Türkiye için “Vatandaşı olmasak çok eğlenceli bir ülke” deniyor ya, doğru vallahi. Siyahla beyaz arasındaki farkın bu kadar az olduğu başka yer var mıdır, bilmiyorum gerçekten. Bencileyin bir şaşkının bilmesi de çok zor, siyaset mühendislerince üretilen algı operasyonlarıyla her an sahneye bir başka oyun konuyor çünkü. Kol kola yürünen çevreler bir anda “terörist” ilan ediliyor, bugün hayat memat meselesi sayılan işlerin, ertesi gün esamisi okunmuyor. Ülke değil deliler teknesi mübarek…

En son inciyi, Binali Yıldırım döktü. Küresel gıda krizine dikkat çeken Yıldırım, çiftçilere seslenerek, “Ekin, deliler gibi ekin, dağı, taşı ekin. Yeter ki siz ekin çünkü artık gıda petrolden de, altından da önemli hale geldi” dedi. Dinlerken bir “Haydaa” çektim. Paşamın ikinci aktör olduğu son 20 yılda tarım, petrolden de altından da daha değersiz işler için yıkıma uğratıldı çünkü. Ekolijistlerin, bilim insanlarının yaptığı uyarılar hiçe sayıldı, tarım alanları, ormanlar “iş, aş, kalkınma” mavrasıyla yok edildi…

TOPLUM TARIMSAL ÜRETİMDEN UZAKLAŞIYOR

İtiraz edilmesin diye patronlar örgütü TÜSİAD’ın Tarım Raporu’na göre yazıyorum:  Sahip olduğumuz zengin biyolojik çeşitlilik, uygun iklim ve coğrafi koşullar nedeniyle önemli tarım ülkelerinden biriyiz çok şükür. Tarım doğrudan 2,2 milyon kişiye istihdam sağlıyor. Dünyanın büyük fındık, kiraz, incir, kayısı, ayva ve nar üreticisi iken, 55 ürünün üretiminde ilk 10 ülke arasındayız. Buna karşın, üreticiler her geçen gün yoksullaşıyor, toplumun geniş kesimleri gıdaya erişimde büyük zorluklar yaşıyor…

Bunu nedeni özetle şöyle açıklanıyor: Planlamada ciddi eksiklikler olduğu gibi akademi, endüstri, kamu işbirliğiyle Ar-Ge ve teknoloji kullanımında yetersizlikler bulunuyor. Önemli girdilerde dışa bağımlı olduğumuz tarımda, akşamdan sabaha değişen politikalar sürdürülebilir değil ayrıca. En önemlisi de toprak ve su kaynaklarımız kirleniyor, tarım arazileri başka amaçlı kullanıma açılıyor. Tarımdaki itibar kaybıyla kazancın azalmasına dayalı olarak, toplum tarımsal üretimden uzaklaşıyor…

ZONGULDAK’TA ZATEN KIT OLAN TARIM ALANLARININ %61,5’İ BAŞKA KULLANIMLARA AÇILMIŞ

Raporda utançça da olsa üreticilerin gelir payının düşük olduğu dile getirilirken örgütsüz olmaları nedeni ile piyasa fiyatı üzerinde etkilerinin sınırlı kaldığı da söyleniyor. İklim krizinin yaratacağı etkiler üzerinde de durulan raporda, bu durum, tarımı doğrudan etkileyen ve giderek büyüyen bir risk kaynağı olarak ele alınıyor. Bu çerçevede, tarımsal ürün arzının sürdürülebilir kılınması için iklim değişikliğinin gözlenen ve öngörülen etkilerine yönelik önlemler alınması zorunlu sayılıyor…

Peki ne yapılıyor? Son 16 yılda tarım arazileri %18 azalmış ülkede. Buğday ambarı Konya’da bu alan 761 bin, Diyarbakır’daysa 241 bin hektara ulaşmış. Zonguldak’taysa zaten kıt olan tarım alanlarının %61,5’ini başka kullanımlara açılarak kırılması güç bir rekora imza atılmış. Tüm bunları yapan zat şimdi çıkmış, özür dileyeceği yerde, utanıp sıkılmadan, “Deliler ekin gibi” ekin diyor. Gözümüze baka baka alemi kör, hepimzi sersem sayıyor. “Haydaa”dan sonra, bir de “hadi oradan” çıktı ağzımdan…