Kilimli sahil yolunu gündeme taşıyan enerji uzmanı Ahmet Baybars Göğez, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e bir mektup göndererek sorunun çözümünün dalgalardan elektrik üretiminde olduğunu söyledi.

Göğez, 2007 yılında dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cevat Yılmaz’a projeyi sunduğunu ancak bu konuda hiçbir çalışma yapılmadığını aktardı.

Projesini gelişen şartlara göre yeniden revize ettiğini kaydeden Ahmet Baybars Göğez, özellikle Karadeniz’de 11 ay dalga olduğunu yapılacak yatırımın 5 yılda dönüşümünün olacağını söyledi.

Göğez, “Eğer sizler de benim gibi ithalata dayalı, cari açığı artıran ve ülkemizin yenilenebilir kaynakları avantajlarını görmezden gelerek yürütülen ENERJİ POLİTİKASINDAN rahatsız iseniz aynı noktada buluşuyoruz demektir. Yok değilseniz ama bu konuda tek kelime dahi etmiyorsanız, TV kanallarında ve basında bu önemli stratejik konudan hiç söz edilmiyor da, boş geyik tartışmalarla günlerimiz geçiyorsa, hepimiz geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlere karşı suç işliyoruz demektir” dedi.

“SU AKAR TÜRK BAKAR SÖZÜNDEN KURTULMALIYIZ”

Projesini aktaran Göğez, “Yıllardır Karadeniz dalgaları başta olmak üzere sahillerimizdeki dalgalardan yararlanmak gerektiğini yazıp çiziyorum. Çünkü sürekli dalga varsa rüzgâr da vardır. Türkiye 8.000 km’den fazla sahil şeridine sahip olup, Karadeniz dışındaki Akdeniz, Marmara, Ege ve tüm adalarımızın sahillerinde bu proje uygulanabilir/ uygulanmalıdır. Bir söz vardı; “Su akar Türk bakar” diye. Allaha şükür baka, baka sularımızı, göllerimizi kuruttuk. Bari rüzgarımıza ve dalgalarımıza sahip çıkalım.

İç kesimlerde ise mevcut Yüksek gerilim hatlarıyla enerji taşımak yerine, özellikle köy- mezra- belde ilçelerden başlanarak, yerinde ve yenilenebilir enerji kaynaklarla hibrid sistemler ağırlıklı elektrik elde edilmesi şeklinde bir ENERJİ POLİTİKASI belirlenme zorunluluğu vardır.

Fosil yakıtlar ağırlıklı Termik santraller (Doğalgaz, Kömür), HES- Hidro Elektrik Santral (Hükümet yenilenebilir Enerji olarak tanımlasa da değildir) ağırlıklı ithalata bağlı ve cari açığımızı artıran mevcut ENERJİ POLİTİKASI sürdürülebilir değildir. Ülkemiz, birçok ülkeye göre jeopolitik ve iklimsel avantajları gereği pozitif yönde ayrıştığı yenilenebilir kaynaklara sahiptir. Doğalgaz temelli ısınma bile zamanla terkedilerek, yenilenebilir kaynaklarla RES (Rüzgâr Enerji Santralı)- GES (Güneş Enerji Santralı)- JES (Jeotermal Enerji Santralı)- Boğazlardaki ters akıntıdan kaynaklı enerji türbini ile elektrik elde edilmesi ve Biyogaz/ Biyokütle sistemleri kullanılarak irili ufaklı hibrit sistemlerle YERİNDE ELEKTRİK ELDE EDEREK ISINMA SİSTEMLERİNE geçmek yeni enerji politikamızın hedefi olmalıdır diye düşünüyorum. Mesele sadece benim düşünmem değil, siyasi karar vericilerin de buna ikna olmasıdır.

