Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde bir gaz fırtınası gündemi bir süre işgal ettikten sonra esti geçti. Bu konuda bilen bilmeyen birçok kişi birçok şey söyledi. Her zamanki gibi aşırı abartmalar ve palavralar havada uçuştu. Ortalık biraz sakinleşince durumdan vazife çıkarıp ben de bir şeyler söyleyeyim dedim. Öyle ya, hem serde madencilik var hem de başımız henüz kel değil!
   Benim bir de yanlışları görünce kendimi tutamayıp doğruları söylemek gibi kötü bir huyum var. Bu yüzden, komşu kadınlar dedikodu için bizim eve gelince annem beni evden kovardı. Şimdi yine doğruculuğum tuttu! Yoksa ben bir garip emekli bürokratım, gazetede yazı yazmak neyime!
   Önce şunu söyleyeyim: Niyetim bulunan doğal gaz rezervini asla küçümsemek veya itibarsızlaştırmak değil. Elbette ki çok önemli bir keşiftir. Keşke daha fazlasını bulsak..  Ama ileride hayal kırıklığı yaşamamamız için tedbirli olup konuyu iyice irdelemekte de fayda var. Örneğin bor konusunda öyle şeyler söylendi ki, aziz milletimiz sevinçten havalara uçtu. Dünya bor rezervinin % 72'sinin bizde olduğu, bunun değerinin trilyonlarca dolar ettiği ve bizi zengin edeceği söylendi. Sonra bir bakıldı ki geri kalan % 28 rezerv dünyaya en az 200 sene yetiyor ve dünya bize muhtaç falan da değil! 
   Yani insanların beklentilerini abartıp sonradan mutsuz olmalarına sebep olmamak lazım. Bu konuda benim kendi uyguladığım şöyle bir formülüm var: 
   Mutluluk = Gerçekler (elinizdeki veya ulaşabileceğiniz imkanlar) - Beklentiler (hayaller)
   Bu formülüme göre, eğer beklentileriniz gerçeklerden büyükse, sonuç (-) çıkıyor. Yani mutsuz oluyorsunuz! Bu nedenle ayaklarımızı yere bastıracak  beklentiler içine girelim diyorum. Geçmişteki tecrübeler de bana bunu söyletiyor..
   Nedense, doğal gaz bulundu müjdesi patlatılınca aklıma Berber Lütfü geldi!
   Eski adıyla Ereğli Kömürleri İşletmesi (EKİ) Karadon Bölgesinde çalıştığım yıllarda, Kilimli'de  berberlik yapan Lütfü isminde bir abimiz vardı. Aslen Hopalı olan Berber Lütfü 60'lı yaşlarda, ince uzun boylu, kafasının ortası kel ama yanlardaki ve arkadaki saçları uzun, gözlüklü ve entel görünümlü bir adamdı.
   Berber Lütfü mucitliğe çok meraklı idi. Ne zaman tıraş olmaya gitsem daha koltuğa oturmadan son keşiflerini anlatmaya başlardı. 
   Yine bir gün gittiğimde, büyük bir sevinçle; ''Mühendisim müjde, petrolü buldum!'' dedi. ''Yahu hele bir anlat, nasıl buldun?'' dedim. Anlattı: ''Efendim, Türkiye'yi kenarları 100 metre olan karelere bölüyorum. Her karenin ortasından 2 kilometre derinliğinde sondaj yapıyorum. Bu yöntemle eğer Türkiye'de petrol varsa -ki var- kaçmaz, mutlaka bulunur!''
  Ben, ''Peki Lütfü Abi, Türkiye böyle kaç kareye bölünür, toplam kaç kilometre uzunluğunda sondaj yapılması gerekir, sondajın bir metresinin maliyeti nedir, bu iş için ne kadar para ve zaman gerekir; sen bunları hesapladın mı?'' deyince; bakın Lütfü Abi bana ne cevap verdi: ''Benden bu kadar beyim! Mühendis olan sensin. Artık bu kadarcık hesabı da sen yapıver!'' 
   Lütfü Abiye bu projeyi gerçekleştirecek paranın dünyada olmadığını ve olsa bile bu işin bin yıl süreceğini bir türlü anlatamamıştım.
   İşte burada görüyorsunuz Lütfü Abi bana bir görev verdi! Ben de bu görevi yapmaya çalışacağım. Eskiler bir işin henüz bitmediğini ve daha çok su götüreceğini ifade etmek için ''daha bunun anhası var, minhası var'' derlerdi. Şimdi biz de bu işin anhası minhası var mı, varsa neymiş bir göz atsak iyi olacak.
