Babaannem 1’inci ve 2’inci dünya savaşını görmüş bir memleket kadınıydı. Dedemi erken kaybettiğimiz için eskileri babaannemden dinler, ailemizin köklerini anlattıkları sayesinde öğrenirdik. Cumhuriyetin emekleme yıllarını ve Atatürk Türkiye’sini de anlamamızda anlattıklarının önemi büyük oldu...

6 Kasım 2014 en küçük amcam Kemal Yıldırım'ı kaybettiğimiz tarih…

10 Kasım'a dört gün kala büyük önder Atatürk'ün ölüm yıldönümü ayında göçüp gittiği bir tarih.

Babam ve büyük amcam gibi kaybettiğimiz diğer kardeşleri, birbirinin hasretine dayanamayıp ardı sıra ahirete göçtüler. Hepsinin özlemi içimizi yakıyor.

İsmini Mustafa Kemal'den alan küçük amcam ağabeyleri gibi erken Cumhuriyet çocuğu. İsmine yakışır bir hatırası içimizi ısıtıyor. Dedem, üç oğlu ve yanında babaannemle birlikte Zonguldak'a göç yolunun vapur seyahati kısmında en küçük oğlu Kemal henüz iki-üç yaşlarında, kucakta güvertede akşamın karanlığını bozan vapurun parlak ışıklarını görüp içgüdüsel bir refleks ile parmağıyla ışıkları göstererek "Atatürk’ün ışığı" diye serzenişi halen içimizde kelebekler uçurtan bir anı…

Köyden gaz lambası ışığında kente yapılan göçte, aydınlık yeni Türkiye çocuğunun göz bebeğinde oluşturduğu umut ışığı gösteriyor ki, Atatürk bebek beyinlerde bile iz bırakmış…

Babaannemin 10 Kasım 1938 tarihinde yaşadıkları da ayrı bir hüzün.

Yaşadıkları evin yakınında bulunan maden ocağı ve kömür yıkama şantiyesinin mekanik gürültüsünün ve tumba vagonlarının uzun bir süre sessiz kaldığını anlayınca irkilmiş. O anda kalbine bir bıçak saplanmış, ateş düşmüş vücuduna. İlk aklına dedemin çalıştığı ocakta maden kazası olduğu fikri uyanmış. Çocuklarını koluna takıp evden hızla fırlamış. İşletmeye giden patika orman yoldan geçerken tabiatın ve kuşların sessizliği his uyandırmış.

Yoksa günlerdir hasta yatağında yatan Atatürk ebediyete mi göçtü… Öylede olmuştu… Sözün sonunu bir cümleyle bitirdi.

“kuşlar bile sessizliğe bürünmüş sanki matem tutuyorlardı…”

10 KASIM 1938 GÜNÜ ZONGULDAK…

Atatürk’ün ölümüyle ilk olarak Dolmabahçe Sarayının çatısında bulunan Cumhurbaşkanlığı sancağı yarıya indirildi. İçişleri Bakanlığı, hükümetin resmi vefat duyurusunu ve doktorların raporunu yayınlamayı beklemeden bayrakların yarıya indirilmesi için genelge yayınladı. Milli Savunma Bakanlığı da askeri birliklere aynı içerikte bir genelge yayınladı. Ardından saat 11.25’ten itibaren bütün bayraklar milli matem sembolü olarak yarıya indirildi. Bayrakların yarıya indirildiğini fark edenler Atatürk’ün öldüğünü anladılar.

Ankara Radyosu öğle yayınında ölüm haberini, tüm Türkiye’ye ağlayan bir spikerin sesinden duyurdu. Zonguldak halkı ölüm haberini öğle saatlerinde öğrendi. Radyo haberlerine kilitlenen şehri üzüntü kapladı. Valilik kanalından, resmi dairelere haber gönderildi. Bütün Türkiye gibi Zonguldak’ta şoka girdi. Dehşet dolu bir acının yüzlerine vuran insanlar, yetişkinler ve çocuklar. Okullar ve iş yerlerinde haberi duyanlar gözyaşlarını tutamadı. Çocuklar başlarındaki fiyonkları, kurdeleleri çıkardılar.

