Evlatları, elleriyle koydular toprağa/
Babaya son görev, başucuna dikilen bir mermer taşı/
‘ÜZMEDİ, KIRMADI” yazdılar mezar taşına/
Evladı olmaktan onur duydukları mezarı başına/
O kadar hassas ve kırılgandı ki/
Herkesi de öyle görürdü/
Mutluluk saçar, gülümsemeyi hal bilirdi/
Çocuklarla çocuk olurdu/
Büyük küçük ayırmaz, eşe dosta ismiyle seslenmezdi/
İsmin başına ve sonuna samimiyet eklerdi/
“Merhaba kaleci ve kalecinin kardeşi”, "Merhaba başkan, başol ve baş vekalet", “yakışıklı”, “üstat”, “kardeş”...../
Sanki her yaş ona arkadaş/
Sokakta abicim, devlet kapısında beycim/
Her hitapta sevgi, saygı ve hoşgörü/
Karşısındakinin gözünün içine bakardı benim babam/
Cinsine, rengine bakmaksızın sadece insan olduğu için/
Doğayla konuşur, göğe kucak açardı/
İnsanla dost, doğayla dost, kendinle dost kara kaşlı esmer adam/
‘Bu dünya bana göre değil’ derdi bazen/
Belkide gönlü kırılmıştı, haksızlıktan, adaletsizlikten, vefasızlıktan/
Sadece, güzel yaşamaktı istediği/
Gücü tükendiğinde, taş basardı bağrına/
‘Ben göremedim, inşallah siz görürsünüz’ derdi/
İçindeki endişeyi gizleyerek/
Hayal ettiği dünyayı bulamadı, kim bilir belki de ondan/
Kimsenin hayalini engellememek için kendi hayallerini feda etti yiğit adam/
İşi, eşi dostu ve evlatları için/
‘Dünyaya erken geldim’ derdi zaman zaman/
Belki hissetti, ertelediği hayalleri kaçırdığını/
Artık çok geç/
Vakit tamam, seni terk ediyorum o zaman/
Etrafını mutlu edip güldürmekten, sanki sirkteki palyaçonun rolünü üstlenmişti benim babam/
Üzüldü, üzmedi/
Kırıldı, kırmadı/
Yüzündeki mutlu tebessümle vedası belki de ondan/
Hisli, duygulu adamdı benim babam/
Ruhun şad, mekanın cennet olsun temiz yürekli, iyi adam/
Yüksel Yıldırım
7 Aralık günü ebediyete göç, 8 Aralık günü ebedi istirahatgahına teslim ettiğimiz babamız Ferit Yıldırım’ın vefatının 5'inci yıl dönümünü saygı, minnet ve her gün artan özlemiyle anıyoruz…
--Mezar taşına "Üzmedi, Kırmadı" yazılmasının fikir babası ağabeyim Gürsel Yıldırım'a teşekkür ediyorum