Artık çok iyi biliyorum ki bu dünyada iyiler yaşarken yeteri kadar kadir kıymet görmüyor.

Dünya kötülerin sefa sürdüğü, iyilerin cefa çektiği bir yer olarak mecburi istikametinde dönüp duruyor.

 Dünya da bir âlem doğrusu, bir günden bir güne durup “heeey neler oluyor böyle” demedi iyimi! O da halinden memnun anlaşılan…

Ne saçını süpürge etmen, nede sürüne sürüne kendinden birkaç adım daha ileriye gitme çaban kimsenin umurunda değil. Yapmasaydın, bana mı yaptın diyecekler emin olun.

“Eee birazcık da senin için benim için birbirimiz için yapmıştım oysa.”

Ağzınla kuş da tutsan, yok anam yok hiçbir kıymeti yok.

 Bireysel çabaları toplum yararına evirmek kabul görmüyor bunu anladık. Toplum yararına dediklerimiz bile toplum dışına doğru ittiriliyor çünkü.

Alıcısı olmadığından değil, senin yoğurdun kara meselesi bizimkisi.

Boşuna dememişler insan insanın kurdu diye…

İnanır mısınız pirana gibi bazıları fırsat kolluyor bu bağlamda. Eline bir geçirse bir kaşık suda boğacak olanlar bile var aramızda. Ele geçiremedikleri için olsa gerek ardınızdan akla hayale gelmeyen sözler sarf ediyorlar ulu orta.

Yüz yüze geldiğinizde domuz görmüş gibi bakıyorlar her nedense! İnsanım ben diye haykırmak istiyorsunuz mesela. Kişi kendinin aynasıdır demiş ya bir düşünür, bende kendini görenler var demek ki.

Eee hani dün çok iyiydik biz, bugün ne oldu da tavır aldınız, hani siz benim idolümsünüz diyordunuz kıyılarıma yanaşırken.  Şimdi o karalama kampanyaları niye… Mesela.

Hani bir söz vardır siz onu da biliyorsunuzdur canım. Kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş.

Bu sistem böyle kodlamış kendini onu gözlemliyorum son dönemlerde.

 Benim gibi hissedenlere söylüyorum içinizi siz yine de rahat tutun. Çünkü:

Buyurun benden size küçük bir tüyo; hiç üzülmeyin hem de hiç çünkü siz öldükten sonra ürettiklerinizin etinden sütünden nemalanmak için yarışa girecekler nasılsa.

Şöyle ki:

Ne methiyeler düzecekler bir bilseniz. Yere göğe sığdıramayacaklar, anma günleri, geceleri yapacaklar ardınızdan. Biraz dişe dokunmuşsanız, ne bileyim işte yazılı yahut görsel eserleriniz varsa şayet, şarkılarınız türküleriniz, o zaman daha da çok kıymetli oluyorsunuz öldükten sonra.

Hele ki şiirle haşır  neşir olmuşsanız, birde size lütfedip şair denmişse, öldükten sonraki şöhretiniz sınır tanımıyor. Didik didik ediyorlar gelmişinizi geçmişinizi, hecenizi cümlenizi. Aslında siz kendinize değil başkalarına fayda saylıyorsunuz, ölünüz bile iş görüyor kısacası.

Siz sağken, yani sözüm ona yaşıyorken, ortaya koyduğunuz eserlerinize sümüğünü bile atmayanlar. Sayın çokbilmişler var ya; Hani hep baş köşeği kendilerine tahsis ettiğimiz, onlar bile daha ölü bedeniniz toprağa girmeden başucunuzda en vefalı halleriyle beliriverecekler.

Gelmedikleri, dinlemedikleri, izlemedikleri, okumadıkları eserlerin peşinden, gazeller okuyacaklar ulu orta.

Cenaze törenleri yabana atılmayacak kadar özeldir, kalabalığa hitap etmek için ideal yerlerdir böyleleri için, bunu hiç biri kaçırmaz emin olun. Yaşasın adam yerine koyacaklar sonunda…

Konuşmalar yapacaklar en ön sırada. Merhum çok çalışkandı diyecekler mesela. Çok iyi biriydi herkese yardım ederdi. Cahildi ama azimliydi diye severken döven, döverken seven cümleler sıkıştıracak birileri araya.

Mektepli alaylı tartışması bile çıkabilir aralarında çok iyi tanıyorum onları inanın. Kıyıda köşede Cenaze töreninizi seyredenler bir sürü varsayımın arasından size ve geride kalanlara rol biçmeye çabalayacak üstlerine vazifeymiş gibi.