   Önce rezervden başlayalım. Burada bahsedilen 320 milyar metreküp rezerv toplam rezervdir. Ama toplam rezervin bileşenlerden meydana geldiği  unutulmamalıdır. Bunlar ''hazır veya görünür rezerv'', ''muhtemel rezerv'' ve ''mümkün rezerv''lerdir. Hazır veya görünür rezerv dediğimiz, doğal gaz veya petrol yatağının sınırlarının ve miktarının kesin olarak hesaplanmış halidir. Muhtemel rezerv yatağın iki boyutunun kabaca hesaplanmış hali olup mümkün rezerv de kaba hesaplara ve büyük ölçüde de tahminlere dayanır. Buradan da görüldüğü gibi en güvenilir rezerv hazır ve görünür rezervdir. Diğerleri şüphelidir. Hatta mümkün rezerv hiç de olmayabilir. Ama maalesef muhtemel ve mümkün rezervler genellikle toplam rezervin en büyük bileşenleridir.
   Bizim bulduğumuz doğal gazın rezerv hesabı da büyük ölçüde sismik metoda, yani titreşim dalgalarına dayanılarak yapılan ölçümlere göre yapılmıştır. Ama ne yazık ki sismik metoda göre yapılan rezerv hesapları çok kabadır. En sağlıklı sonuç veren metot ise sondaj metodudur. Ama öyle birkaç sondajla da olmaz bu iş. Yatağın üç boyutunu tespit edip hacmini ve dolayısı ile rezervini hesaplayabilmek için çok sayıda derin sondaj gerekir ve bu iş çok pahalıdır.
   Kısacası söylenen 320 milyar rakamı çok da güvenilir değildir. Ayrıca hiç kimsenin söylemediği bir şeyi de ben söyleyeyim: Diyelim ki, ve temennimiz o ki 320 milyar rakamı doğrudur. Madencilikte öyle bir gerçek de vardır ki yer altındaki hiç bir rezervin tamamını, yani % 100'ünü alamazsınız. Alınabilecek oran kömürde veya herhangi bir cevher yatağında ortalama % 70 civarındadır. Yani rezervin % 30'u yer altında kalır. Hadi bu rakam doğal gazda %10 olsun; bu takdirde bizim alabileceğimiz gaz 320 milyar değil; 320-32 =288 milyar metreküptür. Belki önemli değildir ama bilmenizde fayda var diye söylüyorum!
   İkinci husus bu gazın nasıl çıkarılacağı ve neye mal olacağıdır. Söylediklerine göre orada suyun derinliği 2100 metre... 1400 metre de karada ilerlenmiş.. Yani toplam 3500 metrede gaz bulunmuş.. Fakat gaz yatağı daha da aşağı iniyor.. Ayrıca, buradaki gaz yer yer petrolle karışık.. Üstelik uzmanların söylediğine göre buradaki gaz parçalı ve ''gaz hidrat'', yani buzlaşmış ''hidro karbon'' halinde.. Ve  gaz hidrat klasik sondaj metoduyla çıkarılamıyor; özel teknikler lazım. Günümüzde bu işi daha değişik tekniklerle sadece Çin ve Japonya yapabiliyor.
   Bu arada, dereyi görmeden paça sıvanmayacağı gibi, gerekli çalışmaları tamamlayıp fizibilite etütleri yapmadan maliyetlerden de bahsedilemez. Öyle üç beş milyar dolarla falan bitmez bu iş. Sizi teknik ayrıntılara girip yormak istemiyorum ama yapılması gereken işleri çok kısa olarak özetleyebilirim.
   Önce rezervin tam ve doğru hesaplanması gerekiyor. Bunun için, öncelikle sahanın karakterinin iyice belirlenmesi ve limitlerinin saptanması amacıyla, ilave 3D sismik araştırmaların yapılması ve yeterli sayıda tespit kuyularının açılması gerekmektedir. 
   Rezerv hesaplandıktan sonra sıra çıkarma, taşıma, depolama, dağıtım ve pazarlama yöntemlerinin saptanmasına gelir. Ancak ondan sonra sağlıklı bir maliyet hesabı yapılabilir. 
   Tabii ki maliyetin peşinden bu işten ne kazanılabileceğinin hesabı gelir. Öyle ya, kar yapılmayan bir yatırıma girişilmez.
   Ha bir de finansman sorununu unutmayalım. Devletin kasasında döviz kalmadığı şu sıralarda bu sorunu da herhalde Katar'la çözerler! Muhtemelen yap-işlet-devret modeliyle..
   Bu gaz bizim evlere ne zaman gelebilir sorusuna da cevap vermek gerekecektir. Reis bunun için 2023 tarihini veriyor. Tabii ki politika yapıyor. Uzmanlar ise bu işin 7 yıldan önce olamayacağını söylüyor. Ben şahsen erken tarih verdiği için Reis'e inanmak istiyorum. Ama aklıma hemen bir çoban masalı gelince de tereddüt ediyorum doğrusu!
   Sayın okuyucular, işte görüyorsunuz; durum öyle söylendiği gibi basit değildir. Daha çok su kaldırır. Bu yüzden bekleyelim, izleyelim ve görelim. Sonucu gördükten sonra sevineceksek sevinelim; ama dağ fare doğurursa da o kadar üzülmeyelim.
   Bu arada Berber Lütfü'yü de unutmayalım!