Enerji Bir-Sen Zonguldak Şube Başkanlığı, Genel başkanlığın EPDK'ya dava açtığını duyurdu. 
Elektrik faturalarından alınacak haksız vergi uygulamasının iptali için Danıştay'a dava açıldığını belirten Enerji Bir-Sen Şube Başkanı Sedat Güngör, şu bilgiyi verdi:
"Kurulduğu ve Yetkili olduğu günden bu yana, Üyesinin hak ve Menfaatlerinin korunması yanı sıra,
Toplumu İlgilendiren her önemli konuda Kamu Çalışanları ve milletten yana haklı tavrını ortaya koyarak, Bir çok başarıya imza atan Enerji Bir SEN Genel Merkezi, Bu sorumluluklarının bilinci ile,
Kısa bir süre evvel Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun, yersiz, Haksız ve Adil olmayan,
Milleti, Fakir fukarayı mağdur eden,
Ve Toplumda büyük bir Huzursuzluğa ve mağduriyete sebep olan,
Dağıtım Şirketlerine büyük ve Haksız Kazanç sağlayan,
Şirketlerin bütün keyfi ve Zevki Harcamalarını Abonelerin sırtına vuran ve 08-12-2020 tarihli ve 31328 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren,
EPDK'nın 03-12-2020 tarih, 9752 sayılı Kurul kararının 2.maddesinin İPTALİ için DANIŞTAY İlgili Dava Daire Başkanlığına Havi Dilekçesini sundu."
İŞTE O DAVA DİLEKÇESİ:
İptal davasının gerekçeleri şöyle detaylandırıldı: 
"Bilindiği üzere 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu gereği  Enerji Piyasası Düzenlemesi Kurumu, elektriği yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli olarak sunmakla yükümlüdür. Ancak  mevcut kararda tüketiciye yüksek maliyetli ve düşük kaliteli elektrik sunulması söz konusudur.

Aynı kanunun 17. Maddesinde; "Bu Kanun kapsamında düzenlenen ve bir sonraki dönem uygulanması önerilen tarifeler, ilgili tüzel kişi tarafından Kurulca belirlenen usul ve esaslara göre, tarife konusu faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içerecek şekilde hazırlanır" denilmektedir. Ancak dava konusu kurul kararı işbu hükme aykırı olarak hazırlanmıştır. Öyle ki karar açık ve ayrıntılı olmamakla birlikte tüketicinin bilgi alma hakkını da ihlal edici niteliktedir.

EPDK zam artış gerekçesi olarak "elektrik dağıtım şirketlerinin şirket bünyesinde iş yapmalarını teşvik etmek için" ibaresini göstermiş ancak bu artışın neden ve nasıl elektrik faturalarına yansıtıldığını açıklayamamıştır. Hatta anlaşılır bir dil kullanılmayarak da tüketiciyi yanıltıcı bir yol izlenmiştir. Öngörülen tarifede; "( malzeme gideri+ personel gideri+ araç kira gideri+ araç bakım onarım gideri+ diğer idari gidereler) , (özel güvenlik gideri+ arıza- bakım- onarım gideri+ teknoloji gideri+ sayaç okuma gideri+ ödeme bildirimi bırakma gideri+ kaçakla mücadele gideri+ sayaç sökme takma gideri+ diğer idari giderler)" hesaplamaya dahil edilmiştir. Bu şekilde bir uygulamanın, yani hiçbir gerekçe gösterilmeden bu tür masrafların tüketiciye mal edilmesinin  tüketici haklarını ihlal ettiği izahtan varestedir.

Gerekçe ilkesiyle getirilen gerekçe gösterme yükümlülüğünün kendisi bir amaç olmayıp, idari makamı doğru kararı almaya götüren bir araç niteliğindedir. Bu yükümlülük, idari işlemin yapılış sürecinde idari makam tarafından her olayın ciddi ve her şeyden emin olunarak araştırılmasını, karara konu olan olay ve vakıaların maddi ve hukuki temellerinin kapsamlı bir şekilde ortaya konulmasını ve tartışılmasını sağlar. Gerçekten idarenin işlemin sebeplerini açıklamak zorunda olmaması, onu rahatlığa iterek hukuka aykırı davranmasını kolaylaştırmaktadır. Ancak hukuka aykırı bir işleme gerekçe bulmak kolay olmayacağı için gerekçe ilkesi, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayacaktır.
Bunun yanında her idari işleminin amacının kamu yararını gerçekleştirmek olduğu belirtilmektedir. Kamu yararı ise temel olarak toplumun ortak çıkarı olarak nitelenmekte ve kamusal faaliyeti ve bu faaliyetin hukuka uygunluğunu belirlemede ölçüt olarak kullanılmaktadır.
Kurum kararları ise sonuç doğurucu her idari işlem gibi gerekçeli olmak zorundadır. Karardan etkilenenlerin anlayabileceği, ortalama bir tüketicinin anlamlandırabileceği ve denetleyebileceği içerikte olma özelliklerini haiz olmalıdır. Artışa yol açan maliyet kalemlerinin nasıl hesaplandığı, tarife değişiklik önerisinin nereden geldiği, hangi ihtiyaçlar üzerinden değerlendirildiği dava konusu kararda anlaşılamamaktadır. Daha açık bir şekilde ifade edilmesi gerekirse; EPDK kurul kararının 2. maddesi yeterli, açık ve denetime elverişli hiçbir gerekçe içermemektedir. Tüm bu nedenlerle iptali gerekmektedir.

