demişse de seneye soykırım demeyeceğinin garantisi yoktur. Hoş, soykırım ile büyük felaketin anlam açısından fazlada bir farkı olduğu söylenemez.

Burada önemli olan soru şu: 1915 yılında olan olaylar için şimdiye kadar soykırım olduğunu kabul etmeyen devletler şimdi ne oldu da ağız değiştirdiler? 

Şimdi gelin bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım.

Değerli okuyucular, bu gün dünya göreceli olarak küçülmüş; iletişimin ve ulaşımın son derece kolaylaşması nedeniyle uluslararası ilişkiler de hem çok artmış hem de karmaşık hale gelmiştir. Artık ilişkilerde din ve milliyet farkı neredeyse kalmamış; her şey karşılıklı çıkarlara bağlı hale gelmiştir. Bu nedenle dostluklar da düşmanlıklar da kalıcı olmayıp çıkarlara göre değişkenlik göstermektedir. O zaman, soykırım konusunda tablo aleyhimize döndüğüne göre, demek ki bizim uluslararası ilişkilerde sorunlarımız var demektir. Ya da bu; Ermeniler ve Ermeni lobisi bizden daha iyi çalışıyor anlamına da gelmektedir. Eğer öyleyse, Ermenistan'ın 3 milyonluk nüfusunu da dahil ettiğimizde; dünyadaki toplam nüfusu 10 milyon bile etmeyen Ermeniler'in  80 milyonluk Türkiye'ye baskın çıkması bizim için ayıplanacak bir durumdur.

Acaba neden bu duruma düştük, nerelerde hata yaptık? Benim aklıma gelen nedenleri maddeler halinde sıralamak istiyorum.

1-AKP Hükümeti'nin dış politikaları: Hükümet dış politikada yaptığı yanlışlarla dostlarını birer birer küstürüp özellikle batı ülkelerini Türkiye'den uzaklaştırmıştır. Buna da ''Değerli yalnızlık'' diyerek kendini avutma yolunu seçmiştir. Daha önce imza attığı Avrupa Birliği'ne katılım sözleşmelerine sadık kalmamış ve yüzünü batıdan doğuya çevirmiştir. Yüzünü çevirdiği kendilerine bile hayrı olmayan 3’üncü, 5’inci sınıf devletlerden de işe yarar bir destek alamamıştır. 

Özellikle Avrupa ve Amerika'da güçlü lobiler kuran Ermeni diasporası ise Batıyla entegre olup onların desteğini sağlamıştır.

2-Hariciye Teşkilatımızın iyi çalışmaması: Dış İşleri Bakanlığı'na bağlı Hariciye Teşkilatımız bence dünyanın en başarısız hariciye teşkilatıdır. Bunu ben yurt dışı gezilerimde birebir gördüm. Bunun sebebini de hariciyecilerimizin halktan kopuk insanlar olmasına bağlıyorum.

Bilindiği gibi, Osmanlılar zamanında Türk halkının neredeyse tamamı köylü idi. Bu nedenle de devlet yönetiminde görev verilmiyordu. Ama Türkiye Cumhuriyet kurulduktan sonra artık bütün işleri Türkler'in yapması gerekiyordu. Bu nedenle bu köylülerin bir kısmı köylerden şehirlere indirilerek bunlara devlet memurluğu dahil çeşitli görevler verildi. Fakat hariciye teşkilatında görev verilemedi. Zira bu meslek lisan ve protokol gibi özel nitelikler gerektiriyordu. Bu yüzden Halktan insanlar bu teşkilatın içine bir türlü giremedi. hariciye teşkilatımız Osmanlılardan kalan, Beyaz Türkler dediğimiz ailelerin elinde kaldı. 

Size soruyorum: Sizin çevrenizden, özellikle Zonguldak'tan tanıdığınız büyük elçi, konsolos veya ataşe gibi üst düzey bir hariciyeci var mı? Benim yok da!.