Sokaklarda kadınlar ağlaşıyor, Ata’nın resimleri önünde dua ediyorlardı.

Şehirde bütün bayraklar yarıya indirildi. Tüm sinemalar, tiyatrolar yetkililere müracaat ederek, kapılarına kapalı olduklarını belirten ilanlar astılar. Belediye Başkanlığı da etkinlikleri tatil etti. 10 Kasım akşamından itibaren eğlence yerleri fasıl ve konserleri iptal etti. Hatta kahvehanelerde kâğıt, tavla, bilardo oyunları dahi oynanmadı. Atatürk’ün posterlerine eline alan halk meydanlara indi.

Zonguldak Belediye Meclisinin 10 Kasım 1938 tarihinde saat 10.00’da yapılması gereken toplantısı üzücü haber üzerine 14 Kasım 1938 tarihine ertelendi, Atatürk’ün vefatından sonraki ilk yapılan bu toplantı bitiminde başkan ve üyeler tarafından tutanak ile o günkü atmosfer kayıt altına alındı…

Bu resmi kayıtlar, o günün imla yazılımı ile…

“Toplantıya gelenler :

1 – Başkan Süleyman Faik Ertaman

2 – Üye Alişan Güner

3 - “ Mühendis Nevzat Yerdel

4 - “ Doktor Nihat Arkat

5 - “ Doktor Mustafa Hicaonmen

6 - “ Doktor Saffet Okten

7 - “ Terzi Yekte Tüzun

8 - “ Tüccardan Halit Mete

9 - “ Acente Cemal Pehlivan Oğlu

10- “ Avukat Sami Barın

11- “ Madenci Maksut Çivi

12- “ Eczacı Nimet Soykan (Sekreter)

13- “ Kömüriş muhasebe direktörü Tahsin Baysal

14- “ Doktor Müfit Yurdakul

15- “ Avukat Bekir Sıdkı Gökcen

Başkan S.Faik Ertaman

-yapılan yoklamaya göre 15 kişiyiz. Çokluk olduğundan celseyi açıyorum.

-Bundan evvelki 8/11/938 tarihli içtimada 10/11/938 Perşembe günü saat 10 da toplanmak üzere dağılmıştık.

-10/11/938 tarihinde çok acı olan Atatürkümüzün ölüm haberi üzerine o gün içtima yapılmadı.

-Bilmecburiye bu güne kaldı. Ruzzaneye geçmeden evvel gayıp ettiğimiz ulu önder ATATÜRK ümüzün çok aziz ruhlarına hürmet için beş dakika ayağa kalkarak durulmasını rica ederim.

(Ayağa kalkarak beş dakika duruldu) …”

10 KASIM 1938 GÜNÜ İSTANBUL-DOLMABAHÇE…

Ayşe Sıdıka Tulça (1922 doğumlu), Cumhuriyet döneminin ilk Moskova Büyükelçisi Enis Akaygen’in kızı. Aynı zamanda Atatürk’ün silah arkadaşı Nuri Conker, yaveri Salih Bozok, gazeteci Falih Rıfkı Atay’ın da akrabası.

Genç yaşında Atatürk’le tanışma şansına erişmiş olan Ayşe Sıdıka Tulça, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki umudu ve heyecanı gözleri parıldayarak anlatıyor.

Atatürk’ün öldüğü günkü matemi ise hiç unutamamış.

Herkes umutluydu…

“Mustafa Kemal halktan biriydi. Ona Dolmabahçe’den Taksim’e arabasıyla geçerken ya da Beyoğlu’nda bir handa tanıdıklarıyla sohbet ederken rastlayabilirdiniz. Mütevazı biriydi, her an her yerden çıkabilirdi” diyen Tulça, o günlerin savaş yorgunu, kalkınmaya çalışan Türkiye’sinin umut dolu olduğunu anlatıyor:

“Herkes geleceğe dair öylesine umutluydu ki... Sadece biz gençler değil, yeni ticari girişimler, yurtdışında okumaya karar verenler, sanatla uğraşanlar, fabrika açanlar... Herkesin bir arzusu ve gerçekleştirmek üzere motivasyonu vardı.”

