Küreselleşen dünyada iki meslek neredeyse hit oldu.

Bunların başında yok olan milli serveti ekonomiye kazandıran “Geri dönüşüm” ve “Lojistik”

Çin ile ABD Covit19 ile dünya piyasalarını ele geçirme hamleleri sürüyor.

Bir gram virüs tüm insanlığı adeta esir aldı ve de bencilce yaşamanın önünü açtı.

Küresel sermaye bu dönemde dünya ekonomisine inanılmaz hakim oldu.

Artık insanlar tüm alış verişlerini lojistik sistemiyle yapmaya başladı.

İnsanlar bu yüzden de evlerine kapandı.

Siz üretmeyin, siz evde yemek yapmayın, Biz varız dediler.

Küresel sermaye pandemi döneminde inanılmaz vurgun yaptı.

Bizlerde korkup evimizde oturduk ve onların dilek ve temennilerini gerçekleştirdik.

Çalışıp üretmeyi düşünmedik.

Tek düşüncemiz “AÇ KALMAYALIM” nasıl olsa onlar bizim adımıza her şey yapıyor dedik.

Tüketim toplumları haline geldik.

Üretmediğimiz için maalesef satıcı Firmaların –Küresel sermayen- marketlerin insafına kaldık.

Köy nüfusu azalan ve üretmeyen bir toplum haline gelince, bir de fırsatçılar bu işi iki yıldır inanılmaz ranta çevirdi.

Tüm bunlara karşı toplumsal refleksimiz yok oldu gitti.

Aslına Biz Bize yeteriz.

Yeter ki üretelim.

Bundan vaaz geçtik. İki çorap alacağız ya. Lojistik firma üzerinde aldık.

Evde yemek yok. Sipariş et gelsin.

Geri dönüşüm dünya ülkelerinde ki istatistikleri inceleyin.

En yoğun emek işçi gücü bu sektörlere kayıyor.

Bizim Ülkemizde veya şehrimizde -Allah bin defa razı olsun- Roman kardeşlerimiz bu sektörü -yağmur çamur demeden- yapıyor.

Hurda sektörü gibi.

Geri dönüşüm çağımızın hatırı sayılır para kazandıran işi olunca sektör bir ana alabildiğine büyüdü.

Çevresel atıklar artık bir merkezde toplanıyor ve ayrıştırılıyor.

Ancak Çevre, Şehircilik İklim Bakanlığı yeni yasa değişikliği ile bu işi zora soktu.

Bu hatayı düzeltir, düzeltmezlerse kaos olur, bunu önümüzdeki süreç gösterecek.

Ankara’da Mansur Yavaş bu işi adam gibi çözdü. O sistem ülkeye uygulansa harka olurdu?

Ülkemizin dışa bağımlılığı v.s adına. Organize sanayi bölgeleri v.s kuruluyor.

Enerji üst memleketiyiz.

Kanser vakalarının Türkiye’nin merkeziyiz.

İşsizlik hat safhada. Emekli İliyiz. Onkolojimiz kapalı.

Yeni yeni Organize Sanayiler kuruluyor.

Ama dışarıdan yatırımcıya kapalı.

Adam 100-200 istihdam sağlayacak.

Bizim OSB’den yer almak isteyene “DIŞARIDAN GELDİN SANA YER YOK”  diyerek ötekileştiriyoruz.

Neden mi? Burada kurulu düzenimiz var, siz bizi bozarsınız deniyor.

Koruma altına olan Tosyalı Holdinge ama kimsenin lafı çıkmıyor.

Şeyi de yetmiyor.

OYKA’ya bağlı ERDEMİR yıllarca cürufu denize döktü ve milyonlarca metre kara alana yayıldı.

Ereğli’de tersaneler bölgesi kuruldu ve deniz ERDEMİR cürufu ile dolduruldu.

Ereğli Kaymakamlığı, Ereğli Belediyesi ve Alaplı Belediyesi yılarca –ve halen- yol yapım işinde alt yapı malzemesi olarak cürufu kullandı ve kullanıyor.

Dünyada demir-çelik üretiminde aslında çok fakir ülkeyiz.

Sanayileşmiş ülkelerle kendimizi kıyaslama şansımız dahi yok.

O Ülkeler ise geri dönüşüme verdiği önemle sadece cüruf sektöründen milyarlarca dolarlık ülke ekonomilerine katkı sağlıyor.

Bizde ise durum farklı.

Bu işi bugüne kadar yapan olmamış. Denize dolgu ve denize atılmış. Yani milli serveti heba etmişiz.

Ülke genelinde üç firma uzmanlaşmış ve bu cürufun ülke ekonomisine kazandıra adına çalışma yapmış ve fabrikalar kurmuş.

Çimento sanayi, hazır beton, heyelanlı yol, normal yol, bataklık kurutma, tarım ve içindeki cevheri tekrar ekonomiye dönüştürme adına önemli sektör.

Bizim Çevre Şehircilik ve İklim Müdürlüğümüzün bu konuda bir mühendisi ve bilgi birikimi olan kalifiye elemanı yok.

Üç beş çıkarcı bu işlere sözüm ona –Çevrecilik- adına müdahil olunca hemen yapılmaya çalışan iş durduruluyor.

İnanın inceleme yapmadan.

Ereğli’de ERDEMİR denizi doldururken, Tersaneler bölgesinde deniz doldururken,  Ereğli, Alaplı Belediyeleri ve Kaymakamlık yol inşaatlarına bu cürufu kullanırken sesleri çıkmayan ve balık ölümlerine neden olduğunu haykırmayan çevreciler şimdi size ne oldu!

Bilimsel, halk sağlığı, çevre sağlığı ve doğaya hiçbir zararı olmayan ayrıştırmaya neden karşı çıkıyorsunuz?

Orada olan beton santrali ve taş ocağına neden hiç karşı çıkmadınız?

Sıfır atık, sıfır çevre dostu, sıfır zararı olan bu durumdan neden rahatsız oluyorsunuz?

Olmanız gereken yerlere yoksunuz?

Neden mi?

Onu sizde bizde biliyoruz.

Nema olmayınca “TEPKİ”, Nema olunca sükut.

Bir birimi olmayan ve bu işiler bilmeyen Çevre Şehircilik ve İklim Müdürü Şenol AYYILDIZ sadece bildiğini yapıyor. “MÜHÜRLEME”

Ama bu güne kadar Ne ERDEMİR’e, Ne de Tersaneler bölgesine dur diyen olmamış.

Yasak tek taraflı olmamalı. Yasaksa herkese yasak olmalı.

Dünya da her türlü tahlili yapılmış bir olayı Çevre Şehircilik ve İklim Müdürlüğü neden kabul etmez.

Kilonuz, Boyunuz, cebinize göre mi adalet, hak var.

Sözüm ona çevreciler; Zonguldak termik santraller cehennemin de ne yaptınız?

Zonguldak oksijen fakiri oldu ne yaptınız???

Filyos katlediliyor. TPAO’ya neden kafa tutmadınız???

Tosyalı’ya neden kafa tutamadınız???

Ereğli Çimentoya neden kafa tutmadınız???

Tersaneler bölgesi dolgu yapılırken neden kafa tutmadınız???

Ben söyleyeyim mi??? Yemedi! Sevgiyle kalın.