Doğma büyüme Zonguldaklıyım. Yaş kemale erdikçe çok şeyler gördük,geçirdik bu şehirde;en çok da acı siren sesleri vardır kulaklarımızda.Güzel günler de gördük bayramları bayram gibi yaşarken.Acılarına olduğu kadar sevinçlerine de yakın durduk hep.Ve yeşiline,mavisine öylesine aşığız ki,bırakıp gitmek de pek mümkün değil.Demem o ki, gittikçe değişen yüzünü beğenmez olsak da bizi buraya bağlayan anılar,görüntüler buna izin vermiyor bir türlü.
 
Ne liman arkasındaki çocukluk günlerimi, ne gençlik yıllarımın fener mahallesini, ne de lavuarın kalan üç kulesini başka görüntülere değişebilirim.O yüzdendir şehrimin silinen her tarihi karşısında içimin burkulduğu ve buna razı olamamam;yeniden gündeme getirilen Fevkani köprünün yıkılmasına karşı,benim de bir sözüm olsun diye yazmak istemem.
 
Fevkani köprü deyince İlk akla gelen, kentin kimliğinde önemli bir adres olduğudur.Bir Zonguldaklı olarak birbaşkasına yer tarifi verirken adını mutlaka kullandığımız yerdir burası; köprü altı,köprü üstü,soğuksu,acılık,çaydamar ayağı,merkez,arka cadde ayağı diyerek başlarız tarife.Yapıldığı tarihten buyana şehrin görkemi,yakışanı olmuştur hep.Tonlarca demir,civata,bağlantı noktalarıyla da mühendislik harikası bir eserdir aynı zamanda.Teknoloji sayesinde onarılması mümkünken,köprünün yıkılmaması adına üretilen birçok güzel proje şehrin tarihine değer verenler tarafından dile getirilirken, ille de yıkma isteği neden !
 
Zonguldakın köprüsüz halini bir düşünün hele;neyi sizi rahatsız ediyor! Ahtapot gibi kucaklayan kolları mı ! Şehrin balkonuymuş gibi duruşu mu! Onun bize,bizim ona alışkanlığımız mı ! Yok…yok..! Bunların hiçbiri değil;rant kapısı olacağıdır vesselam ! Yıkılmasının şehre katacağı hiçbir değer yok çünkü.
 
Şehrini sevenler olarak ilk isteğimiz;lavuar alanı projesinin biran önce hayata geçirilmesi, sahillerimizin,doğamızın korunmasıdır.Gelecek nesil de en çok bunu ister;tıpkı bizim geçmişten aldığımız gibi.
 
(Ve köprü,şehrin meydanıdır...eylem yeridir aynı zamanda)