Tulça, “Başımızı rahatça yastığa koyardık çünkü Atatürk, Çankaya’daydı, bilirdik” diyor ve Atatürk’ün hayatını kaybettiği 10 Kasım 1938 günü yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarına hâkim olamıyor:

“O gün ailecek arabalı vapurla Avrupa yakasına gidiyorduk. Ben oradan okula devam edecektim. Dolmabahçe yoluna girmeden tüm bayrakların yarıya indirildiğini gördük. ‘Eyvah’ dedim, ‘Atatürk öldü’. Dolmabahçe yolu trafiğe kapatılmıştı. Okula gittiğimde ise herkes darmadağındı. Derse giremez haldeydik. Ağlayanlar, hıçkıranlar... Şehrin matemi aklımdan çıkmıyor.”

Tulça, Atatürk’ün cenazesinde de bulunmuş:

“Önümüzden arabayla geçirdiler tabutu. Sessizlikte sadece hıçkırıklar duyuluyordu. Öyle bir uğultu vardı ki, kulaklarımda hâlâ. Herkes öylesine samimiydi ki, kimse birbirini avutmak için söyleyecek söz bulamıyordu. Ben de şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi’nden gözyaşlarıyla gidişini izledim. Sonradan öğrendik ki, Ata’nın naaşının geçtiği her istasyonda insanlar ellerinde meşalelerle selamlamışlar.”

10 KASIM 1938 HAFTASI TÜRKİYE…

1938 yılı Türk siyasi tarihi için trajik bir yıl oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 günü hayatını kaybetti. İstanbul ve Ankara’da düzenlenen törenlerin ardından Atatürk’ün naaşı, 21 Kasım 1938 günü Etnografya Müzesine konuldu. Atatürk öldüğünde Cumhuriyet henüz 15 yaşındaydı. Atatürk’ün ölümü, cumhuriyetin geleceğiyle ilgili endişeleri de ortaya çıkardı. En büyük endişe kaynağı, Atatürk’ün birleştirici karizmatik liderliğinin destek verdiği cumhuriyetin dayanaklarının bir sarsıntıyla yıkılmasıydı. Türkiye, cenaze töreninde kurucusunu, önderini kaybetmenin üzüntüsünü yaşarken, cumhuriyetin ayakta kalacağı mesajını vermeye çalıştı. Atatürk'ten sonra da Cumhuriyet rejiminin, Kemalist devrimlerin yaşatılacağı Türkiye Cumhuriyetinin aynı yolda sağlam adımlarla devam edeceği mesajı iç ve dış kamuoyuna verildi.

11 Kasım 1938 günü saat 9.30'da CHP Parti Grubu, Cumhurbaşkanı adayını belirlemek için toplandı. Başbakan Celal Bayar, kürsüde kısa bir konuşma yaptı:

“Bugünkü parti toplantımız cumhur reisi için namzet seçmek içindir. Herkes serbestçe istediği bir ismi namzet olarak yazsın. En çok rey alanlar saat 11.00'de yapılacak umumi heyet içtimaında namzet olarak gösterilecektir.” CHP Grup Toplantısına 323 milletvekili katıldı. Gizli olarak yapılan oy verme işlemi sonucunda 322 oyun İsmet İnönü için kullanıldığı ortaya çıktı. Bir oy, Celal Bayar'a verildi. Hikmet Bayur, yıllar sonra Bayar’a çıkan oyu kendisinin verdiğini ifade etti. CHP Parti Grubu'ndan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi için Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu toplandı. Cumhurbaşkanı Vekili ve Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, oturumu açtı. Atatürk’ün ölümüne ilişkin tezkere okundu. Atatürk için beş dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi için oylamaya geçildi. Oylama sonucunu Meclis Başkanı açıkladı:

“Netice-i arayı arz ediyorum. Reisicumhurun intihabı için 348 arkadaş iştirak etmiştir. 348 reyle ve müttefikan Malatya Mebusu İsmet İnönü Reisicumhur intihap edilmiştir.”

Seçimin ardından İsmet İnönü, yemin etti ve Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanı oldu.

Türkiye Cumhuriyeti kurucusunun ölümünün hemen ardından ciddi bir sınav vermiş, iktidar çatışması yaşanmadan 24 saat içinde yeni cumhurbaşkanını belirlemişti. Kurucusunu kaybeden Türkiye’de, herhangi bir otorite boşluğu olmadığı mesajı böylelikle verilmiş oldu.