Tam burada size yaşadığım küçük bir anekdotu da anlatmak istiyorum.

1966 yılında girdiğim üniversiteye giriş sınavlarında Siyasal Bilgiler Fakültesini de kazanmıştım. Kayıt için gittiğim fakültede tanıştığım eski öğrenciler bana niçin bu fakülteyi tercih ettiğimi sordular. Bende hariciyeci olmak istediğimi söyledim. O zaman bana, Hariciye Teşkilatında bir dayım veya amcam olup olmadığını sordular. Ben ''yok'' deyince de bana aynen şunları söylediler: ''Bak kardeşim; eğer bu teşkilatta dayın veya amcan yoksa mezun olduğun zaman en fazla Varto'ya kaymakam olursun. (Varto'da o yıllarda büyük bir deprem olmuş ve taş üzerinde taş kalmamıştı!) Varto'ya kaymakam olacağına git sizin köye muhtar ol daha iyi!''

Bu sözler beni etkilemiş ve kayıt olmaktan vaz geçmiştim.Halk çocuklarının bu teşkilata neden giremediğini daha iyi vurgulayabilmek için bu hikayemi anlattım.

İşte Ermeni hariciyesi ve diasporası var gücü ile çalışırken; bizimkilerin yan gelip yatması ve normal bir lobi bile oluşturamaması da soykırım denmesinin önemli bir sebebidir.

3-Yahudi lobisinin küstürülmesi: Bence çok önemli bir sebeptir. Dünya ülkeleri bu güne kadar soykırım demediyse bunu Yahudi lobisine borçluyuz.

Okuyucularım hatırlayacaktır;  dünyayı yöneten '' Büyük Güç'' diye bir derin dünya devleti olduğunu; bu devletin beyni sayılan CFR (Council on Foreign Relations), yani Dış İlişkiler Konseyi'nin asli kurucularının Yahudiler olduğunu ve Yahudi David Rockefeller'in de bu kuruluşun onursal başkanı olduğunu daha önce yazmıştım. Bu kuruluş öyle güçlüdür ki hedeflerini gerçekleştirmek için gerektiğinde Amerika’yı bile tetikçi olarak kullanmaktadır.

İşte bu Yahudi lobisi yıllardan beri Türkiye'nin arkasında durmuş ve kimseye de soykırım lafını kullandırmamıştır. Fakat Yahudiler'in düşman kardeşleri olan Araplar yüzünden Yahudileri  gücendirdik. Halbuki Yahudiler tarih boyunca bize dostluk gösterirken Araplar hep sorun çıkartmıştır. Örneğin, Yahudiler Osmanlılara ticarette, sanayide, tıpta ve fende büyük hizmetler yaparken Araplar sık sık isyanlar çıkartarak Osmanlıların başını çok ağrıtmışlardır. 1’inci Dünya Savaşı sırasında İngiliz casus Lawrence'in yalanlarına kanarak Türk askerlerinin karnını yarıp altın aradıkları da unutulmamalıdır.

Sırf din iman meselesinden dolayı Arapları kayırıp Yahudileri darıltmak hiç de akılcı bir dış politika olmamıştır.

Peki, dünya soykırımı kabul ederse ne olur? AKP yöneticilerine göre bunun bir önemi yoktur. Ama kazın ayağı öyle değildir. Türkiye'nin de imzaladığı uluslararası hukuk kuralları ve Avrupa Birliği katılım belgeleri öyle demiyor. Ya ne diyor? Ermeniler toprak ve tazminat talebinde bulunabilir diyor! 

Türkiye attığı imzaları inkar da edemez. İşte o zaman kıyamet kopar.

Türkiye basiretsiz yöneticiler ve beceriksiz hariciyeciler yüzünden bu sıkıntılara girmemelidir. Bunun için de devleti yönetenler dostu düşmanı iyi tanımalı ve yurt içinde efelenmeyi bırakıp yurt dışında akılcı bir dış politika izlemelidir.