Tepelere yerleştirilen rüzgâr türbinlerine göre deniz üstü OFFSHORE türbinler, önünde engebe olmadığı için daha temiz ve güçlü rüzgâr ile beslenir. Bu proje aynı zamanda imzaladığımız Paris iklim anlaşması için üstlendiğimiz karbon seviyesinin düşürülmesi yönündeki taahhütlerimizi de destekleyici mahiyettedir. Hatta imzalamadığımız/ vazgeçemediğimiz fosil yakıt türü enerji elde etme konusundaki çekincelerimiz ve Dünyanın 2030 yılında sera salımını %50 azaltma taahhüdüne yaklaşmak adına da kuvvetli bir irade koyduğumuzun göstergesi olacaktır. Böylece karbon piyasasının rezerv olarak elindeki yaklaşık 4 trilyon $ kaynaktan projelerimizi hibe olarak destekleyebiliriz. En son Glaskow’da yapılan COP26 toplantısından sonra ev ödevimizi çalışma sözü vermiştik.

Bu yazıyla anlatmak istediğim, tüm Dünya’da bilinen deniz üstü rüzgâr türbinlerinden farklı olarak, sahillerimizin/ sahil yollarımızın deniz dalgalarından korunması, erozyonun önlenmesi açısından da büyük önem taşıyan farklı bir modeldir. Wikipedia konu hakkında şu bilgileri paylaşıyor; https://en.wikipedia.org/wiki/Offshore_wind_power Açık deniz rüzgar enerjisi veya açık deniz rüzgar enerjisi , su kütlelerinde bulunan rüzgâr çiftliklerinin konuşlandırılmasıdır .

[1] Karadakine kıyasla açık denizde daha yüksek rüzgâr hızları mevcuttur, bu nedenle açık deniz çiftliklerinin elektrik üretimi, kurulu kapasite miktarı başına daha yüksektir,

[2] ve NIMBY muhalefeti tipik olarak daha zayıftır. Denizcilik endüstrisinde "açık deniz" teriminin tipik kullanımının aksine, açık deniz rüzgâr enerjisi , göller, fiyortlar ve korunaklı kıyı alanları gibi kıyı su alanlarını ve ayrıca daha derin su alanlarını içerir. Çoğu açık deniz rüzgâr çiftliği, nispeten sığ suda sabit temelli rüzgâr türbinleri kullanır. 2020 itibariyle, daha derin sular için yüzer rüzgâr türbinleri geliştirme ve devreye almanın ilk aşamasındaydı.2020 itibariyle, dünya çapındaki toplam açık deniz rüzgâr enerjisi kapasitesi 35,3 gigawatt (GW) idi.

[3] Birleşik Krallık (%29), Çin (%28) ve Almanya (%22), küresel kurulu kapasitenin %75'inden fazlasını oluşturmaktadır. Birleşik Krallık'taki 1.2 GW Hornsea Project One , dünyanın en büyük açık deniz rüzgâr çiftliğiydi.

[4] Planlama aşamasındaki diğer projeler arasında Birleşik Krallık'ta 4,8 GW ile Dogger Bank ve Tayvan'da 2,4 GW ile Greater Changhua bulunmaktadır.

[5] Açık denizin maliyeti tarihsel olarak karadakinden daha yüksek olmuştur, [6] ancak maliyetler 2019'da 78 $/MWh'ye düşmüştür.

[7] Avrupa'da deniz üstü rüzgâr enerjisi, 2017'de geleneksel güç kaynaklarıyla fiyat açısından rekabetçi hale geldi.

[8] Açık deniz rüzgârı nesil, 2010'larda yılda yüzde 30'un üzerinde büyüdü. 2020 itibariyle, açık deniz rüzgâr enerjisi, toplam dünya elektrik üretiminin yüzde 1'inden daha az kalmasına rağmen, kuzey Avrupa elektrik üretiminin önemli bir parçası haline geldi.

KARADENİZ İÇİN ÖNEMİ ÇOK DAHA BÜYÜK

Yanlış siyasi kararlarla Ordu- Giresun karayolundan ders alınmamış gibi bugünlerde Zonguldak Kilimli sahil yolu projesinin bir türlü açılamaması örnektir. Bu hataların çözümü için tek çare önerdiğim projedir. 2007 yılında Bayındırlık bakanı olan Sayın Cevdet YILMAZ’a bu projemi telefonla anlatmış, Bimer üzerinden de paylaşmıştım. (O zamanlar vatandaş bakanlara kolay ulaşıyordu.)

