KESK Şubeler Platformu adına KESK Dönem Sözcüsü İsmail Sefertaş, iç içe geçen ekonomik, siyasal, sosyal sorunların herkesi derinden etkilediğini belirterek, bütçe görüşmelerinin halktan ve emekten yana olması gerektiğini söyledi.

Sefertaş, "Pandemi ve pandemi ile her geçen gün daha derinleşen ekonomik krizle artan işsizlik ve hayat pahalılığı halkın, emekçilerin, işçilerin gündeminin en başında yer almaya devam ediyor.  Milyonlar, insanca yaşamanın ve insanca çalışmanın her gün daha da zorlaştığı koşullarda hayatlarını alt üst eden sorunların çözülmesini bekliyor.

Ancak ülkeyi yönetenler milyonların çözüm bekleyen acil sorunlarını görmezden gelmeye, ötelemeye, yaşanan krizi çözmek yerine yeni sorunlarla beslemeye devam ediyor. 2021 bütçe görüşmelerinde halk yok, halkın sorunlarını hiçe sayan bütçe de görüşme de olmaz!" ifadesini kullandı.

Sefertaş'ın açıklaması şu şekilde:

"Pandemiden, krizden en çok etkilenen emekçilerin, dar gelirlinin, yoksul kesimlerinyaşamını kolaylaştıracak ekonomi politikaları geliştirmek yerine sermayenin, patronların yüzünü güldüren, kamu kaynaklarını talan eden bir anlayışta ısrar edilmektedir.Kriz koşullarında bile atılan her adımda yine sermayenin, patronların çıkarları temel alınmakta,   emekçi kesimler,  dar gelirliler açlığa mahkum edilmektedir. İktidar büyüme rakamlarını açıklarken halkın satın alma gücü günbegün azalmaktadır.

İktidar, İşsizlik Fonundan, Merkez Bankasının “kefen parası” olarak nitelendirilen ihtiyaç akçesinden, Varlık fonuna aktarılan kamu sigortalarından sonra gözünü şimdi de Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) fonu ve kıdem tazminatına dikmiştir.

Tüm bunlara rağmen halkın çizilen tozpembe tablolara, başta işsizlik ve enflasyon olmak üzere takla attırılan resmi verilere inanması beklenmektedir. 3 milyon kamu emekçisinin, 2 milyon emeklinin yandaş konfederasyon yönetimi ve iktidar arasında imzalanan satış sözleşmesiyle maaşlarında aslında ‘yapılmayan’ artışla yetinmesi, güvenceli-kadrolu istihdamdan vazgeçmesi istenmektedir.

 Emekçinin her geçen gün eriyen maaşı, talep ve ihtiyaçları göz ardı edilmektedir!

Salgın süreci eğitim emekçilerinin ek ders ücretlerinin kesilmesinin, sağlık emekçilerinin ek ödemelerinden tasarruf edilmesinin, sözleşmeli, güvencesiz istihdamın artırılmasının fırsatı haline getirilmiş, iş tanımları hiçe sayılmış  iş güvencesi ve kadrolu çalışma bir kez daha iktidarın saldırısına uğramıştır.

İktidarın geçmiş yıllardaki pratiğini devam ettirdiği, yine ülke kaynaklarının, halktan toplanan vergilerin sermayeye, yandaşlara, savaş politikalarına aktarıldığı, tüm yükün emekçilere yıkıldığı,  mevcut eşitsizlikleri artıran, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yok sayan bir bütçenin hazırlandığını göstermektedir.Devam eden pandemi süreci başta sağlık olmak üzere kamu hizmetlerinin ve bu hizmetlerde yeterli sayıda kadrolu personel istihdam edilmesinin ne kadar hayati olduğunu ispatlamıştır. Ülke olarak salgın karşısında çok daha olumsuz bir tablo ile karşı karşıya kalmamanın,  başta dar gelirliler olmak üzere tüm vatandaşların sağılığının korunmasının yolu bütçeden kamu hizmetlerine ve yatırımlarına ayrılan payın artırılmasından geçmektedir.

Emekçiler yarattığı değerlerin, oluşturduğu kaynakların; insanca bir yaşam, insanca çalışma koşulları ve iş güvencesi, parasız kamusal hizmet olarak geri dönmesini istiyor!

KESK olarak içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda halkın tamamını kapsayan ekonomik adımların atılmasını, halktan, emekten yana bir bütçe oluşturulmasını istiyoruz.

Bunun için:

       Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini,

       Bütçe hakkımız önündeki engellerin kaldırılmasını,

       Ülke kaynaklarının kullanılmasında herkese ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir, anadilinde bir kamu hizmeti sağlanmasına öncelik verilmesini,

       Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını,

       Başta salgın koşullarından en çok etkilenen kadınlara olmak üzere, herkese yaşanabilir bir ücret düzeyinin altında olmamak üzere “temel bir yurttaşlık geliri” sağlanmasını,

       Bütçede toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel alınmasını,

       Ücretli kesimler olarak bizlerin omuzlarına yıkılan vergi yükünün hafifletilmesini, bunun için gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesini, tüketimden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesini, kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını,

       Geçsek de geçmesek de, hizmet alsak da almasak da otoyolların, köprülerin, şehir hastanelerinin müteahhitlerine parası bizim cebimizden çıkan hazine garantilerine son verilmesini,

       Temel tüketim maddelerine son iki yıl içinde yapılan zamların geri alınmasını, söz konusu maddelerden alınan KDV’nin sıfırlanmasını,

       Yoksulluk sınırı altında geliri olan hanelerin elektrik, doğalgaz, su, internet giderlerinin pandemi tehdidi tamamen ortadan kalkıncaya kadar Hazineden karşılanmasını,

       Yaşamaya devam ettiğimiz mali kayıpların maaşlarımıza yapılacak ek artışlarla telafi edilmesini, maaşlarımızda yapılacak artışlarda yaşanan gerçek hayat pahalılığının-yoksulluk sınırında yaşanan artışın temel alınmasını,

       İş güvencemizi ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını, OHAL KHK’leri ile hukuksuz bir şekilde işinden ekmeğinden edilmiş olan KESK’Lİ ihraçların derhal işlerine iade edilmesini,

       Kıdem tazminatı fonu, zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) dayatmalarından vazgeçilmesini, yıllardır tahrip edilen kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sistemimizin güçlendirilmesini,

       Başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu, grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık sistemine geçilmesini istiyoruz." (Haber Merkezi)