Varlık ve yoklukla hepimiz bir sınavdayız. Sağlık, ölüm, ayrılık, varlık yoklu hepsi bizim için... Ana baba, çoluk çocuk, eş dost, konu komşu, zengin fakir, sağcı solcu, yöneten yönetilen gibi çok çeşitli rollerimizle sınanıyoruz. Herkes ederi kadar varlık gösteriyor bu hayatta.

Evlat sahibi bir anne baba evladının varlığıyla, evlat sahibi olamayan anne baba ise yoklukla imtihanda... Bir hastane odasında kanseri ya da koronavirüsü yenip sağlıklı bir tek nefes almak için her şeyini feda etmeye razı bir insanı, her şeyi sağlam birinin anlaması elbette zor... Ama imkansız da değil! Çünkü verilen akıl ve idrak nimeti bunu gerektiriyor.

Nefes alıp verirken çoğu zaman farkında dahi olmadığımız sıhhat mucizesinin de bir bedeli var: Değerini bilmek ve onu korumak. Ya hiç beklemediği bir anda, hani sabah yatağından kalkarken (ebedi yaşayacakmış gibi) türlü işleri yapmak hayaliyle kalkıp depremde yakınlarını kaybeden veya bir kazada ansızın sevdiğini yitiren bir kişiyi düşünün! O kişi kaybettiklerinin hayatta olması için nelerini vermez öyle değil mi? Ama bazıları ise hayatta olan sevdiklerinin kıymetini bilmiyor. En yakınını acımadan öldürüyor. 

Koronavirüs salgını işte bu gerçekleri bir kez daha düşündürüyor bizlere. 


ÜZÜMCÜ ALİ AĞABEYİN ARDINDAN...

Tanıdıklarımızın her geçen gün covid-19'dan kaynaklı vefat haberleriyle güne uyanıyoruz.
Dün sabah bizim köyden Üzümcü Ali (Dereli) ağabeyi kaybettiğimizi üzülerek öğrendim. Bizim köyde koronadan kaynaklı ilk ölüm vakası bu. Köy havası temizdir, bol oksijenlidir diyoruz; fakat dikkat edilmezse köy - kent, zengin fakir dinlemiyor bu illet. Yakaladığını yıkıyor, (vücut direnci) zayıf olanı götürüyor. Ali ağabey ve tüm vefat edenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

Aslında bizim köyde pek vaka yoktu. Fakat yaz döneminde kurallar esnetilince, üstüne de büyükşehirlerden insanların yoğun katıldığı düğünlerde cümbüşlerde kurallar unutulunca böylesi acı tecrübeler, ağır bedeller kaçınılmaz oluyor.

Hani 'tekrar 180 kere de olsa güzeldir, faydalıdır' derler ya. Biz de o misal sık sık bazı hatırlatmalarda bulunuyoruz.

Diyoruz ki salgın afetine karşı alınacak tedbirler yüzlerce yıl önceden bellidir. Eğer bir yerde bulaşıcı bir salgın varsa, oraya yaklaşmayacaksın. Eğer salgının olduğu yerde yaşıyorsan, oradan dışarı çıkmayacaksın. Bu kadar basit bir kural. Fakat başımıza gelmedikçe 'bir şey olmaz' mantığı bizlere çok acı bedeller ödetiyor.

"BİZİM KIZ MANTI YAPIVERSİN"

Bu arada köyümüzün renkli simalarından Gücük İhsan ağabey ile Garip Fatih kardeşimiz de koronavirüse yakalanmış. İkisi de kimsesiz, tek başlarına evlerinde hastalığı yenmeye çalışıyorlarmış. İhsan ağabey, annemin uzaktan akrabası olduğu için "Bizim kız mantı yapıversin" diye haber yollamış. Annem bu haberi alır da hiç durur mu? Almış eline oklavayı, sermiş hamurları, başlamış yufka yapmaya... Evde hummalı bir çalışma başlamış. Akşama doğru İhsan ağabeye o meşhur Bilecik mantısını yetiştirmiş. Çok sevinmiş İhsan abi. Allah razı olsun bizim kızdan demiş. Bu arada anne ve babasını küçük yaşta kaybeden Fatih kardeşimiz de unutulmamış. Böylece acıyla beraber yüzler gülmüş, gönüller imar edilmiş!

Bunları niye anlattım?

Köyde böyleyse şehirde kendi başına ne mağdur, ne çaresiz insanlar vardır. Eve kapanmış kalmış, hastalıktan korunmaya çalışanlara yardımcı olmak gerekir. Uzaktan da olsa ihtiyacı temin edebiliriz. Bu dünyayı kurtaracaksa kardeşlik ve yardımlaşma/dayanışma ruhu kurtaracaktır.

AÇIKTA SİGARA İÇMEK YASAK, MASKE ZORUNLU...

Zonguldak'ta çarşıda, pazarda, caddelerde kısaca dışarıda sigara içmek yasaklandı, maske takmak ise zorunlu hale getirildi.
Vali Mustafa Tutulmaz başkanlığında toplanan son meclis kararları böyle. Sırada ne var? Böyle giderse 65 yaş üstüne, 18 yaş altına da yasaklar gelecek. Bunun akabinde her ne kadar sokağa çıkma yasağı düşünülmese de kaçınılmaz bir durum olursa; bu alternatif de mecburen mümkün olabilir.

İnşallah bunlara gerek kalmaz.  

POSBIYIK'IN ALGI YÖNETME BAŞARISI

Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık, ne yapıyor ne ediyor, bölge ve ülke gündemine gelmeyi başarıyor. Ereğli'nin üvey evlat muamelesi gördüğünü ifade eden Posbıyık, Zonguldak il merkezinin daha berbat bir durumda olduğunu bilmiyor mu? Hiç olacak iş mi, "Ereğli il olmazsa Düzce'ye bağlansın" lafı? Bunu o da çok iyi biliyor. Ama bu sözlerle il olma hayalini kör gözün parmağına sokuveriyor.

Bir taraftan kamuoyunun nabzını yoklarken, öbür taraftan derdini geniş kitlelere aktarma imkanı buluyor. O bunu başarıyor.  

Sağlıcakla kalın...