PROJEMİZİN TEMEL VARSAYIMLARI

1. Türkiye’nin ihtiyacı olan elektriğin üçte biri, sahil beldelerinin %100 ihtiyacı elde edilebilir.

2. Karadeniz sahil yolu dalgalardan kurtulur. Tek yapılması gereken rüzgâr türbinlerini 3-5’li gruplar halinde dalgakıranlar üzerine yerleştirmek. Bu sabit türbinler haricinde daha açıklara yüzen tip offshore türbinler de yerleştirilebilir.

3. Kıyıdan 1000-1500 m uzağa şaşırtmacalı olarak kurulacak/ deniz doldurularak oluşturulacak dalgakıranlar ve üstündeki türbinler ile sahil arasında yapay göller oluşur.

4. Bu yapay göller balıkçı barınakları, yat marinaları, deniz spor alanları ve plajlar olarak değerlendirilir.

5. Yılın 11 ayı dalga olan Karadeniz’de aynı zamanda dalgakıranlar arasına dalgadan elektrik elde etme sistemleri de yerleştirilebilir. Yatırımın geri dönüşü 5 yılın da altına iner.

6. Tüm sahil şeridindeki yerleşim yerleri ve sanayi kuruluşlarının sürekli- kesintisiz elektrik ihtiyacı karşılanır. Sadece sürekliliği sağlamak ve regüler bir enerji verimi elde edebilmek için depolama kapasitesinin de uygun hale getirilmesi gerekir. Örnekler vardır. https://www.ge.com/renewableenergy/hybrid

7. Bırakın elektrik ihtiyacını karşılamayı, fazlasını komşu ülkelere ihraç bile ederiz.

8. Tüm sahil şeridindeki yollar, yerleşim yerleri, turistik tesisler yeşil alanlar- parklar deniz dalgalarının taşmasından etkilenmez. Herkes sahil yolu açılışlarını zamanında yapabilir..!! Bu konuda Dünya’dan bazı örnekleri ve haberleri aşağıdaki linklerde veriyorum. https://www.energy.gov/eere/wind/articles/top-10-things-you-didnt-know-about-offshore-wind-energy https://www.ge.com/renewableenergy/wind-energy/offshore-wind  Yenilenebilir enerji geleceğin yatırımı olacak.

ÖNEMLİ!!

Mevcut merkezi sistem ve yüksek gerilim hatlarıyla elektrik dağıtımı ENERJİ POLİTİKASI baştan sona yanlıştır. Yeterli olgunluğa erişmeden ve piyasa/ rekabet şartları oluşmadan elektrik üretim ve dağıtımı ile doğalgaz ithalatı ve dağıtımının serbestleştirilmesi, gelişmiş ülkeler dahil devlet şirketlerinin piyasalardaki hakimiyeti korunurken, Türkiye’de devlet şirketlerinin rolü ve etkinliğinin azaltılması kabul edilemez. Bunlar stratejik konular olup, devlet stratejik konularda en önemli rolü oynamak ve piyasaya hakim olmak zorundadır.

Yeni ENERJİ POLİTİKASI belirlemek, mevcut bozuk sistemi düzeltmek mümkün olsa da yetersiz bilgi ve araştırma eksikliği vardır. Ben sade bir vatandaş olarak Doğalgaz dağıtım şirketlerini yazdım. Birileri de Elektrik dağıtım şirketlerini yazmalı. Hatta Telekom ve internet hizmetlerini de. Üniversiteler bu yüzden vardır. Ancak yazı yazmak ve fikirlerini paylaşmaktan korkan bilim adamlarıyla bir yere gidemeyiz. Politika belirleyiciler bu ve benzeri kaynaklar/ araştırmalar olmadan, iyi niyetli de olsalar doğru ve alternatif politikalar üretemez. İktidara geldiklerinde yeterli hazırlıkları yoksa komisyon kurup sonucunu bekleyinceye kadar 2-3 yıl boşa geçer. İşte bu düşüncelerle vatandaş olarak bazı proje örnekleri/ fikirler vermiş olsam da, siyasetçilerin görevi bu ve benzeri fikir/ projeleri anlatmak değil, yerli ve milli hassasiyetlerimizi göz önünde tutarak, politikalar üretmek ve kafası karışık vatandaşlara güven verecek şekilde bu fikirleri detaylı politikalara dönüştürmek olmalıdır” dedi.

(Cevdet AKGÜN)