Önce coronaya takıldı özgürlüğümüz. Tv.de gösterilen ölüm haberlerinden, tanıdık ve yakınlarımızın acı kaybından yürekler üzüldü; korktukça korktuk. Yaşayamaz, gösteremez olduk hiçbir sevincimizi. Sanatsal faaliyetler, geziler, düğün, bayramlar haram oldu sanki. Yana yakıla koskoca iki yıl geçti öneriler, tedbirler, yasaklarla.

Tam da her şey geçti, rahat nefese erişeceğiz derken bu kez de savaş tamtamları çalmaya başladı. Acı, yerini soğutmadan gözyaşlarına verdi.

Şimdi de çocuk, kadın demeden vahşice ölüm kusan silahların sesleri var ekranlarda.

İzlerken boğazımız yine düğümleniyor.

Corona bahanesiyle pahalılaşan hayat, savaş başlayınca iyice katmerlendi.

Dar gelirlinin isyan sesleri ekranlarda, ceplerde feryat ederken, vicdanlıyım diyen herkes kendi haline şükreder oldu; kendisi de normal yaşam kalitesinde olmasa da.

Bir yandan da işsizliğe, çevre kirliliğine, adaletin vurdumduymazlığına, kömür enerjisini terk edecek kadar güneş, rüzgar, dalga varken maden için kıyılan, kıyılacak yeşilliğe, ağaca, suya, havaya yanıyor; dilinde kalıyor vicdanının şükretmesi.

Ne yapacağız şimdi? İçimizi karatıp oturacak mıyız?

Oturmayacağız elbette. Ateş düştüğü yeri yakar edasıyla acıyı unutup keyfe keder umursamaz yaşamayacağız; ders alacağız her şerrin sonuçlarından.

Bize bulaşmasını önleyecek aklın yolunu desteklerken, bedenimize olduğu kadar ruhumuza da sahip çıkacağız. Nasıl mı?

Sevdiğimiz ne varsa ona biraz daha yakın durarak.

İmkan dahilinde içimizde kalan ukdeleri hayata geçirerek.

Resim yapmak, şiir, anı, hatta hikaye, roman yazmak gibi mesela.

Tiyatroda oynamak, izlemek gibi.

Hanidir gidilmeyen sinemanın kapısını açmak gibi.

Kitap okumak gibi. Kütüphanelerin o sessiz, dingin havasını solumak gibi.

Çevrenizde adını duyup da gitmediğiniz köyleri, mağara, şelale, ormanlarını, yaylasını, kalyonunu, ilçelerini keşfetmek gibi.

En yakınında olan müzeleri gezmek gibi.

Hiçbir şey yapamıyorsan yolda, sahilde yürümek, koşmak gibi…

Velhasıl, yaşayanlar için hayat her şeye rağmen devam ediyor.

Gidenin ardından gidilmiyor. Ne kadar yansak da geçen yıllar, ölen canlar geri gelmiyor. Yanlışı söylerken, doğruyu savunurken, acıyı yaşarken, cesaretli ve dik duracağız. Takılmayacağız kim ne der ne düşünüre. Aklın yolu birse, aklımızı kullanacağız; umutlarımızı soldurmadan, hayallerimizi kurutmadan. Yaşımız kaç olursa olsun; öğreneceğiz, bildiğimizi öğreteceğiz hep.

NOT: Zonguldak Kent Konseyi Kültür Grubunun, "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" etkinliği çerçevesi içinde olan ve afişlerle duyurusu yapılan, Zonguldaklı 6 kadın yazar, saat 16.00- 19.00 arası AKM Fuaye salonunda kitaplarını imzalayacaktır. Saat 13.00 sularında resim sergisiyle açılışı yapılacak güne, tüm sanat severler davetlidir.