*******************************************************************************
GÜZEL, YALNIZ, BAŞI DUMANLI ÜLKEM, BAŞIMIZ SAĞOLSUN!..
YİTEN DEĞERLİ EVLATLARIMIZ İÇİN ULUSÇA BÜYÜK YASTAYIZ!..
Ankara’da meydana gelen kanlı, kalleş terör saldırısında yine onlarca yurttaşımız can verdi, yüzün üstünde yurttaşımız da çeşitli biçimlerde yaralandı. Görüntüler, tam bir can pazarı yaşandığını gösteriyor önceki patlamalarda olduğu gibi. Devletin yurttaşlarına sağlaması gereken can güvenliği, bu kanlı saldırılarla yok edilmiştir açıkçası. Adı ne olursa olsun,  amacı ne olursa olsun, ülkemize ve sivil yurttaşlarımıza karşı yapılan bu  korkunç saldırıları şiddet ve nefretle kınıyoruz. Ülkemizi yönetme iddiasıyla iş başında olanlara da soruyoruz; sivil insanlarımızı hedef alan bu kanlı  saldırılar neden önlenemiyor? Başkent Ankara’mızın,  savaş içindeki Orta-Doğu’daki şehirlerden ne farkı kalmıştır? “Başkanlık” , “Sultanlık”, “İslam Cumhuriyeti” rüyası görenler, hâlâ ayamadınız mı? Türkiye, kof ve çağdışı  hayallerden daha büyüktür. Anlayamadınız mı? Yakın tarihimizi okuyanlar bilenler, Orta-Doğu’nun tam bir bataklığa dönüştüğünü defalarca söylediler, yazdılar. Uyanamadınız mı? Yönetemiyelerin gidecekleri son yer tarihin çöplüğüdür. Bari bunu bilin, öğrenin!..
********************************************************************************
                NERDE KALMIŞTIK DİYECEKTİM!..
               
                Çeşitli rahatsızlıklardan yakamızı epeyce sıyırdıktan, havaların yumuşamasından ve yola çıkabileceğime güven duyduktan sonra eşimle  1 Mart Salı günü vurduk Ankara yoluna.Akşama doğru eve vardık.Akşam işten gelen kızım ve damadım, okuldan gelen torunum..
                2.Mart Çarşamba günü Gazi Üniversitesi Hastanesine gittim.15 Aralık günü çekilen  tomografinin sonuç raporu için 30 Aralık 2015 gününe randevu verilmişti. Biz de 15 gün beklemektense Devrek’e dönmüştük.Ancak  araya yılbaşı, kar kış girince ve bir de ağır bir grip hastalığı girince belirtilen tarihte  raporları almağa gidememiştik. Önce bu raporları almak üzere Gazi Hastanesi 1. katta tomografi çekilen büroya gittim ve  özürümü beyan ederek gecikmeli de olsa   raporları aldım. Sonra E Blok 6. kattaki Onkoloji Bölümüne gittim. Önce büroya kayıt olduk, sonra sıraya girdik.Öğleden sonra saat 3.oo’de ancak sıra geldi. İçeride bir Uzman Dr. bir de Asistan Dr. vardı.Durumumu kısaca hikaye ettim. Raporları ve kan tahlili sonuçlarını incelediler, durumumun genel olarak iyi olduğunu belirttiler.Büyük bir keyifle oradan ayrıldım.
                3. Mart  Perşembe günü saat 13.00’de Nihat Yasa ile Milli Kütüphane önünde buluştuk. O beni hemen tanıdı, ama ben onu ilk kez gördüğümü söyledim. Meğer  Töbder Şube başkanlığı yaptığım   yıllardan beni tanıyormuş. Nihat Yasa, geçen yıla kadar Çankaya Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olarak çalışmakta iken, Doğu Anadolu tarafına atandı durup dururken. Siz “sürüldü” anladınız. Evet, hiçbir sebep yokken öyle oldu. Nihat Bey de daha çalışma gücü, deneyimi, bilgi ve donanımı varken bu durum üzerine emekliliğini istemek zorunda kaldı. Nihat Yasa ayrıca, Kurucaşile ve yöre tarihi ve tarihsel kişileri üzerine  araştırmalar da  yapıyor. Bunları Bartın Halk gazetesinde, Zonguldak Halkın Sesi gazetesinde ve kendine özgü internet sitesinde yayınlıyor.Ben daha çok oralardan izliyordum kendisini.
                İyi ki Nihat Yasa ile buluşmayı akıl etmişim. Yoksa yandı gülüm keten helva! Sağ olsun, büyük yardımı oldu bana. Önce, daha önce aldığımız kimlikleri yeni sistem nedeniyle zorunlu olarak değiştirdik. Sonra  çalışacağımız bölüme geçtik. Aradığımız kaynakları biraz zaman geçse de bulabildik. Nihat Yasa’nın bana göre çok orijinal olan bir fotoğraf makinesi var. Ben onu kullanmasını da beceremezdim. Yararlı olacağını düşündüğümüz her bölümün fotoğraflarını çekti. Orada bir de tanış buldu.Çekimleri benim flaş belleğe aktarılmasını sağladı. Akşama doğru o günkü çalışmayı tamamladık.Bu çalışma birlikteliği için çok teşekkürler ediyorum Nihat Yasa’ya buradan.
