Yazıyı derinleştirmeden önce” İdlib şehitlerimize rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum”. Umarım bu son olur.
9 - 22 - 33 - 36. Şehit sayılarımız bu şekilde açıklandı. Olayın vuku bulduğu ilk gece gözlerimize uyku girmedi. Şehit cenazeleri gördükçe içimizde öfke patlaması yaşıyoruz.
Şehitlerimizin doğduğu, büyüdüğü şehirlere bakıyoruz. 28 Şubat için açıklanan 33 şehidimiz ve bu tarihten önceki şehitlerimizin tam listesine https://www.msb.gov.tr/SehitVefat/Sehitlerimiz ulaşabilirsiniz. Üşenmeyip okuyun lütfen, 81 vilayetten çeşitli tarihlerde şehidimiz var. Bu açık ve net bir şekilde ülkemiz topraklarındaki herkesin kardeşliğinin de bir göstergesidir. Ancak tüm bunlar yaşanırken eğlence mekânlarının hala açık olması, TV de hala eğlenceye dönük programlar olması, ilk iletisi Türk bayrağı ancak birkaç saat ya da gün geçmeden paylaşılan eğlence içerikli fotoğraflar, ne yazık ki üst düzey yetkililerin kameralara yansıyan gülümsemeleri… Artık ülke olarak bunlara alıştık mı? Duygularımız mı köreltildi? Demeden edemiyor insan.
Yakın geçmişimizde ölen, Suudi Arabistan Kralı için milli yas ilan edilmişti. Çok iyi hatırlıyorum o gün devlet tiyatrosundaki bir oyuna gitmiş, kapıda Kralın Vefatı nedeniyle tiyatronun milli yasdan dolayı kapalı olduğuna dair bir bildirim okumuştuk. 
Açık ve net beklentim cumartesi 14.00 da tüm meclisin bir araya gelip, yaptırım kararları açıklamasıydı. Başaramadık. 3 Mart 14.00 tarihini bekliyoruz ancak bu kadar yitip giden gencin arkasından neden top yekûn duygularımızı yaşayamadık, anlayamıyorum.
Şuan haberlerde dâhil şehit haberlerinden ziyade vurulan bölgeler ve Suriyeliler için açılan sınır kapıları, geçiş yapan 100.000’ i aşkın mülteciden söz ediyor. Evet, bende şehirlere yayılan dağınık mültecilerden asla mutlu olmadım ancak onların da insan olduğunu, barınma, sağlık, gıda ihtiyaçlarını kimse karşılamasa da bizim karşılıyor olmamız gerektiğini savundum. Keşke en başında hükümet ipin ucunu kaçırmamış olsa, bu insanlara evlerine yakın bölgelerde istihdam dâhil her türlü olanak sağlayabilseydi. Şuan göç yolundaki Suriyelilerin insan olduğunu unutan sözde sanatçılarda dahil herkese bir hatırlatma yapmak isterim, gidenler kadar ülkemize yeni sığınmacılar gelsin istemiyorsak acil sınır bölgelerinde kapıları sonuna kadar açmak yerine, onlara yaşam alanı sunabilecek durumu organize etmeliyiz.
Son söz; bu yazıyı okuduktan sonra bir nefes alıp önce etrafınıza, sonra elinize telefolonu alıp paylaşımlara, en son televizyon ve radyolara bakın. İçiniz sızlıyorsa eğer hala umut var demektir.
İletişim için : [email protected]