Biliyor musunuz; hayal gücü bir insanın gerçek servetidir. Para, şan, şöhret ya da buna benzer diğer güçlerin hiçbiri, hayal gücü olmadan bir işe yaramaz. Bu arada ''İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar.'' özlü sözünü de unutmayalım..
   Bir an için hayal gücünüzün tamamen elinizden alındığını düşünür müsünüz? Yaşamanızın anlamsız bir hale geldiğini göreceksiniz. Öyleyse hayal kurmaktan korkmanın nasıl bir yok oluş getireceğini varın şimdi siz düşünün!
   Mutsuz insanların ortak özelliğinin hayal kurmayı bilmemeleri olduğunu bu arada belirtmekte fayda var.
   İnsanları hayvanlardan ayıran temel özellik insanların hayal kurma yetisidir. Hayvan, avının kokusunu alınca, insan ise avının kokusunu hayal edince harekete geçer. Çünkü hayvanların stratejisi yoktur; insan hayatı ise stratejiler üstüne kuruludur.
   Hayal kurmak geleceği makro ölçülerde yaşama isteğidir. William Russel, ''Büyük işler büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır.'' der. Barbara Sher ise, ''Hayaller sizin yürek gücünüzü gösterir. Bir insanın yüreğinin gücünü anlamak için sadece yaptıklarının değil, yapmayı istediklerine de bakmak gerekir. Hayaller bizim kim olduğumuzun aynasıdır.'' demiştir.
   Bana göre, hayal kurma da bir projedir. Bir insan önce hayalini kurmadan bir projeyi yapıp onu hayata geçiremez. Çünkü hayal kurmak; gerçekleşmesi istenen, özlenen şeyi düşünmek ve zihninde canlandırmaktır. Dolayısıyla, bir bilim insanının beslendiği kaynak da yine hayal gücüdür. Aradığı çözümü bulacağına inanmasa nasıl çalışır, nasıl gecesini gündüzüne katarak hiç yorulmadan bir laboratuvarda ömür tüketir?
   İnsanlık bu günkü medeniyeti hayal gücü çok yüksek kaşiflere ve bilim adamlarına borçludur. Örneğin; Kristof Kolomb'un hayal gücü geniş olmasaydı Amerikayı keşfedebilir miydi? Veya, Amundsen Kuzeybatı Geçidini ve Güney Kutbunu hayal gücü olmaksızın keşfedebilir miydi? Bilimden örnek verirsek; kuduz aşısının bulunuşu da Louis Pasteur'ün hayal gücü olmasaydı gerçekleşebilir miydi?
   Günümüze gelirsek; aya ayak basılması ve evrenin derinliklerinin bir bir keşfedilmesi yine insanoğlunun hayal gücü sayesinde olmaktadır. Çünkü hayaller her zaman insanların önünden gitmekte ve insanlar onu takip etmektedir.
    Kısacası, hayal gücü çok önemlidir. Siz, 35 yıl ceza almış bir hücre mahkumunun orada yediği yarım ekmekle ve içtiği bir tas çorbayla mı ayakta durduğunu sanıyorsunuz? Hayır tabii ki! Bir gün özgür kalacağı fikridir onu besleyen ve üç metrekarelik bir odaya koca bir evreni getiren. Demek ki fiilen özgür kalmak değil, sadece 35 yıl sonra özgür kalma düşüncesi bile; bir hücre mahkumunu özgürleştirebiliyor. Başka bir örnek; ölüm döşeğindeki kanser hastasının dinamosu da yine hayal gücüdür ve o da iyileşeceğini hayal ederek gülümser hasta yatağında hayata.
   Şu ana kadar hayal kurmanın aslında faydalı olduğunu anlatmaya çalıştık. Ama her şeyin aşırısının zararlı olduğu gibi hayal kurmada aşırıya kaçmak da zararlı olabilir tabii ki. Hayal kurmanın zararı olarak bahsedeceğimiz durum, kişiyi gerçeklikten koparıp artık sadece hayaller dünyasında yaşamasına neden olan durumlardır. Fakat hayal kurmanın bu yönü bizim konumuzun dışındadır.
   Bu arada, ABD'de siyahların özgürlük mücadelesinde sembol olmuş, 1964 yılında Nobel Barış Ödülünü kazanmış olan Martin Luther King'in insanlık tarihine geçen şu ünlü sözünü mutlaka duymuşsunuzdur: ''Bir hayalim var!'' Martin Luther King'in, 28 Ağustos 1963'te, Lincoln Anıtı'nda hitap ettiği 200 bin kişinin huzurunda yaptığı konuşmanın başlığı bu sözdür.
   Onun bu konuşmasından şu alıntıları yapmak istiyorum:
   ''Bu gün size diyorum ki, şu anın getirdiği güçlüklere ve engellemelere rağmen bir rüyam var benim.. Bir rüyam var, gün gelecek bu ulus ayağa kalkıp kendi inancını gerçek anlamıyla yaşayacak.. Şunu kendinden menkul bir gerçek kabul ederiz ki, bütün insanlar eşit yaratılmıştır. Günü geldiğinde Yüce Allah'ın Siyahıyla, Beyazıyla, Yahudi'siyle, Hristiyan'ıyla, Müslüman'ıyla ve Budist'iyle, bütün kulları yepyeni anlamıyla şu ilahiyi söyleyecekler:
          Benim ülkem, senin ülken
          Özgürlüğün güzel yurdu.
          İşte söylüyorum sana;
          Atalarımızın öldüğü toprak burası,
          Şehitlerin gururu olan toprak,
          Her bir dağın yamacından,
          Özgürlük yankılanacak.
   Martin Luther King'in bu sözlerine ve bahsettiği ilahiye aynen katılıyorum ve kendi ülkem için altına imzamı atıyorum
   Evet, tüm hümanist vatandaşlarım gibi benim de bir rüyam, daha doğrusu bir hayalim var: O da, '' Kimsenin ötekileştirilmediği, insanların kardeşçe ve huzur içinde yaşadığı, çağdaş ve demokratik bir Türkiye''
 
   NOT: Tam bu yazıyı bitirdiğim sıralarda; bir şehidimizin cenaze törenine katılmak üzere Ankara Çubuk'a giden Kılıçdaroğlu'na saldırı haberi geldi.
   Daha önce valiliklere ''Şehit cenaze törenlerinde CHP'lilere protokolde yer verilmemesi'' talimatı veren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu; ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın megafonu eline alıp saldırganlara, “Değerli arkadaşlar, tepkinizi gösterdiniz, mesajınızı verdiniz'' şeklinde hitap etmesi; ve en sonunda Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu'na bir ''geçmiş olsun'' bile demeyip ''%9 oy aldığı yere tedbirsiz niye gitmiş''demesi aklıma gelince, benim hayallerim biraz ertelendi ise de asla sarsılmadığını bilmenizi isterim.
   Tıpkı sizinki gibi!