CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu, kamudaki görevden çıkartmaları değerlendirdi

“BUNUN ADI TOPLU KIYIM”

 

CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu, Resmi Gazete'de bugüne kadar yayımlanan, sayısı 60 bini geçen görevden çıkarma cezalarına ilişkin açıklamalarda bulunarak, kurunun yanında yaşta yanar` mantığıyla hareket edilmesi, olağanüstü halin perde edilerek muhalifleri tasfiye etmek için kullanılması kabul edilemez bir durumdur” dedi.

Turpcu açıklamasında adeta bir kıyım yapıldığını iddia ederek, “Darbe girişimi sonrası süreçte, kamu kesiminde eşi benzeri görülmemiş bir şekilde görevden çıkarma cezaları veriliyor, bu sürecin bundan sonrada benzer şekilde devam edeceği görülmektedir. Şunun bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyorum. Fethullahçı örgüt üyesi darbeciler, tüm işbirlikçileri ve destekçileriyle birlikte hukuk düzeni içinde yargı önünde hesap vermeli, hak ettikleri en ağır cezaya çarptırılmalıdır. Ancak terör olaylarına bulaşmamış, kriminal olmayan kişileri yani gerçekten Fethullahçı örgüt üyesi olan ile olmayanları ayırmak için daha özenli davranılması gerekmektedir.

“Adeta toplu kıyım yapılıyor”

Hesap sorma sürecinde ve soruşturmalarda şuana kadar `kurunun yanında yaşta yanar` mantığıyla hareket edilmesi, olağanüstü halin perde edilerek muhalifleri tasfiye etmek için kullanılması kabul edilemez bir durumdur.

Atatürkçü, laik, çağdaş isimler de fırsat bu fırsat denilerek görevden alınmaktadır. Buna maruz kalan bazı kişilere, memuriyetten atılmak değil Fethullahçı Terör Örgütü üyesi olmakla suçlanmak daha ağır gelmektedir.

Şuan adeta toplu kıyım yapılıyor. Akademisyenler daha önce imza attıkları bildiri nedeniyle tasfiye ediliyorlar. Tutuklanmaların en son örneği muhalif tavrı ve hükümete yönelik eleştirileriyle bilinen Atilla Taş oldu.

Devlet kinle, hisle, duygularla idare edilemez. Devlet duruma göre değişmeyen kurallarla ve hukuk düzeni içinde idare edilir. `Adalet mülkün temelidir` sözü boşuna söylenmiş bir söz değil, devletin temel dayanağını anlatan bir felsefedir.

 

“Darbeyi, Kanun Hükmünde Kararnamelerle fırsata çevirdiler”

AKP `milli birlik` dedi ama milli birliği herkesi kendi eteğinde toplamak zannetti. Her geçen gün daha net biçimde görüyoruz ki, AKP milli birliğe değil, kendi tabanını bir arada tutmaya oynuyor. Darbe girişimi sonrası toplumda yaşanan travmayı, tepkiyi ve öfkeyi, adeta halkı narkozlamak için kullandılar. Darbeyi, Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) fırsata çevirdiler. KHK'yı da çok sevdiler, keşke hep böyle olsa diye düşünmüyor da değillerdir! Görüyoruz, hemen her gün, kamudan ihraç edilenlerin listesi yayınlanıyor. Kimi gerçekten suçlu, kimi suçsuz, birçok kişi ifşa ediliyor.

​ 

“Suçlu olmayanları ayırmak, haksızlık yapmamak gerekir”

Suçlu suçsuz tam olarak ayırmadan, tamamen durumun akışına bırakılarak ihraç edilenlerin kamuda bir daha iş bulması imkansız. Bu kişiler, özel sektörde iş zaten bulamazlar,  esnaf olsalar alışveriş yapılmazlar.

Peki bu insanlar ne iş yapacak, nasıl geçinecek? Bu insanlar ne yapacaklar? Ne yaparsa yapsınlar mı diyeceğiz? Diyemeyiz, dememeliyiz! Şu anda on binlerce ailede `yarın ne yapacağım?` kaygısı var. Görevlerine son verilenlerin önemli bir bölümü Bank Asya'da hesabı olmakla veya bu bankaya para yatırmakla suçlanıyor. Çocuğunu gönderdiği kursun, dershanenin ya da okulun hesabı Bank Asya'daysa velisi ne yapabilir? Kaldı ki yakın zaman kadar bu dershaneleri, okulları öven, gidilmesi için adeta teşvik eden bir iktidar vardı. Bununla birlikte bu banka, okul, dershane devletin gözetim ve denetimi altında değil miydi? Bank Asya, devletin verdiği izinle ve belirlediği kurallar içinde faaliyet göstermedi mi? `Adalet` dediğimiz kavram şuan uygulamada olan değildir. Gerçekten Fethullahçı örgüt üyesi olanla olmayanları ayırmak, haksızlık yapmamak zorunludur. Süreci Hukuk Devleti İlkesinden sapmadan yürütmek gereklidir. Bir kez daha hatırlatalım, darbeye teşebbüs edenlerle, iktidara sahip olanlar, uzun bir ortaklığın iki tarafıdırlar. Yılmaz Özdil’in deyimiyle, iktidarla cemaat aralarında uzun bir dönem imam nikahı yapmışlardır. AKP, kendisini sorgularsa Fethullahçı örgütün gerçek üyelerini `eliyle koymuş gibi` bulur. Bu deyimi bile gerçek anlamına kavuşturan AKP`nin şu sorulara cevap vermesi gerekiyor; madem bu bir örgüt, siz bunlarla neden Türk Ordusunun ve ülkenin vatanseverlerini tasfiye etmek için kumpas ortağı oldunuz? 17-25 Aralık’tan sonra diye bir tabiri yasal olarak neye dayandırıyorsunuz?

 

 “Demokrasiye inanmadıkları için Yenikapı ruhunu doğmadan öldürdüler”

İktidar, demokrasiyi varacakları yere ulaşmak için bir araç olarak gördüğü için, Yenikapı ruhunu doğmadan öldürdü. Hiçbir zaman muhalefetle ortak hareket etme niyetleri yok, çünkü dertleri sadece kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak. Bütün bunlar demokrasi inancı olmayan bir anlayışla birleşince bir uzlaşma, diyalog, ortak akıl beklemek zaman kaybından başka bir şey olmuyor. Bunu bir kez daha gördük. Belediyelere kayyum atanması ve mal varlıklarına el konulmasına ilişkin KHK bu anlamda Türkiye'de demokrasiye nokta konulması anlamına gelir. Hükümetin aklını başına toplaması gerekmektedir, süreci bu şekilde sürdürmeye devam ederlerse, durumu daha abeter hale getirirler.”