Hele ki bir güruha yanaşmışsanız ve oraya kayıtlamışsanız kendinizi değmeyin keyfinize. Anlata anlata bitiremeyecekler sizi, şu eserinde toplumsal mesaj vermişti, toplumun kanayan yarasına parmak basmıştı. Şu şarkısında aşkı ne güzel anlatmıştı, insan dinlerken kendini buluyor diyecekler emin olun.

Marş bile yapmıştı. Ninni bestelemişti yüzlerce eseri vardı o bir bestekârdı diyecekler mesela. Şiir sevdalısıydı, nasıl ezberliyordu onları uzun uzun öyle, diyecekler, ardından da çok uzun okuyordu sıkıntıdan deliriyorduk bitmek bilmiyordu diyecekler örneğin. İkiyüzlüler sizi…

Hatta o kadar eminim ki çok lirik, çok müstehcen yazıyordu, aşk temasını çok sık işliyordu. Durmayacaklar devam edecekler; yasak aşk mı yaşıyordu acaba? Kocası da vardı onun, aman kadın kısmına güven olmaz canım, kim bilir ne haltlar yiyordu da diyecekler.

Gerçi bunları ölmeden de söyleyenler var… Benim kalem biraz serseri yapacak bir şey yok.

Göstermelik samimiyetsiz daha bir sürü konuşma yapılacak ardımdan. Ah vah derken bile sövecekler, menfaatleri varsa övecekler, bundan da çok çok eminim.

Şairler yazarlar bestekârlar, göz önünde olup gönül evlerini aralayanlar, hep öldükten sonra kıymete biner. Senin yörenden benim yöremden kapışması bile başlar ardımızdan, ciddi söylüyorum. Bilmem nerenin belediyesi, bilmem nerenin derneği sizi öldükten sonra sahiplenir. Yaşarken yüzünüze bakmazlar oysa.

Ha eğer yüz yüze baktığınız zamanlar olmuşsa bilin ki koltuk meselesi zamanlarına denk gelmiştir.

Üretim denilen yolculuk sancılı ve zor bir doğum demektir, bu yolda sadece kadınlar doğurmaz, erkeklerde aynı sancıyı çeker ve doğurur sanatını. Kör, topal dilsiz fark etmez üretebildiğin her şey senin öz çocuğun olur.

Sana üveymişsin gibi davranılan inat her daim kılı kırk yararak çocuğunu sevginle büyütürsün,  toplumun içine sokmaya çalışırsın. Dışlarlar…

Sakat derler, olsun ben doğurdum dersin. Çirkin derler, olsun ben doğurdum. Bu evde kalır bunu hiç kimse almaz derler, olsun ben doğurdum. Kusursuzluk diye bir rütbesi yok ki bu işin, kusursuzluğa yaklaşabilirsin belki ama kusursuz olamazsın.

Üzülmeyin bütün bu zorluklar ölene kadar canım, şunun şurasında ne kaldı ki.

Ha unutmadan söyleyeyim eğer ben öldükten sonra sayın o çokbilmişler pişkin pişkin gelip arkamdan övgü dolu sözler söyleyecekse, hele seçim zamanlarına denk gelirse ölümüm aman ha konuşturmayın rica ediyorum.

Kapı kapı gezip insan yerine konmamak iki kelam ettirmemek neymiş onlarda yaşasın istiyorum.

Anma günlerinde gecelerinde de eserlerimi konuşturun çokbilmişleri değil.

Kibrinden yanından geçilmeyen o çokbilmişlere yer falan ayırmayın sakın işleri güçleri çıkıyor gelemiyorlar sonra bomboş kalıyor o koltuklar. Yapacaksanız da illaki seni de anacağız diyorsanız tamam ısrar ediyorsunuz anladım, seçim zamanları yapın, hadi yine yaptım kıyağımı.

Sağken yaşarken kadir kıymet vermek erdemdi oysa. Yüzüne gülüp arkasından sövmek, yermek, dövmek ayıptı oysa. İşinize yarıyorsa pohpohlamak, işinize yaramıyorsa yuhalamak olmazdı olmamalıydı.

Hiç kimseyi sevmek saygı duymak zorunda da değilsiniz kabul. Zorunda olmadan seviyor ve sayıyorsak birbirimizi hiç olmazsa buna saygı duyabilmeliydik.

Öküz koşulurken İnek sağılırken ne kadar ayıp bir benzetme öyle değil mi?

Biliyorum ki öldükten sonra birçoğumuza madalya takacaklar. Biliyorum ki öldükten sonra yere göğe sığdıramayacaklar.

Bayram geçtikten sonra kına nereye yakılır biliyorum aslında ama söyleyemiyorum öldükten sonra satırlarımdan okursunuz nasılsa.