Davalı idarenin tesis ettiği kurul kararında söz konusu tarife gerçek maliyet rakamlarını yansıtmamaktadır. Elektrik üretiminde dışa bağımlılığın azaltılarak, mevcut enerji kaynaklarının etkin kullanımının sağlanması, kayıp kaçakların azaltılması kamusal sorumluluktur. Elektrik kullanımı zorunlu tüketim kapsamında olup arz fazlası elektrik üretimi gerçeği de dikkate alınarak tüketicilerin ağır fatura bedelleri ile karşı karşıya bırakılmaması Anayasa`nın sosyal devlet ilkesi gereğidir.

Anayasa'mızın 2. Maddesine göre "Türkiye Cumhuriyeti.... Sosyal bir hukuk Devleti'dir." Anayasa Mahkemesi 17.11.1998 tarihli ve E. 1998/35, K. 1998/70 sayılı kararında sosyal Devlet ilkesini şu şekilde açıklamıştır:

"Anayasanın 2. Maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti vatandaşlarının sosyal durumları ve refahlarıyla ilgilenen onlara asgari ve insanca yaşama düzeyi sağlamakla kendini görevli sayan devlettir.

Anayasanın "sosyal güvenlik hakkı" başlıklı 60. Maddesinde, herkesin sosyal  güvenlik hakkına sahip olduğu, devletin bu güvenliği sağlayacak önlemleri alacağı ve teşkilatını kuracağı öngörülmüştür. Bu kural, insanların yarınlarını güvenceye alma düşüncesiyle gelirleri ne olursa olsun, çalışma hayatı boyunca ve sonunda karşılaşabilecekleri yaşlılık, analık, kaza, malullük, hastalık gibi sosyal riskler karşısında asgari ve insanca yaşama düzeyi sağlama amacını gerçekleştirmeye yöneliktir. Sosyal güvenlik bir gelecek güvencesi yaratmakta, böylece toplumda bireyin mutluluğunda hizmet eden en temel araçlardan biri olmaktadır. Nitekim, aynı maddenin gerekçesinde de sosyal güvenlik hakkının çalışanların yarını güvencesi olduğu ifade edilmektedir. Günümüzde sosyal hukuk devleti, bireyleri toplumsal risklere karşı koruma ve geleceğe güvenle bakmalarını sağlama görevini de üstlenmiştir."

şeklinde belirtildiği gibi sosyal bir Devlet'in görevi bireylerin yarınlarına daha güvenli bakmalarını sağlamaktır.


Ancak davalı idarenin hukuka ve hakkaniyete aykırı işlemi sebebiyle müvekkil sendika üyesi tüketiciler  sosyal ve ekonomik olarak zor durumda bırakılmış olup gelecekle ilgili beklentileri tamamen sonuçsuz kalmıştır. Dolayısıyla davalı idarenin tesis ettiği işlem, Devlet'in sosyal niteliği ve amacıyla çelişmektedir.

KAMU YARARI GÖZETİLMEDEN İŞLEM TESİS EDİLMİŞTİR

Kamu hizmeti, kamu tüzel kişileri veya kamu tüzel kişilerinin denetim ve gözetimi altında özel hukuk kişileri tarafından yerine getirilen ve giderilmesinde kamu yararı bulunduğu siyasi organlar tarafından kabul edilen, genel ve ortak ihtiyaçların karşılanmasına yönelik faaliyetlerdir. Kamu yararı ise idari işlemle ulaşılmak istenen, o işlemden beklenen nihai sonuçtur. Kamu yararı esas olarak tüm idari işlemler için genel ve değişmez amaçtır. Kamu yararı kavramı, kapsam bakımından hizmet gereği kavramından daha geniştir. Hizmet gereği, belirli bir teşkilat içinde söz konusu olmakla birlikte, kamu yararı, bütün devlet ve ülke yararı için geçerlidir. İdare, takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun kullanmalıdır. Danıştay, takdir yetkisinin hukuka uygun kullanılıp kullanılmadığını “hizmet gerekleri”, “kamu yararı” veya “hizmet gerekleri ve kamu yararı” esaslarına uygunluk açışından belirlemektedir.

2018-2019 yılı zam oranları da göstermektedir ki, elektrik arz fazlasına rağmen elektrik üretim dağıtım maliyetlerinin tüketicilere gereğinden fazla yansıtılarak elektrik üretim, iletim ve dağıtımının kamusal hizmet niteliği göz ardı edilmekte, yani kamu yararı ihlal edilmektedir.

 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi`nin istikrar kazanmış kararlarında, 6446 sayılı yasanın verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan EPDK karar ve tebliğlerine göre alınan kayıp-kaçak bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin birer mali yükümlülük olduğu, bu yükümlülüklerin yasa ile konulmalarının gerektiği, ayrıca hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödenmesinin bilinmesi gerektiği, aksi durumun hukuk devleti ve adalet anlayışı ile bağdaşmadığı sabittir.

 Elektrik sadece sanayi alanında kullanılan bir enerji girdisi değil aynı zamanda tüm yaşamsal faaliyetlerin yürütülmesinde kullanılan çok önemli bir maddi araçtır. Bu nedenle de elektrik enerjisinin üretimi, iletimi ve dağıtımı bir bütün olarak "kamu hizmeti" niteliğindedir.

•     EPDK`nın iş ve işlemlerinde kamu yararını gözetmesi, dağıtım şirketlerinin kar marjı karşısında tüketicinin ucuz ve kaliteli hizmet alma hakkını koruması yasal zorunluluktur.

•     Bu minvalden bakıldığında dava konusu düzenleyici işlemin hukuka aykırılığı açık olup, uygulanması kamu yararının ihlali sonucunu doğurmaktadır. Kamusal bir enerji politikası yürütülmemesinden doğan ve özel sektörün yüksek kar marjı sebebiyle de katlanan elektrik maliyetinin müvekkil sendika üyesi tüketicilerden tahsili anlamına gelen bu kararın iptali gerekmektedir."