11 Kasım 1938 günü, Ankara’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılırken İstanbul Dolmabahçe Sarayında ise naaş, cenaze töreni için hazırlandı. Naaş işlemleri için, Atatürk’ün Müdavi ve Müşavir doktorları, Sağlık Bakanı Dr. Hulusi Alataş ve Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr. Asım Arar Dolmabahçe Sarayına geldiler. Naaşı, ölüm saatinden 24 saat 10 dakika sonra muayene ettiler, ölümün tüm belirtileri ile gerçekleştiğine karar verdiler. 11 Kasım 1938’de cenaze töreninden önce Atatürk’ün naaşı, tahnit edildi. Doktorlar, Atatürk’ün “tedfin” (gömme) töreni yapılıncaya kadar naaşının muhafaza edilebilmesi için tahnit yapılmasına karar verdiler. Tahniti, Gülhane Tıp Akademisi Patoloji kürsüsünden Prof. Dr. Lütfi Aksu yaptı. Doktorlar, tahnit işlemi için bir rapor düzenlediler.

KEMAL GÜNÜ…

Atatürk hayata gözlerini yumduğunda yurt genelinde üzüntü ve matem yaşandığı gibi dünyada da üzüntü yaratmıştır. İran’da 11 gün, Mısır’da 7 gün yas ilan edildiği gibi birçok ülkede bayraklar yarıya indirilmiş cenaze törenine dünya ülkeleri katılmıştır.

O gün Hindistan Müslümanlarının acısı büyüktü. "Hayatımda iki büyük Müslüman bilirim. Birisi o dini tebliğ eden Hazreti Muhammed, diğeri ise İslam'ı hurafelerden temizleyen büyük lider Gazi Mustafa Kemal Paşa."diyen Hindistan Ligi Genel Başkanı (Pakistan'ın kurucusu) Muhammed Ali Cinnah, 11 Kasım 1938 günü bir duyuru yayımlayarak 18 Kasım 1938 Cuma gününün bütün Hindistan'da "Kemal Günü" olarak kutlanmasını önerdi. Cinnah, Hindistan İslam Ligi'nin il, ilçe ve köy teşkilatlarından, "Modern Türkiye'nin kurtarıcısı ve yaratıcısı, İslam'ın en büyük evlatlarından biri ve dünyaca ünlü sima Mustafa Kemal Atatürk'ün" açık hava toplantıları düzenlenerek anılmasını istedi. Bu doğrultuda bütün Hindistan'da 18 Kasım 1938 günü "Kemal Günü" ilan edilerek okullarda, devlet dairelerinde, camilerde, Atatürk'ü anma toplantıları yapıldı. Bayraklar yarıya indirildi. Bütün camilerde Atatürk'e dualar edildi. Hindistan camilerinde Atatürk için gıyabi cenaze namazı (guhbana namaz-ı cenaze) kılındı. Binlerce gözü yaşlı Hindistanlı bu cenaze namazına katıldı. Hindistan gazeteleri Atatürk'ün ölümü nedeniyle yayımlanan baş sağlığı mesajlarıyla doldu. O mesajlardan biri de Mahatma Gandhi'ye aitti:

"Atatürk insanlığın büyük evlatlarından biriydi. O inançlı bir savaşçının yurdunu kurtarabileceğini kanıtladı. Dünya onun eyleminden bir özgürlük dersi çıkarmıştır. Böylesine azimli, ulusuna ve yurduna bu kadar bağlı bir devlet adamı, böyle bir reformcu ancak birkaç yüzyılda bir doğar."

Yazan: Yüksel Yıldırım(2018)

Yardımcı kaynaklar…

Hürriyet Gazetesi (10 Kasım 2017 tarihli Ayşe Sıdıka Tulça Röportajı)

Sinan Meydan (1923-Kuruluş Ayarlarına Dönmek)

Tunç Boran (Atatürk’ün Cenaze Töreni: Yas ve Metanet)

Sadi Uyar (Yerel tarih araştırmacı yazar. 1939, 10 Kasım fotoğrafları)