                4.Mart  Cuma öğleden sonra Orhan Tüleylioğlu ile yeni bürosunda buluştuk.Tüleylioğlu aslen Kimya mühendisidir. Bir ara ( 1995 yılı) Filyos Ateş Tuğla Fabrikasında bir-iki yıl görev yapmıştı.Temiz, sıcakkanlı, içtenlikli bir kişilik izlenimi bırakmıştı bende. O yıllarda daha çok şiirle uğraşıyordu. Bu yanıyla, Mehmet Yılmaz ve arkadaşlarınca çıkarılan “Uğraş” sanat-edebiyat dergisinin 2. kez çıkışına da katkı ve destek vermişti.
                Tüleylioğlu ile 2002 yılında bu kez Devrek’te kesişecekti yolumuz. Ona 1999-2000 yılından başlayarak yaptığım  kitap çalışmasını anlattığımda, Ankara’da buluşma için sözleşmiştik. Henüz yarıya gelmiş çalışmayı inceledikten sonra; “Bu kitap bittiğinde Zonguldak için tam bir başvuru kitabı olur. Antoloji için ise; “Çok tematik bir çalışma yapıyorsun. Bu tür bir antoloji  yapılmadı bildiğim kadar. Sanırım bu antoloji alanında bir ilk olacaktır.”demişti. Ben de bu söz üzerine Ankara ve İstanbul’da çok sayıda sahafın kapısını çalmıştım, ama benzerini bulamamıştım. O şevk ve heyecanla sürdürdüğüm çalışmalar, “Kömürde Açan Çiçek” ve “Kömür Kokan Şiirler” adıyla 2005 yılında okuyucu ile buluşacaktı.
                Bu kez, Şehir dergisinde Muzaffer Tayyip hakkında yazdığım “Öldükten Sonra” başlıklı yazıda sözünü ettiğim “Muzaffer Tayyip Uslu üzerine araştırma” konusunu 16.Eylül 2015 tarihinde bir  iletiyle sormuş, “Bitir artık şu çalışmayı da okuyalım” demişti. Bu teşvik edici bu iletiyle ucunu bıraktığım çalışmayı  çeşitli meşguliyetlere, rahatsızlıklara karşın bitirmiş, bu son görüşmemizde “Hele bir şunu incele!” demiştim.
                Demiştim ama kitap çalışmasının “kitap formatına dönüşmesini ve düzenlenmesini” onca işi arasında yapıveren değerli dostum Kürşat Coşgun’un ona da (Ben beceremediğim için) e-mail ile gönderdiğini biliyordum. Tüleylioğlu; “Çok iyi bir çalışma, tam bir kaynak kitap olmuş.” demişti. Daha önce “Uğur Mumcu  Vakfı” yöneticisi olan ve geçen süreçte ülkemiz tarihine ışık tutan çok değerli araştırma kitapları yayınlayan Orhan Tüleylioğlu, bu görevinden kendi isteğiyle ayrıldıktan sonra, merkezi Ankara’da olan ve yeni kurulan “Dafne Yayınları” editörlüğünü yapmağa başlamıştı.
                5.Mart Cumartesi gözlerimizi Marmaris’te açtık. Büyük ablamız kızı ile Marmaris’te kalıyordu ve yakında önemli bir rahatsızlık geçirmişti.  Onu ziyaret amacıyla Cuma akşamı “Ver elini Marmaris” dedik.Doğrusu ya biz de ablam ve kızı da çok memnun olmuştu bu buluşmadan.Marmaris deyince bir sıcaklık yayılır içimize ama havalar öyle değildi açıkçası.İki defa dışarı çıktım. Birincisi bizimkilerle alış-veriş amaçlıydı. İkincisi beni çoğu kez zorlayan nefes darlığı nedeniyle Devlet Hastanesine gitmiştik. Solunum testi beni de yanıltarak normal civarında çıkmıştı, sonrasında Dr. açıklamaları ve ilaçlar.. Gelmişken  bir de Dermotologa görünelim dedik. Göründük. Burnumdaki kabartı ve kızarmaların “Gül Hastalığı”  nedeniyle olduğunu onayladı ve ilaçlar..
                10 Mart Perşembe akşamı yola çıktık, 11Mart Cuma Ankara. 12 Mart Cumartesi akşamı Devrek. Evim, evim güzel evim..13 Mart Pazar günü akşam saatlerinde Türkiye’yi ayağa kaldıran ve Başkent Ankara’da 3. kez  yüreklerimizi yakan kanlı terör saldırısı..